Yabancı Basının Sahte Övgülerinin Amacı Nedir?

Son yıllarda dış basında Türk Ekonomisi’nin çok güçlü olduğu, Türkiye’nin ekonomide olduğu kadar dış politikada da güçlendiği, bunun sonucu olarak Ortadoğu’da çok önemli bir güç haline haline geldiği, bölgesindeki uluslar arası gelişmeleri etkilediğine dair övücü haberler sık sık çıkıyor. 27 Şubat günü bu iddiaların bir adım ötesine geçen, Türkiye’nin küresel güç olmaya doğru ilerlediğini bildiren bir haberin dış basında yer aldığına dair  haber gazetelerde yayınlandı.

Habere göre Pulitzer ödüllü ABD’li gazeteci Seymour Hersh, Türkiye’nin uçak gemisi almak için harekete geçtiğini iddia etti. ABD’li gazeteci Seymour Hersh’in iddiasına göre Türkiye, bu girişimiyle küresel bir güç olmak yolunda adım atmış oluyor. ABD’li gazetecinin Türkiye hakkındaki açıklamaları özetle şunlar:

"ABD ve Avrupa ekonomik krizle boğuşurken Arap Bahar’ı Ortadoğu’da değişime yol açtı. Türkiye bölgede söz sahibi oldu. ABD, İngiltere, Almanya, Rusya, Fransa ve İtalya, bu konudan çok rahatsız. Önümüzdeki 1 yıl çok kritik. Bu süre, ülkelerin gelecek 30 yılının kaderini çizecek."

"Bölgesel güç olan Türkiye, küresel güç olmak için askeri alanda çok önemli adımlar attı… Türk ordusu rakamsal olarak dünyanın en büyük 9. ordusu olarak görünse de, aslında ilk 4 ordu içinde. Tek eksiği ise uçak gemisine sahip olmaması. Ancak Türkiye uçak gemisi almak için de harekete geçti. ABD ile F-35 savaş uçakları konusunda uzun süredir yapılan pazarlık da sonuçlandı."

Bir Türk Milliyetçisi olarak ABD’li gazetecinin iddialarının gerçek olmasını can-ı gönülden isterim. Ancak, neredeyse çocukluğundan beri Türkiye ve dünya siyasetini takip eden birisi olarak bu iddiaları mantık süzgecinden geçirmeden kabul etmem de mümkün değil. Türkiye ve dünya siyaseti hakkında bu güne kadar edindiğim bilgiler çerçevesinde ileri sürülen iddiaların doğru olup olmadığını irdelediğimde maalesef, mantığım ve vicdanım ikna olmuyor.

Bu iddiaların doğru olup olmadığını anlayabilmek için filmi geriye doğru sararak Türkiye’nin ekonomisi ve dış politikası ile ilgili yaşanan gelişmeleri hep birlikte hatırlayalım. Ondan sonra da ileri sürülen iddiaların doğru olup olmadığını değerlendirelim. Türkiye’nin ekonomisi ve dış politikasıyla ilgili yaşanan gelişmelerin başlıcaları şunlar:

·  Cari açık geçen yıllara oranla hızla artarak 2011 yılı sonunda 100 milyar doları geçti. Bunun anlamı, Türkiye’nin ihracatı dahil dış gelirleri ithalatını karşılamaktan uzaktır. Türkiye, dışarıya sattığından çok fazla dışarıdan mal almaktadır.

·  Türkiye sanayisi hammadde ve yarı mamul madde açısından dışarıya bağımlıdır. Bunun anlamı da dışarıdan ithalat olmadığı takdirde sanayinin çarkları duracaktır.

