İzmir’de son yaşanan deprem sırasında kan anonsu yapıldığından iki saat sonra tüm kan banka stoklarının dolması, pek çok İzmirlinin yazlıklarını depremzedelere hiçbir karşılık beklemeden açması bu bağlamda gurur duyulacak gelişmelerdi.
Ancak aynı İzmir’de deprem sonrasında hırsızlıkların artması ve depremzedeler için gönderilen yardım malzemelerinin alarak satan kişilerin çıkması sosyal çürümüşlüğün işaretleriydi.
Sel önünden kütük kapıcılar, yangından mal kaçırıcılar, ölümlerden çıkar sağlayıcılar her zaman vardır ve olacaktır da…
Ancak milli felaketler karşısında süfli ve şahsi çıkarlarını öne çıkaranların çokluğu ve yaygınlığı şuursuzluğun boyutunu göstermesi yönünden dikkate alınmalıdır.
Türkiye’nin cayır cayır akciğerleri yanarken çaresizlik içinde görevli ve gönüllüler ellerinden geldiği kadar yeşili ve canları ateşten korumaya çalışırken birileri de yangını fırsata çevirmeye çalışmaları, üzerinde durulması gereken bir husustur.
Yangın sırasında yaşananlar bir gazete manşetinde şöyle yansıdı: “Yangın fırsatçıları yüzde 630 zam yaptı”.
Haberin ayrıntısı da şöyleydi: Eldivenden maskeye, yangın tüpünden yanık kremine birçok ürüne son bir haftada yüzde 630’lara varan oranlarda zam yapıldı.
Ticaret Bakanı da “Yangın söndürme ekipmanlarında fahiş fiyat artışları yapıldığına ilişkin iddialar Bakanlığımızca incelemeye alınmıştır” şeklinde bir de açıklama yaptı.
Hemen her bayram, kriz ve felaket öncesinde bu tür haberler duyulur, buna bağlı olarak da Ticaret Bakanlığı ekipleri, örneğin Ramazan Bayramı öncesi 81 ilde temel gıda ve tüketim ürünlerinin satıldığı marketler ile pazar yerlerinde, eş zamanlı denetimler yaparlar.
Bu ülkede bir yanda yaşadığı coğrafyanın yeşilini, hayvanını, toprağını kurtarmak için hayatını feda etmekten çekinmeyen milyonlar diğer yandan milli felaketten çıkar çalan güruhlar var.
Yangından ormanı korunmak için neler yapılmalı?
Yangın laubalilik, ciddiyetsizlik ve gevşeklik kaldırmaz! Bu nedenle yangın gibi milli felaketlere yalnız kurumsal düzeyde değil devlet nezdinde milli seferberlik ruhu içinde hazırlanmak gerekir.
Milli servet olan THK’nın yangına müdahaleye hazır halde tutulması gerekirken yetkililerin enkaz/hurda edebiyatı geliştirmeleri ibret vericidir.
Devlet ve kurum yetkililerinin THK uçak filosunu göreve hazır halde tutmamaktan sorumludur.
Türkiye’yi yönetenler hala bu ülkede yalnız yaptıklarından değil zamanında yapmaları gerekirken yapmadıklarından da sorumlu olduklarını öğrenemediler.
THK’yı uçağıyla, personeliyle ve teçhizatıyla yangına hazır halde tutmak ülkenin milli güvenliğinden sorumlu olan iktidarın görevidir.
THK daha işlevsel hale gelsin diye atanan kayyımın yangın tepedeyken düğünde olduğu unutulmamalıdır. Yangının yarattığı belirsizlik, çaresizlik ve kaygı içinde bekleşen yurttaşların üzerine siyasetin boca ettiği çay paketleri de işin tuzu biberi olmuştur.
Bu durum yangın felaketinin iktidar tarafından nasıl algılandığını daha doğrusu algılanamadığını göstermektedir.
İktidar yetkililerinin bu yangından yerel idareler sorumludur demedikleri kalmıştır. Birileri galiba iktidarı, sorun ihale etme yeri olarak algılıyor.
Her ihtimali dikkate alarak yangına karşı hazırlıklı olmak, tedbirli olmak, organize olmak, teçhizatlı olmak, yangın filoları kurmak zorunludur. Bu anlamda gelecekte çıkacak orman yangınlarında çaresiz duruma düşmemek için alınmış olan tedbirlerin yanı sıra aşağıdaki sayacağımız örgütlenmeler de acilen tamamlanmalıdır.
- Orman polis teşkilatı kurulmalıdır.
- Orman istihbarat teşkilatı organize edilmelidir.
- Yangın kuleleri zincirleme olarak fonksiyonel biçimde teşkil edilmelidir.
- Ormanlar için sensor, dron, mobese ve İHA’larla desteklenen iletişim şebekesi oluşturulmalıdır.
- Halk kendi bölgesindeki bulunan ormanındaki her türlü gelişmeden ve değişmeden sorumlu tutulmalıdır.
- Yangın söndürmekle görevli uçak filoları oluşturulmalıdır.
- Orman alanlarına giriş-çıkışlar ya yasaklanmalı ya da çok sıkı biçimde denetlenmelidir.
Bizden uyarması!
Umuyoruz ki gelecek yıl çıkması muhtemel yangınlarda iktidar uykuda, kayyım düğünde yakalanmaz!
