Ülkücü Mücadele Mi, Seçim Zaferi Mi?

Seçim neticeleri üzerinden yapılan değerlendirmeleri çok fazla öne çıkararak esas yapılması gerekenleri gözden kaçırmamalıyız.

Elbette seçim neticelerinden ders çıkarıp gerekli politikaları düzenlemeli, etkin ve kendini tanımlayıcı bir politik duruş üzerine siyaset yapacak kadrolarla yürümeliyiz. Ancak camianın genelindeki durağanlığı ve edilgenliği besleyen nedenleri ve çözümlerini de aramak gerekir. Eğer bir şeyde hata varsa bunun müsebbibi bir veya birkaç kişi olabilir, ancak birçok şey eksik ise bu topyekûn camianın eksiğidir.

Biz, çok büyük şeyler yapmak isterken küçük şeyleri ihmal ediyoruz. Büyük ülkülere ulaşmak için küçük şeyler yapmak gerekir. Herkes bulunduğu yerde ve konumda ne yapabileceğini düşünüp yapmalıdır. Yapacak hiçbir şey bulamıyorsak, ilk adıma dönüp bir ‘İlmihal’ kitabı ve ‘9 IŞIK’ temin edip en az bir defa baştan sona okuyarak mücadeleye yeniden başlayabiliriz. Göreceğiz ki hepimiz kutlu ülküler için küçük şeyler yaptığımızda, o küçük şeyler çığ gibi büyüyüp büyük işlere dönüşecektir.

Bu yolda mücadeleye başlamadan evvel kendimizle yüzleşip neyi aradığımıza bir cevap vermeliyiz. Biz, parıltılı iktidar saltanatlarını mı arıyoruz, yoksa davada muvaffakiyeti mi? Eğer iktidar nimetlerinden nasiplenenlere imrenip böyle zafer sarhoşluğuysa istediğimiz, bunun Ülkücü Hareketin dışında çok kestirme yolları vardır. İsteyen o yolun yolcusu olabilir. Ancak hem ülkü yolunda yürüyüp hem de zafer içkisinden içmeyi arzuluyorsanız bu, ya parçası olduğunuz bünyenin ölümüne ya da sizin bünyeden kesilip atılmanıza sebep olur.

Bu yol, davada muvaffakiyeti arayanların yoludur. Türk Milletine aşkla ve hürmetle hizmet etme arzusu taşıyanların yoludur. Allah’ın omuzlarına yüklediği sorumlulukları ve onu kaldırma gücü veren olduğunu bilerek Allah’ın huzuruna görevini yapmış olmanın huzuru ile gitmeyi arzu edenlerin yoludur.

Ülkücülük, sürekli bir mücadele halidir. Bu, nefes aldığımız her an devam eden ve her alanda idealle var olanın arasındaki farkın kapatılmasının mücadelesidir. Bu sebeptendir ki, Ülkücünün mücadelesi bir seçim zaferi ile de, bir seçim mağlubiyeti ile de bitmez. O nedenle her gün yeniden aynı azimle doğmak gerek. Biz, inandığımız dava uğruna mücadele etmekle mükellefiz.  Allah, peygamberimiz Hz. Muhammed’e yalnızca tebliğ vazifesi vermiş, hidayeti kendisinden beklememizi öğütlemiştir. Biz zaferle değil, mücadele etmekle mükellefiz. Onun için zafer ve mağlubiyet eksenli değerlendirmelerden ziyade mücadelenin doğruları ve eksikleri üzerine yoğunlaşmamız daha doğru olacaktır. Mesele bizim mücadeleyi ne kadar doğru yaptığımızdadır.

Hepimiz kendi mevzilerimizde bu mücadelenin bir parçası olduğumuza göre tüm doğruların ve yanlışların doğal paydaşlarıyız demektir. Vazifelerimizin farkında olarak mücadelede doğruların arttırılmasının kavgasını vermeliyiz. Bu, mücadelenin siyasi teşkilatlarındaki eksikleri görmezden gelmek anlamına gelmediği gibi, çok boyutlu bir sonucun tek bir hedefe fatura edilerek sorumluluklarımızı inkâr anlamına da gelmemelidir. Biz, yaptığımız işleri ve değerlendirmeleri kişisel menfaat ve hırsların çatışma zemini olmaktan öteye taşırsak ve tüm iş ve değerlendirmelerimizde kendimizi davada muvaffakiyet mihengine göre hizaya çekebilirsek o zaman birçok meselenin üstesinden gelmiş oluruz. Biz, eğer Türk Milliyetçisi isek ve bu millete hizmet etmeyi kutsal bir vazife olarak görüyorsak görevimizi layığı ile yerine getirmek zorundayız. Toplumun bilincine sürekli etki yapacak yöntemleri geliştirmeliyiz. Bu çalışmaları sürekli, bitmez ve her gün yenilenen bir irade ile yürütmeliyiz. Biz bu mücadeleyi layığı ile verebilecek kuvvet, kudret ve inanca sahip bir camiayız. Atsız’ın dediği gibi; “Er kişiysen, görevin neyse başar…”

Ve son vazife;

Üstümüze düşen her şeyi yaptıktan sonra daim Allah’a sığınmaktır…

Yılmayan, yıkılmayan ÜLKÜ ERLERİ, mücadeleniz kutlu olsun!…

Zafer Partisi
Zafer Partisi
Giriş Yap

Haberiniz.com.tr ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!