“Yabancı Dille Eğitim” ile “Yabancı Dil Öğretimi” çoğu zaman birbiri ile karıştırılmaktadır. Bunlar birbirinden farklı hususlardır. Yabancı dille eğitim,bir öğrencinin eğitim programındaki tüm dersleri kendi ana dilinden farklı bir dille okuması anlamına gelirken, yabancı dil öğretimi ise bir öğrencinin eğitim programındaki dersleri kendi ana dili ile okuyup, buna ilaveten bir yabancı dili öğrenmesi anlamına gelmektedir.
Bu yazımızda ülkemizde yabancı dille eğitim konusundaki gayretleri, bu gayretlerin doğru olup olmadığı, yabancı dille eğitim uygulamalarının yarattığı sakıncaları açıklamaya çalışacağım. Yabancı dil öğretimi ise konumuzun dışında olup başka bir yazı ile irdelenecek bir husustur.
Tanzimat’la başlayan Batılılaşma çabaları ile birlikte yabancı dille eğitim ülke ve toplum gündemimize girmiştir.
İstanbul’un varlıklı aileleri, yabancı dille eğitimi modernleşme kabul ederek çocuklarını yabancı dille eğitim yapan okullarda okutmak konusunda adeta yarış içine girmişlerdir. Bu dönemde tercih edilen yabancı dil Fransızca olmuştur. Devlet de Galatasaray Lisesi’ni kurarak yabancı dille eğitim konusuna öncülük etmiştir.
Atatürk döneminde millileşme çalışmaları ile yabancı dille eğitimden uzaklaşılmış, bunun yerine Türkçe ile eğitim önem kazanmıştır. Atatürk’ün ölümünden sonra Demokrat Parti döneminden başlamak üzere yabancı dille eğitime yeniden ağırlık verilmeye başlanmıştır.
ODTÜ, 1957 yılında kurulmuştur. Boğaziçi Üniversitesi ise 1863 yılında Robert Kolej olarak eğitime başlamış, 1971 yılında üniversiteye dönüşerek “Boğaziçi Üniversitesi” adını almıştır. Boğaziçi Üniversitesi, halen Devlet Üniversitesi statüsünde eğitim yapmaktadır. Bilindiği üzere her iki üniversitede İngilizce ile eğitim yapılmaktadır. Galatasaray Lisesi de 1992 yılında üniversiteye dönüşerek “Galatasaray Üniversitesi” adını almıştır. Bu üniversite de Devlet Üniversitesi statüsündedir, eğitim dili Fransızca’dır.
1980’li yıllardan sonra vakıflar da üniversite kurma hakkını elde etmişlerdir. İlk vakıf üniversitesi Bilkent Üniversitesi’dir. Sonraki yıllarda vakıf üniversiteleri çoğalmıştır. Halen vakıf üniversitelerinin çoğunda eğitim yabancı dille yapılmaktadır.
Yukarıda açıkladıklarımıza ilaveten bir çok devlet üniversitesinde de yabancı dille eğitim yapan bölümler açılmaktadır.
Üniversitelerdeki yaygın yabancı dille eğitimin yanı sıra yabancı dille eğitim yapan çok sayıda yabancı ve yerli özel okul vardır. Bu özel okulların sayısı gün geçtikçe artmaktadır.
Ülkemizde bu kadar çok yabancı dille eğitim yapan okul var iken bazı zengin aileler bunu yeterli görmeyip çocuklarını yabancı dille eğitim görmeleri için ABD’ye, Almanya, İsviçre, Fransa, İngiltere gibi Avrupa ülkelerine göndermektedirler.
Yabancı dille eğitime bu kadar çok önem ve değer verilmesi, “Çağdaşlaşmak, modernleşmek, bilimde ileri gitmek, kalkınmak, dünyaya açılmak için yabancı dil bilmenin çok önemli olduğu…” vb. gerekçelerle açıklanmaya çalışılmaktadır. Kanaatimce bu gerekçe yabancı dille eğitimin dayanağı olamaz, olmamalıdır.
Yabancı dille eğitim, milli çıkarlarımızla çelişen, milli çıkarlara, bağımsızlığımıza, gelişmemize ket vuran bir olgudur. Neden mi? İşte nedenleri:
1-Bir devletin-milletin bağımsızlığı eğitim kurumlarında hangi dille eğitim yapıldığı hususu ile doğrudan ilgilidir. Bağımsız bir devletin eğitim kurumlarında o devletin resmi dili ile eğitim yapılır. Yabancı dille eğitim, ancak sömürge ya da yarı sömürge olan devletlerde görülebilecek bir durumdur. Türkiye Cumhuriyeti’nin bağımsız bir devlet olduğunu iddia ediyorsak, okullarımızda sadece Türkçe ile eğitim yapılmalıdır. Halen birçok üniversitede ve lisede İngilizce, Fransızca, Almanca vs. dillerle eğitim yapılıyor olması bağımsızlığımızı zedeleyen çok önemli bir husustur. Zaten, bölücüler de bu hususu istismar ederek eğitim kurumlarında Kürtçe ile eğitim yapılması konusunda ısrar etmektedirler.