·  Türkiye’nin doğalgaz ve petrol yönünden dışarıya bağımlılığı had safhadadır. Doğalgaz yönünden dışa bağımlılık özellikle Rusya ve İran’adır. Rusya ve İran  doğalgazı kestiklerinde Türkiye’de adeta hayat durur. Çünkü, ülkenin büyük bir kesiminde şehirlerde konutların ve işyerlerinin ısıtılması doğal gaz ile yapılmaktadır. Doğal gaz kesildiğinde insanlarımız ağır kış şartlarında donma tehlikesiyle karşı karşıya kalacaklardır. Gene, kullandığımız elektriğin %50’den fazlası doğalgazdan elde edilmektedir. Doğal gaz kesildiğinde elektrik üretimi en az %50 azalacağından sanayi büyük oranda çalışamaz hale gelecektir.

·  Türkiye, tarım ürünleri yönünden dahi dışa bağımlı hale gelmiştir. 70’li yıllarda dünyada gıda yönünden kendi kendine yeten 7 ülkeden biri iken günümüzde dışarıdan et, buğday vs. tarım ürünleri ithal eden ülke haline gelmiştir.

·  Açıklanan istatistiklerin aksine ülkemizde işsizlik çok yüksektir. Hala üniversite mezunlarının dörtte biri işsizdir.

·  Ortadoğu’da nükleer silah sahibi olan ilk ülke İsrail’dir. İran da yakın bir gelecekte nükleer silaha sahip olacaktır. Türkiye’de ise bırakın nükleer silah yapmayı elektrik üretmek için dahi nükleer santral kurulamamıştır.

·  Türkiye, askeri yönden de %50’den fazla dışa bağımlıdır. Hala kendi uçağımızı, tankımızı, helikopterimizi kendimiz yapabilecek durumda değiliz. Askeri yönden büyük oranda dışa bağımlı bir ülkenin küresel güç olmak yolunda ilerlediği iddiasına kargalar bile güler.

·  ABD, 2003 yılında Irak’ı işgal etmeden önce Hükümetin ilan ettiği kırmızı çizgilerin hepsi yok olmuştur. Türkiye’nin itirazlarına rağmen Irak, fiilen üçe bölünmüştür. Burnumuzun dibinde fiilen bir Kürt Devleti kurulmuştur.

·  ABD ve Barzani, Türkiye’nin gözünün içine baka baka PKK’nın Kandil’de üstlenmesine göz yummaya devam ediyorlar. ABD izin vermediği için Türkiye, Kuzey Irak’ta PKK’ya karşı kara harekatı yapamıyor. Türkiye, PKK konusunda ABD’nin verdiği istihbaratla yetinmek zorunda kalıyor.

·  İsrail Askerleri, Mavi Marmara Gemisine saldırarak 9 vatandaşımızı şehit etti. Bu olay uluslar arası hukuka göre savaş sebebi. Hükümet, bu konuda İsrail’i protesto etmekten başka bir şey yapamadı. İsrail, özür dilemedi ve tazminat ödemedi.

·  Kıbrıs konusunda bir arpa boyu yol alamadığımız gibi kazandıklarımızın bir kısmını da kaybettik. AB, Hükümetin imzaladığı anlaşma nedeniyle Rumlara limanlarımızı ve hava alanlarımızı açmamız için zorluyor.
·  Rumlar, Türkiye’nin gözünün içine baka baka Kıbrıs açıklarında petrol ve doğalgaz arama faaliyetlerini sürdürüyorlar. Bu konuda Rumları caydıracak hiçbir icraatımız olmadı, olacağa da benzemiyor.

·  AB ile ilişkilerimiz neredeyse durma noktasına geldi. Kıbrıs Rum Kesimi’nin vetoları yüzünden müzakerelerde bir ilerleme sağlanamıyor. Birçok müzakere başlığı Kıbrıs Rum Kesimi ile Fransa’nın itirazları nedeniyle askıya alınmış durumda.

·  Fransa’da sözde Ermeni Soykırımı’nı inkar edenlere ceza öngören yasa Türkiye’nin bütün itirazlarına rağmen yasalaştı. Bundan sonra diğer AB ülkelerinde de benzer yasaların çıkması kuvvetle muhtemel. Bu yasaların çıkmasının Türkiye’yi uluslar arası alanda büyük sıkntılara sokması kaçınılmazdır.

