ABD’de etkili senatörlerinden olan Lindsey Graham, “Rusya’da bir Brütüs var mı? Rusya ordusunda daha başarılı bir Albay Stauffenberg var mı? Bu işi bitirmenin tek yolu Rusya’daki birinin bu adamı –Putin’i kast ediyor- indirmesi” demiş.
Brütüs, Antik Roma’da İmparator Sezar’a senatörlerin düzenlediği suikastin planlayıcısıydı. Nazi Almanya’sı ordusunda albay olan Claus von Stauffenberg ise Adolf Hitler’e yönelik olarak yapılan suikast girişiminin mimarıydı.
Graham, Ruslara yönelik olarak “Bunu gerçekleştirerek ülkenize ve dünyaya büyük bir hizmet yapmış olursunuz” diyor.
Ayağı çıplak Taliban karşısında Afganistan’dan tabana kuvvet kaçan ABD’den bir senatörün Ukrayna sorununun mimarı olarak gördüğü Putin’den kurtulma formülü budur.
Rusya 2008’de Gürcistan’a, 2014’te Kırım’a ve devamında da Dombas’a müdahale ettiğinde ABD hiç de ciddi sayılacak bir tepki vermemişti. Bu durum Rusya’nın Ukrayna’ya müdahalesini teşvik etmiştir.
Dahası Ukrayna’yı AB’ye ve NATO’ya girmesi için teşvik edip, cesaretlendiren de ABD’dir. Sonuçta Rusya devasa gücüyle acımasız bir şekilde Ukrayna’yı ezerken uzaktan seyreden de ABD olmuştur. NATO ve Batı’nın Ukrayna’daki yıkım karşısında “3. Dünya savaşı ya da “nükleer Savaş çıkar” gerekçesiyle seyirci kalmasından alınması gereken dersler vardır.
Rusya’nın Ukrayna’daki yıkımı ile ABD ve Batı ülkelerinin tutumundan çıkarılacak ilk ders şudur: Vatanını savunmak için muhtaç olunan kudreti vatandaşının damarlarındaki kanda değil NATO’da AB de arayanların vatanları savunmasız kalıyor. Ukrayna’nın geleceğini Ukraynalıların ülkeleri için ödeyeceği bedel belirleyecektir.
İttifaklar düşmanı caydırmak için vardır. Savaş söz konusu olduğunda uluslar öz güçleriyle düşmanlarının karşısında kalırlar. Güçlü olmak caydırır. Güçsüzlük ise düşman davet eder. Hiçbir saldırgan yenileceğini bildiği bir güçle savaşmaz.
Ukrayna halkının mülteci durumuna düşmesinin ortaya çıkardığı Batı bilinçaltını da Batılı televizyon, gazetecilerin söylemlerinden anlamak mümkündür.
BBC’nin canlı yayınına Kiev’den katılan yorumcu: “Mavi gözlü Avrupalıların ve sarı saçlı çocukların her gün Putin’in füzeleriyle öldürüldüğünü görüyorum. Bunlar müreffeh orta sınıf insanlar. Ortadoğu’da halen büyük bir savaş durumunda olan bölgelerden kaçmaya çalışan mülteciler değil..”
NBC muhabiri Kelly Cobiella: Açıkça söylemek gerekirse, “bunlar Suriye’den gelen mülteciler değil. Bunlar komşu Ukrayna’dan gelen mülteciler. Bunlar Hristiyanlar, beyazlar. Polonya’da yaşayan insanlara çok benziyorlar.”
İngiltere’den yayın yapan The Daily Telegraph gazetesinde Daniel Hannan imzasıyla çıkan yazıda ise “Bize çok benziyorlar. Bu durumu çok şoke edici kılıyor. Ukrayna bir Avrupa ülkesi. Özgürce oy kullanıyor ve sansürsüz gazeteler okuyor. Savaş artık uzaktaki yoksul insanların başına gelen bir şey değil.”
Dahası Suriye’deki iç savaştan kaçan mültecileri Ege’de denize iten Yunanistan ile Suriyelilere yönelik “Mücevher yasası” çıkaran Danimarka’nın Ukraynalı mültecilere koşulsuz olarak kapılarını açtığı açıklandı.
Bu ırkçı görüş sahipleri vasat ve sıradan Batılılar değildir. Bunlar toplumlarını olan bitenden haberdar eden profesyonel televizyoncu ya da gazetecilerdir. Bu söylemler emperyalizmin, sömürgeciliğin, Nazizm’in, faşizmin ve ırkçılığın anavatanı olan Avrupa’da o günden bugüne ırkçılık konusunda da değişen fazla bir şey olmadığını batılı olunca mültecileri koşulsuz kabul eden hükümetler de göstermektedir.
Son olarak vatanında bombalanan Ukraynalıların hazin durumlarından Türkiye’deki birilerinin de alacağı dersler olmalıdır. Kendisi Türkiye’de ruhu başka yerlerde olan kesimin Ukrayna’da meydana gelenlerden alacağı dersler olmalıdır. Özellikle vatan, toprak, istiklal, egemenlik, Atatürk gibi kavramların ne anlama geldiğini öğrenmeleri için Samsun’da şahlanış anıtındaki atın kuyruğuna halat bağlayan mahlûklar Ukrayna’ya gönderilmelidir. Orada muhtemelen Rus tanklarının paletlerine takılarak sokaklarda sürünürken yaptıklarının ne anlama geldiğini de anlamış olurlar.