Dünyada temiz içme suyu hakkını, 2004 yılında anayasasına koyan ilk ülke olan Uruguay’ın imdadına ancak göklerden gelecek bir yardım yetişebilir. Montevideo Başpiskoposu Kardinal Daniel Sturla, birkaç gün önce Twitter üzerinden bir dua paylaştı: “Tanrımız, ihtiyacımız olan yağmuru bize acilen bahşetmeni diliyoruz.”
Nüfusu 1,3 milyon olan metropolde pek çok kişi, kilisenin manevi desteğine minnet duyarken, bazıları da “Tanrı ne yazık ki Twitter okumuyor” diyerek, bu duaların pek işe yaramayacağı imasında bulundu.
Dualar kabul edilmiş olmalı ki, Temmuz ayının ilk haftasında Montevideo bölgesinde yağmur yağdı. Ancak Uruguay Meteoroloji Enstitüsü’ne göre, bu yağışlar kuraklık ve susuzluk krizini gidermek için yeterli değil. Son yağan yağmurun sadece “hafifletici” bir etkisi olacak.
Ortalığı kasıp kavuran “La Niña” hava fenomeni, son yıllarda Uruguay’ı ve özellikle de başkenti adeta çöle çevirdi.
Rezervuardaki su seviyesi yüzde 2’den az
Yağışlarda tarihî bir düşüşün meydana geldiğini belirten Uruguaylı biyolog, araştırmacı ve çevre uzmanı Mariana Meerhoff durumu şu sözlerle anlatıyor: “Zaten iki yıldır çetin bir kuraklık dönemi yaşıyorduk. Bu son birkaç ay içinde daha da arttı. Uruguay için kesinlikle istisnai bir durum. Hiç bu kadar az yağmur almamıştık. Özellikle Montevideo’daki durum çok dramatik, zira oradaki pek çok insan içme suyuna bağımlı.”
Uruguay nüfusunun yarısından fazlasının yaşadığı başkentte, içme suyu yavaş yavaş tükeniyor. En önemli tedarik kaynağı olan ve ülkenin neredeyse yarısının içme suyu ihtiyacını karşılayan, Montevideo’nun 70 kilometre kuzeyindeki 67 milyon metreküp su kapasiteli Paso Severino rezervuarındaki doluluk oranı yüzde 2’nin de altına indi. Uzmanlar, kuvvetli yağış olmaması durumunda, başkentin en fazla on günlük içme suyu rezervinin kaldığı konusunda uyarıyor.
Damacana suyu altın değerinde
Uruguay Devlet Başkanı Luis Lacalle Pou, Montevideo bölgesi için acil su durumu ilan etti. Bu nedenle şişelenmiş maden suyu şimdilik vergiden muaf tutuluyor. Olağanüstü halden özellikle zarar gören yoksul nüfus, bu sayede en azından günde iki litre suyu ücretsiz olarak alabiliyor.
Altı litrelik içme suyu damacanaları, şu anda süpermarketlerde adeta altın değerinde. Ülkenin diğer bölgelerinden Montevideo’ya binlerce damacana su naklediliyor. Ülke genelindeki şişe suyu satışları, halihazırda normalden üç kat daha fazla. Büyük miktarlarda istiflemek için yapılan alımlar, korona salgını dönemini anımsatıyor.
Araştırmacı Meerhoff, konuyla ilgili on yıllardır yapılan uyarıları, siyasetçilerin ciddiye almamasından yakınıyor: “Bilim neredeyse 30 yıldır, Uruguay’daki içme suyu sorunu hakkında uyarıda bulunmasına rağmen, politikacılar buna çok geç tepki verdi. İçme suyu kaynaklarımızın durumunun gerçekten ne kadar dramatik olduğunu kabul etmemekte ısrar ettiler. Bunun gibi su krizleri gelecekte artacak ve daha da şiddetli hale gelecek.”
Bir zamanlar Güney Amerika’nın en kaliteli içme sularından birine sahip olmakla övünen Montevideo’da, artık her iki kişiden birinin bile evindeki musluktan temiz içme suyu akmıyor. Deniz suyunu andıran musluk suyu, pestisitle kirlenmiş Rio de la Plata’dan geliyor. İspanyolca “Gümüş Nehri” anlamına gelen Rio de la Plata, Güney Amerika nehirleri Rio Paraná ve Rio Uruguay’ın oluşturduğu 290 kilometre uzunluğunda ve 220 kilometreye varan genişlikte, Atlas Okyanusu’na açılan bir nehir ağzı. Burada nehir ve deniz suyu birbirine karışıyor. Bunun sonucunda musluk suyunda Dünya Sağlık Örgütü’nün (DSÖ) öngördüğü limitlerin çok üzerinde klor ve tuz bulunuyor.
Endüstrinin çıkarları halkın çıkarlarından önce mi geliyor?
Uruguay’daki su krizi çoktan siyasi bir krize dönüştü. Sokaklara inen halk, çok sayıda protesto gösterisi düzenledi. Bu kapsamda çevre örgütü “Redes – Amigos de la Tierra” (Dünya’nın Dostları Ağı), “Bu bir kuraklık değil, yağmadır” sloganıyla “Özel selüloz fabrikalarının, pirinç yetiştirme şirketlerinin ve soya çiftçilerinin tek bir peso bile ödemeden tarımda büyük miktarlarda su kullandıklarına” dikkat çekmeye çalışıyor.
Biyolog ve çevre uzmanı Mariana Meerhoff, bu iddialarla ilgili şu bilgileri veriyor: “Tatlı suyun neredeyse yüzde 80’i tarım ve ormancılıkta kullanılıyor. Bu nedenle Uruguay’da içme suyu kaynağının hoyratça sömürüldüğünü söyleyebiliriz. Bu kadar çok suyun sanayiye aktarılması neticesinde, kişisel kullanım ve doğa için ayrılan miktar elbette çok sınırlı kalıyor.”
Montevideo’daki su sıkıntısı ne ilk ne de son olacak
Montevideo’daki hastaneler ve okullar artık içme suyu ihtiyacını, şehir merkezinde acil durum nedeniyle geçici olarak açılan iki kuyudan karşılıyor. Kent yakınlarında bir başka rezervuar, tadilat çalışmalarının ardından yaklaşık altı aydır hizmet veriyor. Ancak suyun yarısının zayi olduğu eski ve harap boru hattının, politikacılar tarafından ne zaman tamir ettirileceği hâlâ meçhul.
Su krizi nedeniyle alınan tüm pansuman tedbirler, okyanusta sadece bir damla hükmünde. Dünyadaki pek çok ülke ve şehir gibi, Uruguay ve Montevideo’nun da acilen kapsamlı ve sürdürülebilir bir su stratejisine ihtiyacı var. Çevre uzmanı Meerhoff şu uyarıyı yapıyor: “Montevideo’da su krizi, dünyanın tüm şehirlerinde yaşanabilir. Hatta birkaç yıl önce Güney Afrika’nın Cape Town ya da Brezilya’nın Curitiba şehirlerinde olduğu gibi, insanları içme suyundan mahrum bırakan aşırı bir kuraklık daha önce de oldu. İklim değişikliğiyle birlikte bu senaryolar dünya genelinde giderek daha olası hale geliyor.”
DW Türkçe’ye VPN ile nasıl ulaşabilirim?