Normalde yaz aylarını yeşil ağaçlar, mavi gökyüzü ve sıcak, uzun günlerle ilişkilendiririz. Ancak 1816’da Kuzey Yarımküre’de yaşayan insanlar için o günler hiç gelmedi. Artık anıldığı isimden de tahmin edilebileceği gibi Yazsız Yılda, küresel ölçekte sıcaklıklar yaklaşık 1 ila 4 °C düştü ve bunun sonucunda dünya çapında hava durumu bozuldu.
ABD’de kış soğuğunun yerini yaz sıcaklarına bırakması gerekirken, dondurucu soğuk havalar devam etti. Mayıs ayı normal koşullar altında ara sıra biraz serin olabilir, ancak 1816’da ABD’nin doğu eyaletlerinin çoğunda don devam etti ve Haziran ayında kar yağdı. Pensilvanya’daki nehirler Temmuz ayında hala donmuş durumdaydı.
Avrupa ise şiddetli yağmurlara maruz kaldı. İrlanda’da arka arkaya sekiz hafta boyunca yağmur durmadı. O dönemde Büyük Britanya’nın büyükelçisi olan ve Londra’da yaşayan eski ABD Başkanı John Quincy Adams, günlüğünde, Temmuz başında evden çıkamamasına neden olan soğuk hava, sağanak yağmur ve gök gürültüsünden yakınıyordu.
Küresel sıcaklık düşüşünün etkileri, olağan muson mevsiminin kesintiye uğradığı ve kuraklıklara yol açan Asya’ya bile sıçradı.
Mevsim dışı hava koşullarının bir sonucu olarak, birçok bölgede mahsul toplanamadı. Don olayları ve yoğun yağmurlar, ekinler ve meyveler için ciddi sorunlar yarattı. Asya’daki mahsuller için sorun, yağmur eksikliği ve geciken muson mevsiminin neden olduğu kuraklıktı. Kötü hasat, Kuzey Yarımküre’de etkilenen bölgelerin çoğunda kıtlığa yol açtı.
1816 Yazsız Yılı: Neden böyle oldu?
Bu olağandışı havanın kökeni, bir yıl öncesine, Endonezya’nın bir adası olan Sumbawa’ya dayanıyor. Bu adada, 5 Nisan 1815’te stratovolkan Tambora Dağı şiddetli bir şekilde patlamaya başladı.
Volkanik patlamalar gezegenin iklimini aylarca etkileyebilir. Bu, küçük, hafif kül parçacıklarının stratosferde kalması ve sonunda güneş ışığını engellemesi soğumaya yol açabilir. Aynı zamanda bu sıcaklık düşüşleri, kükürt dioksit yayan patlamaların da sonucu olabilir. Bu, stratosferdeki suyla birleşerek sülfürik asit oluşturur, bu da normalde gezegeni ısıtması gereken gelen güneş ışınımını yansıtır.
Kayıtlı tarihteki en güçlü patlamalardan biri olan Tambora Dağı patlamasının boyutu sebebiyle, 1816’da görülen koşulların bunun sonucu olabileceğinden uzun zaman boyunca şüpheleniliyordu, ancak etkisinin tam boyutu belli değildi.
2019’da yer bilimci Dr. Andrew Schurer ve meslektaşları, yanardağ patlaması olmasaydı havanın nasıl olabileceğini incelemek için iklim modellerini kullandılar. Her ne kadar sonuç 1816’nın Avrupa’da hala alışılmadık derecede yağışlı bir yıl olabileceğini öne sürse de model, sıcaklıkları bu kadar soğuk yapan şeyin patlama olduğunu gösteriyordu.
Schurer, yaptığı açıklamada, “İklim modellerine volkanik zorlamanın dahil edilmesi soğumayı açıklayabilir ve bunun aşırı soğuk sıcaklık olasılığını 100 kata kadar artırdığını tahmin ediyoruz” dedi ve ekledi: “Volkanik zorlama olmadan, bu kadar ıslak olma ihtimali daha düşük, bu kadar soğuk olma ihtimali ise oldukça düşük.”