“Ateş düştüğü yeri yakar” diye bir söz var. Hemen her şehit verildiğinde bu sözü devlet yetkilileri tekrarlar. Kardeşinin şehit düşmesi üzerine tam da ateşin düştüğü yeri yaktığı bir zamanda kahraman Yarbay Mehmet Alkan şöyle haykırır: “Düne kadar çözüm diyenler ne oldu da sonradan savaş diyor?”.
Bu, şehit kardeşinin cenazesinde yüreği kavrulan bir vatan evladının çığlığıydı. Saygıyla karşılanmalıydı ve muhataplarının bu söze karşı bir cevabı varsa onu da söylemeliydiler. Öyle olmadı. Bu kahraman yarbay hakkında önce soruşturma açtılar ve kendisini uyardılar.
15 Temmuz darbe girişiminin arkasından da bu yarbay FETÖ’cülerin arasına katılarak görevinden atıldı.
Parayı devletten talimatı FETÖ’den alanlar!
15 Temmuz hain darbe girişiminin ardından iktidar FETÖ ile mücadele adı altında devlet kurumlarından, yargıdan ve TSK’dan on binlerce insanı görevinden aldı.
Görevden alma ve tutuklamalar olağan üstü hallerin olağan davranışı haline geldi. Kanun Hükmündeki Kararnamelerle yüzlerce, binlerce insan bir kalemde FETÖ’cü diye görevinden atıldı ve atılmaya da devam ediyor.
Herkes hain örgütün yaptıklarını yaşayarak gördüğünden FETÖ’cülerle ilgili gerekli ne varsa onun yapılmasını destekliyor. Olması gereken de odur. Gerçekten CIA-Mossad ayarlı FETÖ için yapılması gereken daha çok iş var!
Dahası parayı devletten, talimatı FETÖ’den alanların kamuda yeri olmamalı!
FETÖ’yü bahane ederek muhalifleri atmak!
Şehit kardeşinin cenaze töreninde söylediği sözler hoşuna gitmediği için iktidar yanaşmaları Yarbay Mehmet Alkan’a diş biliyordu. FETÖ’cüleri ayıklamak için çıkarılan Kanun Hükmündeki Kararname’yi fırsat bilerek onu da ordudan attılar.
Mehmet Alkan, “Hayatımın hiçbir döneminde FETÖ ile irtibatım olmadı. Yıllardır bu örgütle beraber olanlar tarafından FETÖ’cü diye atıldım…bu iş tamamen çığırından çıktı” diyor.
Yanlış mı söylüyor?
İktidarın tepesinden tabanına kadar daha bundan iki yıl öncesine kadar FETÖ’yü yere göğe sığdıramayanlar bugün Mehmet Alkan gibileri FETÖ’cü diye mesleklerinden atıyor!
Yalan mı?
Şehit kardeşine yapılan vefasızlık!
Yapılan böyle bir işlem her şeyden önce vatan için toprağa düşmüş olan şehit kardeşin kemiklerini sızlatmıştır. Şehit kardeşini yüreğinden gelen sesi dolaysıyla ordudan atmak vefasızlığın da ötesin de bir durumdur.
Bu durum FETÖ’cü olduğu iddiasıyla görevden atılanlar konusunda kamuoyunda büyük tereddütlerin oluşmasına sebep olmuştur.
İş o noktaya gelmiştir ki insanların iktidar karşıtı söz etmeleri ya da muhalif partiye mensup olmaları FETÖ’cü ilan edilmek için yeterli görülür hale gelmiştir.
FETÖ’yle herhangi bir siyasi ya da ideolojik bağı olmayacağı açık olanlar da FETÖ torbasına doldurularak görevden atılmaktadır. Adam “ateist” ise ona bari FETÖ’cü torbasına doldurmayın!
İnsanlık suçu!
Haksız yere insanların ekmeğiyle ve şerefiyle oynamak insanlık suçu kadar vahim bir durumdur. Sapla samanı, kuru ile yaşı, elma ile armudu daha açıkçası suçlu ile suçsuzu birbirinden ayırmak adaletin görevidir.
Adaletin ne durumda olduğu yaşanan tecrübeler göstermektedir.
Ülke ve millet olarak olağanüstü hal döneminden geçiyoruz. İnsanlar KHK’larla görevlerinden atılıyor.
Kanun Hükmünde Kararnamelerle kamu görevinden atılanların geri dönüşü mümkün değil, dava açamıyorlar, herhangi bir başka kamu kuruluşunda dolaylı ya da dolaysız çalışamıyorlar ve eğer varsa işleriyle ilgili ehliyet ya da sertifikaları, bunlar da iptal ediliyor. Bu durum görevden atılanların tam bir açlığa ve yokluğa mahkûm edilmesi anlamına geliyor.
Bu bakımdan görevden almalarda haddinden fazla dikkatli olmak gereklidir.
Adalet kantarının topuzunu kaçırmamak gerekiyor. Atalarımız “ayarını bozduğunuz kantar gün gelir sizi de tartar” sözünü boşuna söylememişlerdir!