Washington Yakın Doğu Araştırmaları Türkiye Uzmanı Çağaptay, Yunan Gazetesi’ne Türkiye’yi Bakın Nasıl Yorumladı

Washington Yakın Doğu Araştırmaları Türkiye Uzmanı Çağaptay, Yunan Gazetesi'ne Türkiye'yi Bakın Nasıl Yorumladı

Washington Yakın Doğu Araştırmaları Enstitüsü’nde Beyer ailesi kürsüsünde kıdemli uzman ve Türkiye Araştırmaları Programı’nın direktörü Soner Çağaptay, Yunan gazetesi Kathimerini’ye, Türkiye’yi böyle yorumladı:

“Ekonomik durgunluk, sarayda çarpık karar alma, yükselen toplumsal hoşnutsuzluk, ordunun saflarından gelen tepkiler ve Batı ile gergin ilişkiler, Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın 2023’teki cumhurbaşkanlığı seçimleri öncesinde iktidarını sürdürmesini zayıflatıyor.”

Washington Yakın Doğu Politikaları Enstitüsü Türk Araştırma Programı direktörü, Erdoğan’ın devam eden dış müdahaleleri göz ardı etmemekle birlikte “bir takım oyunlarla tutunmaya” çalışmasını, “ülke içindeki meselelerden uzaklaşmasını” beklediğini söylüyor.

Ayrıca Erdoğan’ın ABD Başkanı Joe Biden ve Vladimir Putin’i birbirlerine düşürmeyi denemesini beklediğini, ancak Putin’in yakınlığının asla karışılıksız olmadığını öne sürdü.

Çağaptay, Erdoğan’ın çoğulcu bir siyaseti benimsemek yerine mevcut dini milliyetçi stratejisini ikiye katlayacağını öne sürdü.

Covid-19 salgını ve bozulan ekonominin, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın liderlik itibarına büyük zarar verdiğini belirten Soner Çağaptay, 2019 yerel seçimlerinde İstanbul belediye başkanlığını kaybettiğinde hissettiği yıkıcı bir darbeyi yeniden almamak için çabaladığını söyledi.

Çağaptay, Erdoğan’ın daha önce Azerbaycan, Libya ve Suriye gibi popüler milliyetçi duyguları harekete geçirerek ülke içindeki meselelerden uzaklaşmaya çalıştığı için, dış müdahaleler kısmını sıcak tutacağını belirtti.

Soner Çağaptay sözlerine şöyle devam etti;

“Sarayındaki karar verme süreci bozulmuş ve kendisini daha küçük danışman gruplarıyla izole etmiş durumda. Tutarlı stratejiler formüle etme şansı gittikçe daha az olası hale geliyor. Ancak Erdoğan’ın, Türkiye’nin sivil toplumuna, kurumlarına ve vatandaşlarına büyük bir bedel ödeyerek bir şekilde oltaya takılacağına inanıyorum.”

Çağaptay, Erdoğan’ın Rusya’ya sadık kalarak ABD Başkanı Biden’ı da oyalamaya çalışacağını öne sürdü.

“Tarihsel olarak Türkiye, Osmanlı ve Rus imparatorlukları arasındaki bir dizi imparatorluk savaşında kaybeden taraf rolünü oynamış, modern Türkiye’nin kuzey komşusuna karşı daha fazla ihtiyatlı olmasına katkıda bulunmuş, onu Soğuk Savaş boyunca Amerikan etkisi ve koruma alanına getirmiştir.

Ancak Erdoğan döneminde işler farklı. Temmuz 2016’daki başarısız Türk darbe planı, Erdoğan’ın demokratik muhalefetine karşı tavrını sertleştirdi. Onu, yeni edindiği olağanüstü hal yetkilerini bu gruplara daha geniş bir baskı uygulamak için kullanmaya sevk etti. Ancak bu olay, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’i Türkiye’ye yaklaştırdı.

