Sedat Peker videoları izlenme rekorları kırıyor. Bunun nedeni halkın resmi olarak sunulanlara inanmamasıdır. Halkta gerçeğin ancak kayıt dışı kişilerden öğrenileceğine olan bir inanç oluşmuştur. Bu videolarda iddialar, gerçekler, ithamlar belki de iftiralar birbirine karışmış biçimde sunulması da söz konusudur. İnsanlar üzerine boca edilen onca haber sağanağı altında kime ve neye inanacağını şaşırmıştır.
Bu iddiaları yargı soruşturma konusu yaptıktan sonra gerçekler ortaya çıkacaktır. Ancak Peker’in geçmiş döneme ilişkin olarak yaptığı bazı eylemleri –diğer makro konular bir yana- üstlenmesi ve itiraf etmesi AK Parti’nin ülkeyi nasıl yönettiğini hem ifşa ediyor hem de gösteriyor.
Sedat Peker diyor ki “AKP’li vekil rica etti, Hürriyet gazetesini ben bastırttım”. Devamında da bir eski milletvekilini hem de karakolda “Önce ayaklarını kırdım, sonra elini kırdım, kaburgalarını kırdım, en son kafasını kırdım”.
Diğer söylemler bir yana bu sözler bir suç örgütü liderinin kendisini devlet ve hukuk yerine koyduğunun kanıtıdır. Eğer söyledikleri doğruysa bir vekilin de yargıya değil de bir çeteye adalet için müracaatı söz konusu olduğu anlaşılıyor.
İşin bir diğer vahim yanını da İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, Sedat Peker ile ilgili konuşurken söyledi: “Keklemişler, ben ne yapayım. Kim keklemiş ise hesabını ondan sorsun, ayda 10 bin dolar hangi siyasetçiye gönderiyorsa ondan sorsun”.
İçişleri bakanı “örgütlü suç lideri” diye ilan ettiği adamdan para alan siyasetçiden söz ediyor. Bu konuda yasaları ve yargıyı harekete geçirecek yerde konuyu bir şeyleri açıklamakta kullanıyor.
Adı lazım değil iddiaların odağında olan bir İçişleri eski bakanı da şunları söylüyor: “Bizi buradan uzaklaştırınca yapılacak olan da belli: Buraya mafya çökecek. Bugün eğer mafya buraya giremiyorsa bizim burada olmamızdandır”.
Bütün bu söylemler örgütlü suç odakları bir yana devlette görevli meşru makam sahiplerinin devlet, hukuk ve yasa konusunda kafalarının karışık olduğunu göstermektedir. Taraflar özellikle devlet yönetiminde rol almış kişiler bile bir mafya tabiri olan “çökmek” kavramıyla konuşuyorlar.
Devlet görevlileri suç örgütü lideri gibi kendilerini devlet, yasa hatta güvenlik güçleri yerine koyuyorlar. Devlet kavramı yerleşmemiş bu tür zihniyetler hasarlıdır. Devlet işletilemezse, iktidar boşluk yaratırsa gruplar ya da suç örgütleri devletin ve siyasetin işlevlerini üstlenirler. İktidar boşluk kaldırmaz! Dahası “körle yatan şaşı kalkar” diye bir söz var. Kiminle iş yapıyor, yönetiyor ve kader birliği yapıyorsanız ona benzemek kaderinden kurtaramazsınız.
19 yıllık AK Parti iktidarı döneminde bu tür çok olgu yaşanmıştır. İktidar FETÖ’yle elbirliği, yol arkadaşlığı, kader birliği yapmıştır. Daha doğrusu FETÖ’yü kullanmaya kalkmıştır. 15 Temmuz darbe girişimi göstermiştir ki FETÖ aslında Parti’yi kullanarak devlete sahip olmaya kalkmıştır. Aynı şeyin Sedat Peker olayında da yaşandığı anlaşılıyor. Daha düne kadar Peker’e koruma verenler, miting yaptıranlar, meydan okutanlar bugün ona savaş açmışlardır. Suç örgütü lideri adını verdikleri unsurlarla ilgili olarak Türkiye’deyken gereğini yapmayanlar onun yurt dışına çıkmasına izin verdikten sonra operasyon yapıyorlar.
“Kullan-at” modeli AK Parti’nin kuruluşundan bugüne her fırsatta uyguladığı bir yöntem olmuştur. Ancak gerek FETÖ gerekse suç örgütleri için bu yöntem “kullanıl atıl”a dönüşmüştür. Ava giden avlanmış, kullanmaya kalkanlar kullanılmıştır.
Yasallık ile yasa dışılık, meşruluk ile gayrimeşruluk, legal ile illegalite, devlet ile çete ayrımının olmadığı yerde ne hukuk ne de devlet olur. Atalar “ya devlet başa ya kuzgun leşe” derken bunu kast etmişlerdir.