Yeniçağ’dan Berkay BİGEÇ’in haberine göre, Çin’in 1985 yılından itibaren uyguladığı dışa açılım politikaları sonucu dünyanın birçok yerine Çin’den öğrenciler gitmeye başlamıştı. O yıllardan itibaren de Çin’den Türkiye’ye birçok öğrenci gelmeye başladı. Öğrenimlerini tamamlayan öğrencilerinden bazıları Çin’e geri dönerken bazıları Avrupa’ya, Amerika’ya gitti. Bir grup öğrenci ise Türkiye’de kalma kararı almıştı. O yıllardan itibaren Türkiye’de ciddi bir Uygur Türk diasporası oluştu. Milli Eğitim Bakanlığı kayıtlarına göre şu an halen Türkiye’de 2 binden fazla öğrenci eğitim almak için Türkiye’de bulunuyor.
Tüm bu gelişmeler devam ederken Çin, 2017 yılından itibaren Türkiye’de eğitim gören öğrencilerin ailelerini sözde eğitim gerçekte toplama kamplarına almaya başladı. Öğrenciler yıllarca anne, baba ve kardeşleriyle görüşemedi. Çin, her ne kadar bu iddiaları kabul etmese de Avrupa ve ABD’den birçok kuruluş toplama kamplarının varlığını kanıtladı ve belgeledi. Geçtiğimiz günlerde ise 15 kişilik bir öğrenci grubu Türk kamuoyuna yaşadıklarını anlatmak için basın açıklaması düzenleyeceğini duyurdu. Bu istek Ankara Valiliğine yazılı olarak sunuldu. Fakat Ankara Valiliği pandemiyi gerekçe göstererek basın açıklaması yapılmasını engelledi. Aynı öğrenci grubu 2019 yılında da Ankara’ya gelip Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a mektup vermek istemişti. İstanbul’dan yola çıkan öğrencilerin yolu Kızılcahamam’da kesilerek İstanbul’a geri dönmeleri sağlanmıştı. Bu sefer aynı sahne Ankara’nın girişinde Akıncı gişesinde yaşandı. 3 araba Ankara’ya gelen öğrencilerin yolu 50 polis tarafından kesildi ve İstanbul’a kadar takip edilerek Ankara’dan uzaklaştığı kesinleştirildi.
Türk vatandaşı Uygur Türkü akademisyen Doç. Dr. Erkin Emet ise “Uygur Türkleri, Türkiye’yi yürekten seviyor. Bu ülkenin menfaatlerini düşünür. Türkiye’ye zarar verecek adım atmazlar. Bu öğrencilerin tek arzusu özgür bildikleri Türkiye’den seslerini tüm dünyaya duyurmaktı” diye konuştu.