Son günlerde sinsice bir gündem Türkiye’nin ufuklarını kara bulut gibi sarmaktadır. Bu kavga Ulusalcılık ve AKP iktidarının Amerikancı kanadını oluşturanların kavgası. Avrupa Birliği karşıtlığının adı ulusalcılık, yani ulusal cephe, Avrupa Birliğine karşı duran güçlerin birleştiği cepheymiş gibi gösterilmektedir. Ayrıca AKP iktidarına karşı verilen muhalefet hareketinin adı da ulusalcılık olarak adlandırılmaktadır. AKP iktidarına karşı oluşan tepkileri kendi amaçlarına yönlendirmeye çalışan ulusalcılık hakkında yanlış bilgiler ve kanaatler oluşmaktadır. Böylece milletin ulaşabileceği gerçek adresler örtbas edilmiş oluyordu.
Gelenekten kopuk, dinden uzak, milletin değer yargılarıyla uzaktan yakından alakası olmayan adeta uzaydan gelmiş toplulukların oluşturduğu ulusal cephe aslında ve aynı zamanda bir dönemin de iflasının habercisidirler. Millete rağmen Millet adına onu kurtarmaya çalıştığını iddia eden ulusalcılık Millet beyninde tortu olmaya mahkûmdur. Millet, tortuları bir yönüyle ulusalcıları bir yönüyle de AKP’yi oluşturan koalisyon güçlerinden olan Amerikancı yapıyı içerisinden söküp atma yoluna girmiştir. Onun için ulusalcılığın ismine bakıp veya onların Sureti Hakk’tan gözüktüklerine aldanan bazı kesimleri uyarmak gerekir.
Kökü olmayan, bir fikir hareketi olarak dahi sayılamayan karşıtlık üzerine kurgulanmaya çalışılan ulusalcılık etrafında devleti yönetmiş aklı başında sayılan zevatın toplanması ülkemizin makus talihini ve karşı karşıya olduğu tehlikeyi ortaya koymaktadır.
Milletin sırtındaki bu tortular Kıbrıs’ta kurulan KKTC devletimizi adeta sanal hale dönüştürdüler. Ulusalcılık adı altında devletin de bazı kurumlarını arkalarına alarak aynı Kıbrıs’ta olduğu gibi bu gün Türkiye Cumhuriyetini de sanal ve soyut bir devlet haline getirmeye çalışıyorlar. Kıbrıs’ta ulusalcıların bıraktığı yerden AKP iktidarını oluşturan Amerikancı kanat aynı tahribatı devam ettiriyor. Kıbrıs’ta yaşananlar ulusalcılarla AKP’nin içindeki Amerikancı yapı aynı merkezli zıt tek yumurta ikizleri olduğunun en bariz göstergesidir. Dün Kıbrıs bu gün Türkiye aynı makûs kadere mahkûm edilmek istenmektedir. Bunlar efendilerine arz-ı ubudiyet yarışında birbirlerini geçmek için mücadele eden ikiz kardeşlerdir.
Bu ulusalcılığın bağımsız değil, güdümlü bir yönlendirmenin ekseninde hareket ettiğini gösterir. Ulusalcılar, 1944 Türkçü Turancılık davasını icat edip Türk Milliyetçilerini yargılamışlar, o dönemin "hâkim" unsurunu oluşturmuşlardır. Ulusalcılık “vatan elden gidiyor” yaygaralarıyla kendini bu millete yamamaya çalışan İnönücülüğün hortlamış halidir. AKP içindeki Amerikancı yapı ise AKP’yi sürekli tehdit ederek onun üzerinden millete operasyonlar yapmaktadır. tüm yapıları AKP/Amerika adına ortadan kaldırarak ülkeyi işgale hazır hale getirmeye çalışmaktadırlar. Ulusalcılar ve bu Amerikancı yapının ortak amacı budur.