·  Ermenistan hala Karabağ’ı işgale devam ediyor. Geçtiğimiz yıllarda işgale rağmen sınır kapılarının açılmasına dair Ermenistan’la bir anlaşma yapıldı. Bu anlaşma nedeniyle Azerbaycan’la ilişlerimiz bozuldu. Halen de düzelebilmiş değil.

·  Hükümet, NATO FÜZE KALKANI sisteminin ülkemize kurulmasına önce itiraz etti. ABD’nin dayatması ile sonra kabul etmek zorunda kaldı. Bu füze sistemi nedeniyle İran’la ilişkilerimiz bozuldu. Bundan sonra da düzeleceğe benzemiyor.

·  Başbakan, önce NATO’nun Libya’ya müdahalesine karşı çıktı. ABD’den baskı gelince kabul etmek durumunda kaldı. Libya’da NATO uçaklarının attığı bombalarla binlerce Müslüman öldü. Libya halen karışık durumda. Kaddafi devrildikten sonra Batılı Ülkeler Libya’nın petrolünü paylaştılar. Türkiye bu paylaşımdan hiçbir şey elde edemedi.

·  Beşar ESAD’ın Cumhurbaşkanı olmasından sonra Suriye’den ülkemize yönelik olumsuz bir gelişme olmadı. Biraz da bu nedenle iki ülke arasındaki ilişkiler oldukça yoğunlaşmıştı. Arap Ülkelerinin karışmaya başlamasından sonra ABD ve diğer NATO ülkelerinin kışkırtmasıyla Türkiye, Suriye’ye düşman kesildi. Suriye’ye düşmanlıktan ülkemizin kazanacağı hiçbir şey yoktur. Aksine, bu düşmanlıktan her iki ülke de çok büyük zararlar göreceklerdir.

Küresel güç olmanın olmazsa olmazları, 1-Çok güçlü bir sanayiye dayanan güçlü bir ekonomi, 2-Dışa bağımlı olmayan çok güçlü bir ordu, 3-Nükleer silah sahibi olmak’tır. Yukarıda yaptığımız açıklamalar çerçevesinde Türkiye’de bu olmazsa olmaz yeteneklerden hiçbirisi mevcut değildir. Bu durumda Türkiye’nin gücünün bırakın küresel güç olmayı, bölgesel güç olmaya dahi yeterli olmadığı gayet net olarak anlaşılmaktadır.

Peki, Türkiye’nin gücünün bırakın küresel güç olmayı, bölgesel güç olmaya dahi yeterli olmadığı ortada iken dış basında niçin Türkiye ekonomisinin çok güçlü olduğu, Türkiye’nin küresel güç olma yolunda ilerlediğine dair aşırı abartılı haberler çıkmaktadır? Biraz düşününce bu soruların cevabını bulmak zor değildir. Bir kere, bu haberler ABD ve diğer Batılı Ülkelerin yönetimlerinden bağımsız değildir. Aksine, bu haberler bu ülkelerin yönetimlerinin ve gizli servislerinin kontrolünde maksatlı olarak çıkarılmaktadır. Bu haberlerin amacı, Türk Halkı’nın gururunu okşayarak Türk Ordusu’nu Suriye ve İran’a karşı düzenlenecek askeri operasyonlarda kullanmaktır.
 
Türk Milleti, Batılı basın kuruluşları tarafından çıkarılan bu kışkırtıcı haberlere kesinlikle inanmamalı, Türkiye’nin bir maceraya girmesine izin vermemelidir. Çünkü, böyle bir macera ülkemize ve miletimize yüzyıllar boyu telafi edlemeyecek ağır zararlar verecektir. Bu sebeble gün, milletçe aklımızı başımıza alma günüdür.
 

Zafer Partisi
Zafer Partisi
Giriş Yap

Haberiniz.com.tr ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!