Ülküdaşlık Hukuku veya Karındaşlıktan Daha İleri Bir Akrabalık

Yıllarca bir ülkü uğruna dolanıp duruyorum ülkemin mübarek topraklarındaki, bahtsız yiğitlerine çığlığımı duyurabilmek için… Bu çığlık bir yürek yangısına döneli çeyrek asır oldu.

Umutsuzluğa düşmedim hiç.  Yer yer çaresizliği yaşasam da iliklerime kadar; Rahmetli Başbuğ’un “  Yolumuz uzun ve çetindir. Bu yolda karşınıza menfaat teklifleri, tehditler ve daha bir yığın engeller çıkacaktır. Bu  çetin yola dayanabilecek olanlar bizimle gelsinler. Cesur olanlar, kuvvetli olanlar, yürekten inananlar kafilemize katılsınlar.” Haykırışıyla dolandım durdum ülkü adlı yârin peşi sıra.

Dolandıkça yürek yangınım arttı. İçim acıdıkça haykırışlarım çığlığa dönüştü. Hep “bir hayalim var” dedim. Bir gün bu ülkede Erol Güngörlerin “ Bizim milliyetçiliğimizin Türk cemiyetinin geçmişinde ve bugününde derin kökleri vardır.” Hayalini; Dündar Taşerlerin Nizam-ı Alem İçin İlay-i Kelimetullah idealine götürecek “Devlet-i Ebed Müddet Ülküsünü”; Atsız Hoca’nın “Ayrı ayrı Türk devletleri yoktur. Aynı devletin değişen hanedanları vardır.” Anlayışını ve nihayetinde  Başbuğ’un Büyük Hedef olarak ifade ettiği “Yeniden Maneviyata Dönüş ve Maneviyatta Diriliş Hareketini” neslimizin anlamasını arzuladım.

Bu anlayışın hayat bulması için de fikri planda yeni, büyük, kucaklayıcı bir atılım gerektiğine inanmakla birlikte mazisine de sadakatle bağlı, köklerine tutunmuş ve dalları da köklerinden getirdiği değerlerle meyveye durmuş bir yapıya ihtiyaç olduğu göz ardı edilmemeli diye düşünüyorum. Çünkü son zamanlarda araştıran, yazan, düşünen kalemlerimizin fikirlerine destek olarak;  Nurettin Topçu’nun  Sosyolojist dediği yabancı  düşünürleri  kaynak gösterme gayretinde olduklarına ya da günümüzün temelsiz ulusalcı söylemlerinden yola çıkma çabasında olduklarına şahitlik ediyoruz.

Bizim mazimizde, fikri temellerimizi rayına oturmuş oldukça büyük kametler vardır. Onlara baktığımızda büyük bir yazısız hukuk  geliştirdiklerini görüyoruz. Yine Nurettin Topçu’nun Türkiye’nin Maarif Davası’nda ifade ettiği gibi “Izdırap çekmeyenler bilemezler’ düşüncesinden hareketle o yazısız hukuku oluşturanlar büyük ıstıraplar çekerek, yeni dünya düzenine ışık tuttuğunu söyleyenlerin hayal bile edemeyecekleri bir akrabalığı tesis etmişlerdir. O akrabalık, karındaşlıktan daha ileri seviyede bir akrabalık olarak addedilmiş ve adına da Ülküdaşlık demişler.

İşte ülküdaşlık hukuku tarihin değişik dönemlerinde şahit olduğumuz büyük mücadelelerin  günümüze aksı idi. Asr-ı Saadetteki ensar-muhacir kardeşliği gibi, Çanakkale’deki Bedr’in Aslanları gibi ve yakın tarihteki ülkücü mücadele gibi derin vakıaların günümüze yansımasıdır. O zaman bu hukuka halel getirmeden “Ey iman edenler iman ediniz.” İfadesine münhasır “Ey ülkücüler ülkücü olunuz” dersek yanlış olmaz sanırım. 

Yani demem o ki yöneteni, yönetileni, yazanı, okuyanı her ülkücü; Türk milletinin dirilişini, Türk Dünyasının birliğini, İslam Âleminin beraberliğini ve nihayetinde insanlığın huzurunu istiyorsak mesuliyetimizi idrak etmeli ve Allah rızası için çalışmalıyız.

Not: 1– Allah Milletimizi her türlü afetten, fitneden, bölücülükten korusun. Bu yarayı tez elden kardeşlik şuuru ile sarmayı nasip etsin.

Not:2Atsız’ı anlamak ve Beyatlı’yı kavramak için Sepetçioğlu’nu, Dündar Taşer’i, Erol Güngör’ü, Nurettin Topçu’yu, Arvasi Hoca’yı, Galip Erdem’i, İbrahim Kafesoğlu’nu  vb. nihayetinde  hareketin hafızası olan zatları yeniden gözden geçirmekte fayda olduğunu düşünüyorum.

Zafer Partisi
Zafer Partisi
Giriş Yap

Haberiniz.com.tr ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!