“Önce ülkem sonra partim sonra ben…”
Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Dr. Devlet Bahçeli’nin şahsında, atılan adımlar verilen kararlarla özdeşleşen bu kıymetli sözler siyaset adına son yılların nefes alanı olarak öne çıktı.
Toplumun tüm kesimlerinde yadırganmadan kabul gören bu kutlu sistematik, karşılığı alınamasa da tartışılmaz bir düstur olarak uzun yıllar unutulmayacak şekilde hafızalara kazındı.
Bugün MHP’de gündem ‘Olağanüstü Kurultay’ üzerine yoğunlaşmış durumda. Kurultayın yapılıp yapılamayacağı ve öncesi gelişmeler, “Ülke içinde, Parti içinde, Genel Başkan içinde” özel sonuçlar doğuracaktır.
Kesin olan husus şudur ki! Bu kurultay bir kadro meselesinden öte, çok derin anlamlar taşıyan yönleriyle son derece önemlidir.
***
Türkiye; yüzyıllık hesaplarla, kanlı cetvellerin işbaşında olduğu kan gölü coğrafyada hedef ülke olmanın sıcaklığında kavrulur durumdadır.
Eş zamanlı olarak, Cumhuriyet değerleri aşındırılmış, taşıyıcı kolonlar sarsılmış, sosyal doku bozulmuş, savunmasız ve tüm tehlikelere açık, beka sorununun iliklerimize kadar hissedildiği bir çöküş dönemine girilmiştir. Kutuplaşma ve parçalanmışlık bölünme tehlikesini öne çıkarmıştır.
Bu vahim gidiş, bir toplumsal teslimiyet duygusunu da beraberinde inşa eder olmuştur.
Önümüzdeki yıllar ya köklü kırılmaların ya da yeni bir milli şahlanışın sahne alacağı, yeni yüzyılın köşe taşlarının döşendiği zaman dilimi olarak karşımızdadır.
Mevcut iktidar yapısının ‘nihai hedeflerinin’ önündeki tek engel Türk Milliyetçileridir.
Güçlü bir Milliyetçi Hareket; bu ağır dönemin çare merkezi olarak umut edilmekte, beklenmektedir. Güçlü bir MHP son liman, tek liman olarak bu kahpe dönemi sonlandıracak yegâne kudret olarak öne çıkmaktadır. Bu anlamda girmekte olduğumuz altı ay üzerine yapılan hesaplar dâhilinde, gerek baskın seçim, gerek referandum konularının merkezinde dahi bu husus belirleyicidir.
Kurultay bu anlamda ülkemiz için hayati önemdedir.
*
MHP ideolojik yapısı ve siyaset alanındaki konumuyla, varlığı güven veren ama bir türlü iktidar alanında değer bulamayan yapısıyla temayüz etmektedir. Herkesin ikinci partisi olması, sırtını dönenlerin dahi başını çevirip görmek istemesi bu sebepledir.
Vatan Millet sevgisi, Devlet aklı yanında dürüstlük, ciddiyet, tutarlılık, temiz siyaset, kamu ve halk yararına öncelikler yönü ile toplum nazarında karşılığı, “oran olarak” neredeyse sabitlenmiş durumdadır. ‘Doğru davranmak, haklı çıkmak’ karşılık olarak yine bu oran dâhilinde karşılık bulabilmektedir. ‘Var olanlar’ toplumca bilinmekte, kabul edilmekte ancak yetmemektedir. Yeni özellikler inşa edilmeli, bilinen kudret ihya edilmelidir.
Kanıksamış ve kanıksanmış durağan hal yerini, sağlıklı bir hareketlenmeye bırakmalıdır.
Gündem içerisine doğru hareket etme melekesi, gündemi belirleyen irade olarak ortaya çıkmalı sevk ve idareye tüm donanım ve kadrolarıyla, kuvvetle talip olmalıdır.
Türkiye bugün MHP’ye kilitlenmiş, Kurultay talebi toplumun büyük kesiminde ilgi ve heyecan oluşturmuştur. Bu durumun olumlu sonuçlar sağlayacak alanda değerlendirilmesi temel konudur.
