Uluslararası Hukuka Göre Anadilde Eğitim

PKK, yıllardan beri Kürtlere anadilde eğitim hakkı verilmesini ısrarla talep ediyor. Gerek yurt dışındaki destekçileri, gerekse yurt içindeki borazanları ve yandaşları bu talebin son derece haklı bir talep olduğunu tekrarlayarak PKK’ya arka çıkıyorlar. PKK ve destekçilerinin yıllardır süren ısrarlı talepleri sonunda meyvesini verdi. Başbakan Tayyip ERDOĞAN, Eylül ayında açıkladığı pakette özel okullarda Kürtçe eğitime izin verileceğini bildirdi. PKK ve yandaşlarının anadilde eğitim talebini ortaya koyarken dayandıkları iki temel gerekçe var. PKK ve yandaşlarına göre anadilde eğitim, demokrasinin olmazsa olmaz bir gereğidir ve kişinin insan olmasından kaynaklanan temel bir insan hakkıdır.

AKP’NİN PAKETİ GERÇEKTEN DEMOKRATİK Mİ?” başlıklı yazı dizisinde demokrasinin niteliklerini ve demokratik devletin unsurlarını açıklamış, pakette yer alan hususların (Bu çerçevede anadilde eğitimin) demokrasinin bir gereği olmadığını, demokrasi ile bir ilgisinin bulunmadığını belirtmiştim. Bu yazıda ise uluslararası hukuka göre resmi dil dışında anadilde eğitimin temel bir insan hakkı olup olmadığını açıklamaya çalışacağım. Uluslararası hukuk bir devletin diğer bir devlet veya devletlerle ve yahut bir devletin uluslararası örgütlerle ilişkilerini düzenleyen kamu hukuku dalıdır. Uluslararası hukukun kaynakları, andlaşmalar, örf ve adet hukuku, hukukun genel prensipleri, içtihatlar ve doktrindir. Andlaşmalar çok taraflı ve iki taraflı olmak üzere iki gruptur. Çok taraflı andlaşmaların en önemlileri Birleşmiş Milletler çerçevesinde yapılan andlaşmalarla, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi, Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Konferansı çerçevesinde yapılan andlaşmalar, AB çerçevesinde yapılan andlaşmalar vs. dir.

Uluslararası hukuka göre resmi dil dışında her etnik, dinsel gruba anadilde eğitim hakkı tanınmış değildir. Resmi dil dışında anadilde eğitim hakkı ancak azınlık statüsünde olan gruplara tanınmış bir haktır. Gene uluslararası hukuka göre her etnik ve dinsel grup azınlık değildir. Bir etnik veya dinsel grubun azınlık sayılabilmesi için ya iki veya çok taraflı bir andlaşma ile azınlık statüsü verilmiş olması, ya da bir devletin ülkesinde yaşayan farklı etnik ve dinsel grupları iç hukuk düzenlemesi ile azınlık olarak tanımış olması gerekir.

Yukarıda yaptığımız açıklamalar çerçevesinde Türkiye’nin durumunu değerlendirecek olursak karşımıza şöyle bir tablo çıkmaktadır: Türkiye’deki azınlıklar devletimizin taraf olduğu uluslararası andlaşmalarla belirlenmiştir. Bu andlaşmalar, 24 Temmuz 1923 tarihli Lozan Barış Andlaşması ile bu andlaşmaya atıf yapan 18 Ekimm 1925 tarihli Türkiye Cumhuriyeti ve Bulgaristan Krallığı Arasındaki Dostluk Andlaşması’dır.

Lozan Barış Andlaşması’nın 37-45. maddeleri azınlıklara ilişkindir. Bu maddelere göre Türkiye’de yaşayan gayrı müslümler azınlık olarak kabul edilmiştir. Türkiye Cumhuriyeti ve Bulgaristan Krallığı Arasındaki Dostluk Andlaşması’na göre ise Türkiye’de yaşayan gayrı müslüm Bulgarlar azınlıktır. Buna göre Türkiye’de gayrimüslim Rumlar, Yahudiler, Ermeniler ve Bulgarlar azınlık statüsündedir. Ülkemizde bu sayılanların dışında azınlık yoktur. İç hukuk mevzuatımızda andlaşmalarla kabul edilen azınlıklara anadillerinde eğitim hakkı tanınmıştır.

Nitekim, masrafları kendileri tarafından karşılanmak şartıyla söz konusu azınlıklara ait okullar mevcuttur ve halen bu okullarda azınlık dillerinde eğitim yapılmaktadır. Ülkemizde Türkçe’den farklı diller konuşan vatandaşlarımızı azınlık addederek anadillerinde eğitim hakkı talep etmek bu insanlarımıza yapılmış bir iyilik değildir. Aksine, bu insanlarımıza yapılacak çok büyük bir kötülüktür. Her etnik gruba anadilde eğitim hakkı verilmesi halkımız arasında birlik değil, bölünme yaratacaktır. Konuştuğu dil farklı da olsa bu insanlarımız Türk Milleti’nin bir parçasıdırlar. Dolayısıyla azınlık değil, çoğunlukturlar. Bu insanlarımızın büyük çoğunluğu kendilerini azınlık olarak değil, devleti kuran asli unsur olarak kabul etmektedirler.

PKK’nın amacı bellidir. PKK, anadilde eğitim bahanesiyle Kürtçe konuşan vatandaşlarımızı Türk Milleti’nden kopararak Büyük Kürdistan’ı kurmak istemektedir. Ancak, kendini muhafazakar, mukaddesatçı olarak tanıtan parti, cemaat, tarikat vb. çevrelerin anadilde eğitim yalanına sahip çıkmaları, anadilde eğitim taleplerini, insan haklarının gerçekleştirilmesi şeklinde değerlendirilmesi anlaşılacak bir durum değildir. Bu çevrelere uyarımız, akıllarını başlarına toplayarak PKK’nın hain planlarına destek çıkmaktan vazgeçmeleridir. Geç kaldıkları takdirde kendileri de bu milletin bölünmesinden sorumlu olacaklardır.

Zafer Partisi
Zafer Partisi
Giriş Yap

Haberiniz.com.tr ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!