Türkiye Esnaf ve Sanatkârları Konfederasyonu (TESK) verilerine göre 2017 yılının ilk 4 ayında 37 bin 743 esnaf kapısına kilit vurdu.
Geçen yılın aynı dönemine göre kapısına kilit vuran esnaf sayısında 1144 adetlik yani yüzde 3.1’lik artış söz konusu.
Geçen yıl 164 bin 569 esnaf sicil değişikliğine giderken bu yıl bu sayı yüzde 264 artarak 600 bin 969’a dayandı.
Yılın ilk dört ayında kapanan esnaf ve sanatkârların 8 bin 151 tanesi Marmara Bölgesi’ndeki illere ait.
Ankara, İstanbul, İzmir’in de içinde yer aldığı ilk büyük beş ilde kapanan esnaf sayısı 9 bin 768’dir.
Sadece İstanbul’da dört ayda iflas eden esnaf sayısı 3 bin 256’yı buldu.
Ekonominin bütün alanlarında çalışanlar benzer sıkıntılarla karşı karşıyadır.
Üretim/tüketim, ihracat/ithalat, gelir/gider, tasarruf/yatırım dengesizliği ekonominin her alanını fena halde bozmuş durumdadır.
Yeniden kamu mallarını özelleştirme yoluyla satmak ya da motorlu taşıtlara ve benzine yapılan astronomik zamlar durumu kurtarmaya yetmeyecektir.
AKP hükümeti ekonominin bir üretim meselesi olduğunu kavramış görünmüyor.
Taban fiyat düşük tutularak ya da sıkışınca ithalat serbest bırakılarak durum bir anlık idare edilir ama üretici de batar.
Bir günlük suç hasılatı!
Türk toplumunda esnaf “orta direk” olarak nitelenir.
Orta direğin çöküşü aynı zamanda sosyal, kültürel, ahlaki ve insani çöküşün de göstergesidir.
İcra, iflas, tasfiye, protesto, dava dosyası, kepenk kapatma ile uyuşturucu, fuhuş, cinayet, intihar ve boşanma arasında doğrusal bir ilişki vardır.
Birisi artınca diğerinde de buna paralel bir artış söz konusu olmaktadır.
Suç vakalarındaki artışlara bu bağlamda bakmak gerekir.
Unutmamak lazımdır ki dava konusu olan her kriminal vakanın arkasında kötü bir ekonomik ve sosyolojik geçmiş vardır.
Bu kötü geçmiş her şeyden çok ekonomik karakterlidir.
Geçiminden aciz, umudunu kaybetmiş, kaybedeceği başka bir şeyi de kalmayan insanlar suça yatkın olur.
Sadece bir gazeteni bir günlük nüshasında yer alan 3. Sayfa haberleri şöyledir;
- Pompalı dehşeti: 6 yaşındaki Zeynep öldü anne yaralandı.
- İşkence gördü, tüfekle vuruldu, bacağı kesildi: Üstelik 4 aylık hamile.
- Eşinin önünde sevgilisini bıçakladı.
- Bahşiş almak isteyen gençler, damadı vurdu.
- Polis memuru tacizden tutuklandı.
Benzer haberler diğer gazetelerde de hemen her gün yer almaktadır.
- Kısmetini arıyordu fuhuştan yakalandı.
- Erkek şiddeti bu kez misafiri de vurdu.
- Maltepe’de kahve taradılar: 1 Ölü.
- Sevgilisinin oğlu gelince 3. Kattan atladı.
- Kalbinde bıçakla tekme tokat dövmüşler!
- Balkonda asitli saldırı… vb.
Vahşi ekonomi vahşi insan yaratır!
Suç işleme katsayısının bu kadar yüksek olduğu yerde adalet, yönetim, ekonomi bozuk demektir. Zira ekonomi bozulunca toplum da bozuluyor!
Vahşet ve dehşet verici bu suçların oluşması da bireysel değil sosyal ve ekonomik karakterlidir.
Uyuşturucu, keyif verici madde ve alkol yaygınlığı da sanıldığı gibi zevkten ya da psikolojik arızalardan kaynaklanmaz.
Unutmamak gerekir ki bir yerde ekonomi bozuksa orada hiçbir şey düzenli değildir.
Vahşi ekonomi vahşi insanı yaratır.
Hasıladan Allah’ın bir kulu dokuz, dokuz kulu bir pay alıyorsa orada huzur olmasını kimse bekleyemez.
Adaletsiz ekonomi suç toplumunu inşa eder. Daha öz bir ifadeyle söylersek bozuk ekonomi bozuk toplum yaratıyor. Zalimce uygulanan ekonomik politika toplumsal barışı ciddi biçimde bozar.
Günümüz Türkiye’sinde bütün bunlara ilave olarak serseri mayın gibi ortalıkta dolaşan dört milyon mülteciyi ilave edin! Durumun ne denli karmaşık ve yönetilemez olduğu da ortaya çıkar.