Uçlara Çekilen Türkiye ve MHP

Son yılların bizlere getirdiği; sosyal, siyasi, kültürel, ekonomik zeminlerde, yıkım ve kırılma sürecinde, en büyük tehditlerden birisi, hemen her alanda, her anlamda gerçekleşen uçlara çekilme gerçeğidir.
 
Geleceğimizin yok oluşunu husule getirebilecek bu uçlardaki tükenişi, bertaraf edebilecek tek anlayış ve iradenin Türk Milliyetçiliği fikir ve hareketinin bünyesinden, filizlenebileceğini görmek, bilmek, bugün elzem hale gelmiştir.
 
Ne garip tecellidir ki tüm Dünyanın acil çözüm bulmaya çalıştığı iklimlerdeki uçlara taşınma, ani kırılmalar, hızlı değişimlerin husule getirdiği afet görüntüleri, ülkemizde de hissedilir olmakta birlikte; toplumsal anlamda da uçlara çekilme hadisesinin ülkemizde bizlere özel bir derinlik kazanması, çok farklı bir önem kazanmaktadır.
 
Özellikle hepimizi birleştirici özellikte olan ve ortak değerler etrafında bir arada tutan din üzerinden oluşturulmaya çalışılan, toplumsal çatışma zemini; çok vahim sonuçlara gebe bir konum kazanma durumundadır. Din ve karşıtları üzerine parçalanmanın yanı sıra, din üzerine olan anlayış farklılıklarının da ayrıca parçalar bir yapı haline gelmesi, tehlikenin boyutlarını gözler önüne sermektedir. Cemaatleşme ve guruplaşmaların bir bölümünün güç kazanma mücadelesinde dinin esaslarını göz ardı eder konum kazanması ne denli ağır bir çöküş yaşadığımızın göstergesidir.
 
Millet kavramımızın bize has, ulvi derinliği yok sayılarak onlu hanelerle ifade edilen etnisite merkezli parçalanmışlıklar can yakar boyutlara ulaşmıştır. Sonuç olarak terör illetinin tüm bu hezeyanlardan beslenmesi kaçınılmaz hale gelmiştir.
 
Bölgemizde gelişen olayları da dikkate alarak,  ülkemiz gidişatındaki tüm bu alanlarda, hızlı ve derinleşerek oluşan uçurumlara baktığımız zaman, bu vahim durumu; bir plan dahilinde, geniş zamanlı olarak, dış mahfillerce tasarlanmış bir süreç olarak değerlendirmek, yanlış olmayacaktır.
 
Toplumsal anlamda ve bireysel olarak farklılaşmalar, kopuşlar ve aradaki derin uçurumlar,  günlük yaşantımızın belirleyici amilleri olma özelliğini kazanmış durumdadır. İnsanlar arası ilişkilerin zayıflaması, sosyal dokumuzun bozulması, aile mefhumumuzun tahrip edilmesi ile şekillenen çürümede, önümüze çıkan tanımlamalara bakacak olursak; çok zengin, çok fakir, çok açık, çok kapalı, çok modern, çok muhafazakar, sınır tanımaz, tutucu, aşırı cüretkar, çok banal gibi ifadeler öne çıkmaktadır. Aradaki uçurumla ifade edebileceğimiz bu farklılaşma tüm toplumsal değerleri tehdit eder konuma gelmiştir.
  İ
nsanlar birbirini anlayamaz olmuş, yardımlaşma ve dayanışma duygusunun ciddi yaralar aldığı bir zemin kaderimiz olmaya başlamıştır. Kullandığımız kelimeler bile bizlere ayrı bir kimlik görüntüsü kazandırmış orada bile ayrışmanın bir parçası olmaktadır. Zengin çok zengin olmuş, harcamalarındaki ve yaşantısındaki ölçüsüzlükler rahatsız edici boyutlara ulaşmıştır. Bir ailenin yıllık kazancına denk gelen rakamların, başkalarınca yemek masalarında tüketiliyor oluşu, toplumsal ahenk ve birliktelik duygusunu tahrip etmiştir. Orta sınıfın tamamen yok olmaya yüz tuttuğu günümüzde bu uçurumların bedelini en ağır şekilde ödememek mümkün değildir.  
 
