Türkiye’nin kara bulutlarla kaplı gündemini dağıtmak için yapılan son psikolojik operasyonlardan biri, “AB Ülkelerine Vizesiz Seyahat” açıklamaları oldu.
Bu konuda ilk bakmamız gereken şey, Türkiye’de kaç kişinin pasaportu olduğu ve pasaportu olanların kaçının yurtdışına ve de özellikle Avrupa’ya seyahat ettiğidir.
78 milyonluk bir nüfusa sahip koca Türkiye’nin, onda biri yani 7.5 milyon civarında insanımız pasaport sahibidir.
Buna yurtdışına işçi statüsünde gidenler ile Hac ve Umre ziyaretleri için pasaport almış olanlarda dahildir.
Yani kendisi zengin ama halkı fakir ve yoksul düşmüş olan Türkiye’nin, mahdut sayıda vatandaşı için kopartılan bir yaygaradır; bu Avrupa’ya vizesiz seyahat!
Ben bir yalan olarak nitelediğim Avrupa’ya vizesiz seyahat hayalini; 12 Eylül’den sonra, Kenan Evren’in Amerikalı General Rogers’le arkadaşlık muhabbetine dayalı olarak, Yunanistan’ın NATO’ya üyeliğine yeniden kabulünü koşulsuz onaylamasına ya da 6 Mart 1995 tarihinde imzalanan ve Türkiye’yi tek yanlı yükümlülükler içine sokan “AB ile Gümrük Birliği Anlaşması”na benzetiyorum. Şimdi de Başbakan Davutoğlu, Avrupalı dostlarından bahsediyor ve Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisinde bir takım garantiler veriyor. Bu söylemde, geçmiş ile büyük bir benzerlik görüyorum.
Vizesiz seyahat için, 72 faslın Haziran 2016 sonuna kadar ikmali halinde, bize Avrupa kapıları açılacak. Kime açılacak? Halkı, fakir ve yoksul bırakılmış Türkiye’de, bir kısım mutlu azınlığa! Çünkü daha %90’nımızın pasaportu bile yok…
Avrupalılar; yalancı, korkak, düzenbaz, ikiyüzlü, ırkçı, katil, soykırımcı bir karaktere sahiptir. Buna karşılık Türkler; dürüst, doğru, temiz ve saf insanlardır. Her şeye inanırlar! Eğer böyle olmasaydı, Avrupalılar bugün Güneydoğu Avrupa denilen Balkanlardan ve nihayetinde Anadolu’dan bizi kovmak için plan üstüne plan yaparlarmıydı?
Türkiye, AB ile Gümrük Birliğine girdiği günden bu yana bir sömürge haline gelmiştir. Avrupa’nın, diğer üyeler ile Türkiye arasında uyguladığı çoklu standarta bakılınca, bu çok rahat görülmektedir.
Biz; Kıbrıs ve Ege konularında AB’nin taleplerine evet diyeceksek, ülkemizin Doğu ve Güneydoğusunda ayrıcalıklı federatif bir statünün tanınmasını kabul edeceksek, Fener Patrikhanesi’nin Vatikanlaştırılarak bağımsızlaştırılmasını seyredeceksek, Gümrük Birliği’nin Türkiye’yi esirleştirmesine göz yumacaksak, Türk Silahlı Kuvvetlerini zayıflatacaksak, Ermenilerin sözde soykırım iddialarını tanıyıp, tazminat ve toprak davalarına ortam hazırlayacaksak; bırakın Avrupa’ya vizesiz seyahat etmeyelim… Cennet Türkiyemizi adım adım gezerek, birbirimizle kucaklaşalım…
Nitekim vizesiz Avrupa’ya seyahat yalanından sonra açıklanan AP İlerleme Raporu, bahsettiklerimize benzer şeyler içerdiğinden dolayı, Türkiye tarafından yok hükmünde sayılarak geri iade edilmiştir.
Türk Milleti, saf ve temizdir ama aptal değildir ve kimseninde onu aptal yerine koymaya hakkı yoktur.
Ancak ne talihsizliktir ki; içerinin ve dışarının birlikte oynadığı, siyasi tuluat nedeniyle; Türk Milleti yüzyıllardır yalanlarla oyalanmakta ve aldatılmaktadır. “AB Birliğine Tam Üyelik” ve şimdi de “Avrupa’ya Vizesiz Seyahat” yalanları da bunlardan biridir.
Amaç; mutlu olmayı Batı’da zanneden fakir ve yoksul insanlarımızı, umut dolu bir beklentiye sokmaktan ibarettir. Hem de ülkemizin bir bölümü cayır cayır yanarken ve şehit üstüne şehit gelirken! Birileri ne yazık ki; kafamızı karıştırmak istiyor.
Türk Milletine, bugüne kadar Avrupa ve Avrupa Birliği ile ilgili hep yalan söylendi. Örneğin, 1995’te Türkiye’yi AB’ye tek yanlı bağlayarak “tren kaçmasın” demişlerdi. Şimdi de sakın “Yeni Anayasa” ile AB’nin istedikleri yerine getirilirken “bu son şansımız” denmesin? İnşallah bu yalan, son yalan olur!