2-Dünyaya açılmak için yabancı dil bilmek önemlidir. Ancak, yabancı dil öğrenmek, mutlaka yabancı dille eğitimle olacak diye bir mecburiyet yoktur. Eğitimi Türkçe ile yapmak, bunun yanında bir yabancı dili çocuklarımıza öğretmek mümkündür. Zaten, doğrusu da budur.
3- Yabancı dille eğitim yapmak suretiyle çağdaşlaşmak, modernleşmek, bilimde ileri gitmek, kalkınmak mümkün olsaydı Pakistan’ın Tunus’un, Cezayir’in vb. okullarında yabancı dille eğitim yapan birçok ülkenin de gelişmiş-kalkınmış ülkeler arasında olması gerekirdi. Oysa, okullarında yabancı dille eğitim yapan bu ülkeler halen geri kalmış ülkeler sınıfında yer almaktadırlar. Bu da göstermektedir ki, yabancı dille eğitim yapmak modernleşme, ileri gitme, kalkınmayı sağlayan bir faktör değildir.
4-Yabancı dille eğitim, bilimsel gelişmeyi sağlayan değil, aksine engelleyen bir faktördür. İnsanlar, ne kadar zeki olurslarsa olsunlar, bir yabancı dili ne kadar iyi bilirslerse bilsinler anlama ve öğrenme faaliyetini en iyi kendi ana dili ile gerçekleştirebilmektedirler. Herkesin çok zeki ve en az bir yabancı dili çok iyi bilmesi mümkün olmayacağına göre yabancı dille eğitim, ana dilde eğitime göre daha az verimli olacaktır. Ana dille eğitim yapıldığında çocuklar düşünme, analiz etme, muhakeme etme vs. yetenekleri gelişebilecek, yabancı dille eğitimde ise çocuk ancak okulda anlatılanları ezberleyebilecektir. Ezberin olduğu yerde bilimden, bilimsel gelişmeden söz etmek mümkün değildir.
5-Yabancı dille eğitim gören nesillerde hem kendi milletine, devletine güvenme, hem de kendine güvenme konusunda zaafiyet yaşanmaktadır. Yabancı dille eğitim gören nesiller, bu eğitimin sonucu olarak mensubu olduğu milletini, vatandaşı olduğunu devletini küçümsemekte, buna karşılık eğitim gördüğü dille ilgili devleti ve milleti yüceltmektedir. Bu durum, ister istemez yabancı dille eğitim gören nesillerin zihninde kölelik, teslimiyetçilik duygularını körüklemektedir. Bu nesillerin oluşturduğu toplumlar yabancı dille eğitim sayesinde emperyalizmi kolaylıkla kabul edecek hale gelmektedirler. Bu da elbette emperyalist devletlerin işini kolaylaştırmaktadır. Robert Kolej, Galatasaray Lisesi, ODTÜ, Boğaziçi Üniversitesi gibi okullardan mezun olanların büyük bir çoğunlukla milliyetçi düşünceye ters düşmeleri, buna karşılık liberalizm, küreselleşme adı altında emperyalizme açık bir tutum sergilemeleri bu iddiamızın en önemli delilidir.
6-Yabancı dille eğitim, sonuç itibarıyla yabancı kültürlerin ülkemizde kolayca yayılmasına yol açmaktadır. Yabancı dille eğitim gören çocuklar yetişkin olduklarında maalesef Türk gibi düşünme, Türk gibi davranma, Türk gibi tepki gösterme yerine hangi dille eğitim görmüşlerse o dilin kültürüne uygun davranmaktadırlar. Bu da ister istemez yabancı dille eğitim gören nesillerin kendi ülkesine, kendi milletine yabancılaşması sonucunu yaratmaktadır.
Yukarıda açıklamaya çalıştığımız üzere yabancı dille eğitim, bağımsızlığımızı, milli birlik ve bütünlüğümüzü, milli çıkarlarımızı olumsuz yönde etkileyen bir faktördür. Bir an önce yabancı dille eğitimden vazgeçerek, hangi seviyede olursa olsun eğitim kurumlarımızın tamamında Türkçe eğitim yapılması sağlanmalıdır. Tabi ki, bunun için öncelikle insanlarımızın zihinlerinde “YABANCI DİLLE EĞİTİME HAYIR! TÜRKÇE İLE EĞİTİME EVET!”diye ifade edebileceğimiz bir algının oluşturulması şarttır. Bu algıyı oluşturmak görevi de bize, Türk Milliyetçilerine düşmektedir.