İnönücü/Ulusalcılık, batıcılığın sulandırılmış, hatta Hıristiyanlığı gizlenmiş bir fikir hareketinin olup olmadığının cevabını bile veremeyen bir taraftar topluluğu tarafından fanatizm ölçüsünde savunulmakta, hatta uzun vadede Türk milleti önü alınamayacak bir şekilde tehdit bile edilmektedir. İnönücü/Ulusalcılığın dinde reform adı altında yeni bir din öğesi oluşturarak Türk milletini adeta yok etme sürecine girmişti. Gizli Hıristiyanlık taklitçiliği olarak camilere sıralar konma teklifi, ezanın evrenselliğinden uzaklaştırılarak Türkçeleştirilme çabaları, yine camilere kiliselerde olduğu gibi çalgı aletleri konması gibi zorlamalar alabildiğine yeni bir Hıristiyanlık modeli dayatmalarını bu millet unutmuş değil. Hatta Roma’dan damızlık erkek getirmenin bile gündeme getirildiği bir hareketten ne beklenir. Ulusalcılık bu anlamda karşılık bulurken kızlarını Hristiyan erkeklerle evlendirme yarışına girerek Anadolu’daki "gâvur" algısını yıkıp Hristiyan’a hoşgörü Müslümana zulüm mantığını işleten bu yapının ana gayesi ülkeyi işgale hazırlamaktır.
Şimdi ise aynı kafalar AB’a karşı durduklarını, AB’ın devletin üniter yapısını bozacağı yaygaralarını koparmaktalar. Kendi içlerindeki yaman çelişkinin psikolojik bilinçaltı irdelendiğinde bunların AB’ye karşı olduğu gibi bir duruş sergilemelerine aldanmamak gerekir. Bunlar dolayısıyla yeni söylemle ulusalcılar fanatik ve katıksız ABD-AB’ın Türkiye’deki yerli işbirlikçileridir. ABD-AB ilişkileri ayrı şeydir onlara yerli işbirlikçilik yapmak ayrı şeydir. Bu olgu birbirine karıştırılmamalıdır.
Köksüz bir batıcılık bataklığına saplanan İnönizm/ulusalcı hareket bu millete yapmış olduğu dayatmaların cezasını açıktan ödediği için varmak istedikleri Batı son durağına AKP kağnısıyla gitmek istemektedirler. Ulusalcılığın zıt ikiz kardeşi olan AKP içindeki Amerikancı kanat ile ulusalcılığın ortak düşmanı ise yüce Türk Milletinin öz değer yargıları, temiz Müslümanlıktır.
Ciheti Askeriye ile tahripkâr bir şekilde son aylarda ilgilenen Amerikancı cephe üyelerinin aziz milletimizi ve yüce dinimizi temsil etme gibi bir iddiaları yoktur. Onların sahiplerinin sesi olmak ve sahiplerinden aferin almaktan öte hiçbir ulvi gayeleri yoktur. Onlara karşı tavır alınacağına açıktan Türk Milletine ve Yüce Dinimize ve ortalama dindarımıza cephe almanın, dindarımızı rencide etmenin, incitmenin hiç bir manası yoktur. 28 Şubat sürecinden ders alabilen bir anlayış geleneksel dini yapılarla hesaplaşmaya girmez. Anlaşılmaktadır ki 28 Şubat süreci kılık değiştirerek bu sefer AKP içindeki Amerikancı yapı eliyle geleneksel değerler ortadan kaldırılmaya çalışılmaktadır.
Bu dönme dolap bu şekilde işlerken işin garibi ise kendini “Türkçü” zanneden bazı marjinal grupçuklar uzun zamandan beri asker emeklilerini “mehdi” zannetmektedirler. Emekli paşalarımız emekli olduktan sonra vatanı kurtarmak sendromuna kapılmaktalar, kendilerini Atatürk zannetmektedirler. Oysa Atatürk askerlikten istifa ederek vatanı kurtarma yoluna gitmiş ve Türk tarihinin en büyük kahramanı olmuştur. Emeklilik sendromuyla ne yaptıklarının bilemeyen bazı paşaları kurtarıcı olarak görmek isteyen marjinal sanal alem Türkçüleri deniz kuvvetleri komutanının açıklamaları karşısında şok olmaları gerekirken hala içerisine düştükleri fikir girdabından çıkmak için bir gayret sarfetmeden işin kolaycılığına kaçmalarıdır.