Yine tüm katmanlarda derinlik kazanan talep, karşılık bulup bulamayacağı yönü ile duygusal kopuşları bünyesinde barındıran ciddi bir hareketlenme oluşu tarafıyla açıktır.
Kurultay bu anlamda davamız, partimiz için son derece önemlidir.
*
Devlet Bahçeli Türk siyasetinde önemli bir şahsiyet olarak özel bir anlam taşırken, Ülkücü Hareket için davaya verilmiş bir ömür olarak gönüllerdeki yerini perçinlemiştir.
Siyasetin ağır darbeler alıp dışlandığı, meşruiyetinin tartışıldığı günlerde; Devlet adap ve ciddiyeti, dürüstlük, seviye, nezaket, fedakârlık, ülke sevgisi yönleriyle zamana mührünü vurmuş bir liderdir. Siyasetin ekonomik menfaatler için araç olarak kullanıldığı dönemde, yetim hakkı gözeten, aynı zamanda kendi şahsi varlıklarını siyasete vakfeden yönüyle tek olma özelliği emsalsizdir.
Siyasetin erdem yönünün konuşulabilmesindeki etkisi, herkesçe teyit edilen bir husustur.
Devlet Bahçeli, devleti tanıması, geleceğe dair tasarrufları, tüm donanımlarıyla güçlüdür.
Ülkesini, davasını ve değerlerini her şeyin önünde tutan adımları ezber bozan mahiyette kıymetlidir.
Ancak, bu özellikler istisnasız her kesimde konuşulur ve kabul görürken, ülkeyi kucaklayıcı güç verme konusunda toplumun çekimser kalmayı seçmiş olması da dikkate alınması gereken gerçekliktir.
Bu müstesna kişilik, kurultay taleplerinin vücut bulmasıyla birlikte, hem toplum nezdinde hem Ülkücü Hareket içerisinde hızla tartışılır hale gelmiştir. Kurultay isteği hemen her katmanda doğru ve elzem görülmüş, şartların oluştuğu tespiti kabul edilmiş ve ümit kapısı olarak nitelenip kuvvetli bir arzuya dönüşmüştür.
Sayın Bahçeli’nin karşı duruşu ve oluşturduğu iklim, öne çıkardığı konular, en çokta kendi şahsını hedef aldıran, yıpratan, sorgulatan, eleştirilen bir alana taşımış, taşımaktadır. Bizzat kendilerinin ortaya koyduğu anlayış, büyük hasar oluşturan, zarar husule getiren bir hal alma yolundadır.
Gerek toplumda gerekse Milliyetçi Hareket’te, samimi olarak ‘anlaşılamaz’ bulanların oranı görünenden çok daha fazladır.
Devlet Bahçeli Genel Başkan olsun olmasın Türkiye için büyük bir değerdir. Özellikle zamanımızda etkili olacağı alanlar önemlidir. Yıpranmamalıdır, yıpratılmamalıdır.
Kurultay yapılsın yapılmasın, sürecin kaybedeni olmamalıdır. Bu hususta en önemli adım veya adımlarda kendisine düşmektedir. Ülkücüleri görmeli, anlamalı, fikirlerine itibar etmeli, samimiyeti yakalamalıdır.
***
Vesselam derken!
“Önce Ülkem Sonra Partim Sonra Ben” diyen Saygıdeğer Devlet Bahçelinin Kurultay konusunda tarihe mal olacak kararı; Ülkemiz içinde, Partimiz içinde, Hareketimize mal olmuş değerli şahsiyetleri içinde son derece önemlidir. Aynı sonuçları ihtiva etmektedir.
Ya; ülkemiz de, partimiz de, liderimiz de kazanacak, ya hep birlikte zarar görecektir!
Duygusal kopuş tüm vahametiyle kapımızdadır!
Birleşme bütünleşme zamanıdır.
Geç değildir!
Kurultaya götüren irade bizatihi kendileri olmalıdır.