Putin, darbe girişimini Erdoğan’ın kalbini kazanmak ve Ankara’yı Washington’dan uzaklaştırmak için kullandı. Rus cumhurbaşkanı, başarısız darbeden sonra Erdoğan’a ulaşan ilk lider oldu ve önümüzdeki ay St. Petersburg’u ziyaret etme davetiyle jesti taçlandırdı.

Bunun ardından, Konstantinovsky Sarayı’nda muhteşem bir karşılama geldi. Putin böylelikle çar ve padişahın anlaşabileceğinin ve Suriye’deki Ankara-Moskova vekalet savaşının sona erebileceğinin ve bununla birlikte Erdoğan için ısrarlı bir baş ağrısının işaretini verdi.

Ancak Putin’in sıcaklığı hiçbir zaman karşılıksız değildir. Ağustos toplantısında veya kısa bir süre sonra Rus lider, bu satışın ABD-Türkiye ilişkilerinde kalıcı bir çatlak oluşturacağını bilerek Erdoğan’a Rus yapımı bir S-400 füze savunma sistemi satmayı teklif etti.

Putin’in “dostluğu” ve Ankara ile 2016’dan bu yana Suriye, Libya ve Güney Kafkasya’da yaptığı bir dizi anlaşma için Erdoğan’ın ödemek zorunda olduğu ve hala ödediği bedel buydu.

Yine de darbe sonrası karşılaşmadan bu yana Erdoğan, Putin’e koruyucusu olarak gerçekten değer verdi.

Türkiye’nin dengeleyici eylemi gözle görülür biçimde Rusya’ya yönelirken, Erdoğan ABD’nin iyiliğinden tamamen vazgeçemeyeceğini biliyor. Ukrayna ve Kırım gibi ABD ve Türkiye’nin odaklanmasını bekleyebileceğimiz somut işbirliği alanları var.

Yine de, son dönemdeki dinamikler göz önüne alındığında, Biden insan hakları meseleleri ve S-400’ler üzerinde sert baskılar yapacak ve Erdoğan, Putin’e boyun eğmeye ve Türkiye’nin bağımsız bir aktör olduğunu ve Batı baskısına bağlı olmadığını kanıtlamak için bölgesel güç fırsatları aramaya devam edecek.

HALKBANK DAVASI ERDOĞAN AİLESİNİ TEHLİKEYE ATABİLİR

İran yaptırımlarını ihlal ettiği için Türkiye’nin kamuya ait Halkbank’ına verilebilecek olası ABD mahkeme cezaları, Erdoğan’ın ailesinin üyelerini bile riske atabilir ve Türk finans sistemini sarsacak kadar büyük (potansiyel olarak birkaç milyar dolar) olabilir. Biden, ABD başkan yardımcısı olarak görev yaptığında, Erdoğan’a ABD’nin YPG ile ilişkisinin geçici ve taktiksel olduğunu ve İslam Devleti’ni mağlup etmeyi amaçladığını söylemesinde etkili oldu.

Washington’un o zamandan beri Biden’ı taahhüdünden geri döndüğü yönündeki Türk algısı, Dışişleri Bakanlığı, Türk Silahlı Kuvvetleri ve Milli İstihbarat Teşkilatı gibi geleneksel olarak güçlü kurumlar da dahil olmak üzere Türk bürokrasisinde aşınmış ABD güvenini açıklamaya yardımcı oluyor.

Bu kurumların sıralaması her konuda Erdoğan’la uyuşmasa da, YPG konusunda ABD’ye duyduğu hayal kırıklığını tamamen paylaşıyorlar. Bununla birlikte, ABD ve Türkiye’nin YPG konusunda işbirliği bulabileceği taktik alanlar var: YPG’nin Ankara’ya yönelik algılanan tehdidini azaltmak veya kadrosundaki Türk Kürtleri temizlemek için Türkiye sınırından uzaklaşması gibi.

 

Zafer Partisi
Zafer Partisi
Giriş Yap

Haberiniz.com.tr ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!