Ulusalcılık, Türk Milliyetçiliğinin önlenemeyen yükselişini engelleyebilmek, Türk Milliyetçilerinin aklını çelebilmek için ABD-AB eksenli batıcıların ve onların yerli işbirlikçilerinin yönlendirdiği bir hareketidir. 28 Şubat süreciyle başlattıkları Milletin değer yargılarını yok etme gayretinin bir neticesi olarak doğan AKP iktidarını kendileri oluşturmamış gibi sanki onlara karşı savaş açılıyormuş görüntüsü verilerek onların şahsında Türk milliyetçiliğine Türkçülüğe hakarete varan maksadını aşan saldırılara girişilmektedir.
28 Şubat süreci AKP iktidarını oluşturan ve Amerikancı kanadın en uç noktasında yer alan yapıdaki kendini bilmez fütursuzları geleneksel İslam’ı yok etmeye doğru harekâta geçirmiştir. Bu 28 Şubat düşmanıyla aynılaşan Amerikancı yapı ile ulusalcı yapı aynı merkezden yönetilmektedir. Yakın Tarih diye yayınlanan ve orada sistem ile hesaplaştıklarını zanneden bu 28 Şubat ile aynılaşan cenahın eline gizli belgeleri tutuşturanın Doğu Perinçek olduğunu artık bilmeyen kalmadı.
1944 Türkçülük hareketini anlayamayan ve ulusalcılığın yedek tekeri haline gelmeye başlayan bazı Türkçü marjinal grupçuklar, Türk Milliyetçiliğine hizmet etme yarışında geri kalmışlar, adeta Türk Milliyetçiliğinin önünde ayak bağı olmaya başlamışlardır. İlham kaynakları Hüseyin Nihal Atsız olan bir hareketin İnönücü/ulusalcı gibi köksüz ve Türklerin 1923 öncesini adeta yok sayan, İnönücü Batıcı, ulusalcılarla kol kola olmalarının izahı pek mümkün olmamakta. Türkiye’de direncin şahsiyetli duruşun adresi sayılan ATSIZ adına hareket ettiklerini ileri sürenlerin İnönizm/Ulusalcı cephede yer almaları fikir hareketlerinin zamanla nasıl zoraki evrimleştirildiklerinin maalesef açık örnekleridir. İnönizm’e karşı Türkiye’de en erkekçe duruşu ATSIZ sergilemiştir.
Dalkavuklar Gecesi ve Z Vitamini kitaplarını okumadan Atsız’ı anlamaya çalışmak ulusalcılığın sarhoş sofralarına “Türkçü” meze olmayı engelleyemez. Türkçüler, Türk Milliyetçiliğinin engin fikir atmosferine yeniden dönmek ve ulusalcılık gibi ne menem şey olduğu tarif edilemeyen bir hareketin içerisinde kaybolma lüksüne giremezler. Atsız’ın kemiklerini sızlatmaya hiç kimsenin hakkı yoktur.
Türk Milliyetçiliği, ilk Türk’ün kendini idrak ettiği günden bu güne gelen değerler manzumesi, duruş, anlayış, algılayış ve Türk Milletini kıyamete kadar dimdik ayakta yaşatma hareketidir. Dolayısıyla içerisinde Atatürkçülüğü de barındırır, Türkçülüğü, Turancılığı da barındırır. Değerler manzumesinden uzak Atatürkçülük adı altında İnönizm, Türkçülük adı altında emekli asker yalakalığı yapma lüksü olamaz. Bu iki hareketin amacı Türk milliyetçiliğinin önünü kesmek ve ülkücülerin iktidarını engellemektir. Ne ulusalcılık ne Amerikancı yapı, mazlumun sığınakgâhı, zalimin korkulu rüyası; Türk Milliyetçiliği.