Bir bireyin politik görüşleri, ahlaki değerleri veya dinsel inançları doğrultusunda zorunlu askerliği reddetmesine vicdani red denmektedir. Bu düşüncede olan insanlar kendilerini antimilitarist yahut pasifist olarak tanımlarlar.
Bu düşüncenin temellerini Kelbiyyun (köpeksi) düşüncesine kadar uzatmak mümkündür. Bu düşünce sahipleri, medeniyetin kati ve kavi düşmanıdırlar. Bu sebeple ahlaka, sosyal değerlere, özellikle de aile ve devlete karşı duyarsızlardır. Devletle ilgilerinin olmasını istemezlerdi. Evliliğin kaldırılmasını, kadın-çocuk ortaklığını, toplumun alışkanlıklarına, kanunlarına bağlanmamayı, insanın koyduğu her şeyin, tabiata aykırı olduğunu, tabiata dönerek yaşamak gerektiğini savunurlar.
Anarşistlerin devlet ve toplum görüşü de kiniklerinkine çok benzerdir. Sartwel, “Hayatımızı kilitleyen araçlardan biri olan devlet ise hem yalan hem de yalancıdır. Gücün ve ölümün örgütlenmiş çeşididir. Devletin yasa ve kurumları gırtlağımıza dayanmış postalları gizlemek için incelikle işlenmiş göz bağlarıdır” der.
Lenin’in, devleti “hâkim güçlerin yürütme komitesi olarak” tanımladığı da bilinmektedir. Devleti, ahlaksızlığın en büyük okulu olarak niteleyenlerin olduğunu da bu arada ifade etmek gerekir. Anarşizm, her koşulda her türlü otoriteyi reddetmektir.
Sivil itaatsizliğin de yasaları ya da hükümet politikalarının değiştirilmesini hedefleyen, kamuoyu önünde icra edilen, şiddete dayanmayan, vicdani, ancak yasal olmayan politik tutumlardır.
Askerlik kurumu devlet ve toplumu korumaya yöneliktir. Bu nedenle askerliğe karşı çıkmak, doğrudan doğruya devlete ve topluma yönelik bir mesajdır. Askerliğe karşı çıkmak ülkenin bağımsızlığını ve özgürlüğünü korumasına da karşı çıkmaktır. Devletin varlığına karşı olmak, İslam dininin emredici hükümlerine karşı durmaktır.
Vicdani ret, İslam’ın “cihat” anlayışı, “gaza ruhu” , gazi ve şehit kavramları ile Türklerin tarihi müktesebatına karşı duruşu da içerir. Türkiye’de askerlikteki nöbeti, ibadet mertebesinde gören bir manevi iklim söz konusudur. Vicdani ret aslında bütün bunları reddetmek üzerine kuruludur.
Nitekim, vicdani retçilerin talepleri ve beklentileri kendilerinin yalnız askerlikten muaf tutulmasıyla ilgili de değildir. Bunlardan birisi “Yasa eşitlikçi çıkarsa ’Her Türk asker doğar’mı bunu da göreceğiz” demektedir.
Demek ki bu yurdun yurttaşları kendilerinin askere gitmemekle ilgili kararlar kadar “her Türk’ün asker doğup” doğmamasıyla da ilgileniyorlar.
Vicdani retçilere bu noktada şunu sormak da gerekir. Madem vicdani ret bağlamında askerlikten uzak duruyorsunuz. O zaman diğer insanların sizin can, mal ve ırz güvenliğiniz, özgürlüğünüz için askerlik yapmasına nasıl izin veriyorsunuz? Hırsız pencereyi, katil kapıyı, düşman sınırları zorlarken vicdani retçi başını nereye sokacaktır?
Vicdani retçiler, askerlerin kanı, canı, hayatı pahasına sağlamış olduğu özgürlüğü tepe tepe kullanacaklar ama askerlik yapmayacaklar. Gerçekte en büyük dini ve ahlaki ihlal ve vicdansızlık budur. Asalaklığın adını vicdani ret koymakla asalaklık asalak olmaktan çıkmıyor.
Vicdani ret, zayıflığın, edilgenliğin, pısırıklığın, korkaklığın daha da ilerisi hıyanetin kamufle edilme biçimidir. Askerliğe “adam öldürme” mesleği olarak bakmak ve bu nedenle vicdani retçiyim demek de yanlış ötesi yanlıştır. Askerlik adam öldürme mesleği değil, gerçekte adamlığı ve özgürlüğü korumak mesleğidir.
Vicdani ret, Türkiye gibi bir ülkede fantastik bir düşünce olmaktan çok da ileriye gidemez. Askerliğin mecburi olduğu bir yerde vicdani reddin çok da anlamlı olmayacağı ortadadır.