İnanç ve yaşayışı esas aldığımızda ise, ifrat ve tefrit ekseninde gelgitler kaçınılmaz eserimiz olmuştur. Saygı ve sevgiyi kaybettiğimiz, insanları ötekileştirdiğimiz, anlamak istemediğimiz, müsamaha ve sıcak ilgiyi kaybettiğimiz beşeri ilişkiler, dayanılamaz boyutlardadır.
 
Basit konularda derin çatlaklar, ufak tefek kırılmalarda büyük tepkiler, anlık hezeyanlar, şok panikler olağan anlayış haline gelmiştir. Yarının ne getireceğinin belirsizliğindeki derinlik, endişe ve kaygıyı da beraberinde getirmiştir.
 
Tahammül sınırı diye bir olgu kalmadığı gibi, çatışma zeminin oluşturmak üzere her türlü tahrike hazır hale gelişimiz ayrı bir sancı olarak ortada durmaktadır. Bir spor müsabakası, birbirimizin gırtlağına sarılacak kadar bizleri düşman edebilir hale gelip, günlerce en önemli gündem maddesi olarak zihinlerimizi işgal edebilmektedir.
 
Şahit olduğumuz olaylar ve işlenen suçlarda vuku bulan sapıklık ve sapkınlıklar ise kabul edilemez boyutları aşacak ölçülerde uçlara taşınmıştır. Artık inanılamayacak cinayetler, sapıklığı katbekat aşan tecavüzler, akla hayale gelmeyecek harama yönelişler günbegün çoğalmaktadır. Suç işlemenin karanlık koridorlarındaki sınırları zorlayıp uçlardaki yükseliş başka bir tehdit olarak yanı başımızdadır.
 
Kısaca izaha çalıştığımız bu çözülme çöküş sürecinde, Türk Milliyetçiliği fikir ve hareketinin, dolayısı ile Milliyetçi Hareketin önem kazanması; bu fikriyatın bünyesinde bulundurduğu değerler manzumesinin birleştirici özelliği yanında, anlama ve idrakteki yüksek vukufiyetin oluşturduğu anlam derinliği ve anlayış zenginliğidir.
  T
ürk İslam mefkuresi dediğimiz Türkün bünyesine İslamın ruhunu nakşetmek olan, aleme nizam dediğimiz; hakkaniyet, ölçü ve kudret, tüm yaşanılanları merkezileştirecek, ortak değerleri esas kılacak, hedef ve gönül birliğini oluşturacak yegane müracaat kaynağıdır.
  Nitekim Rahmetli Başbuğ Alparslan Türkeş, “Türk Milletine beyanname” isimli bildirisinden bir bölümde şöyle ifade eder.
 

  • Alparslan Türkeş ve Partisi, milliyetçiliği, içi kevserle dolu bir kâse şeklinde görür, ana kıymeti kâsede değil, kevser’de bulur ve o kevser’in nûrunu ışıldattığı nispette kâseye değer verir.
  • Alparslan Türkeş ve Partisi, bugün en keskin bunalımını yaşayan insanlığa yol gösterici istikamet oklarını, Kâinatın Efendisi’nce getirilmiş ruh ve ahlâk ölçüleri olarak ilân eder ve tasarılarını, hasretlerini, her şeyini bu inanç mihrakında toplar.  
  • Dostluk ve düşmanlık kutuplarımızı tâyinde kıstaslarımız şudur ki: Ferd, zümre, sınıf ve makam olarak her kim ve her ne olursa olsun, Hakk’ın düşmanları düşmanımız, Hakk’ın dostları dostumuzdur.”.

 
Aynı şekilde Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Sayın Dr. Devlet Bahçeli’nin sık sık; “Türkiye’nin merkez yapısının Milliyetçi Hareket olduğunu vurgulaması, idrak, anlayış ve yaşayışta ortak değerlerin ortalama icrasının sahibi olduklarını” ifade etmesi; meselenin ufkunda, öneminde ve takibinde olduklarının kıymetli göstergesidir. 
 
Aslında bu inanışın sahibi olan ülkücü hareketin, yıllar boyunca uç ve katı olarak sunulmasının temel sebebi; bu mefahir değerlere olan sahiplenme duygusu, ihya ve inşa mücadelesine olan yüksek sadakatinin, oluşturduğu kudretin; tahmin edilen mahfilleri korkutması olmuştur.
 
Bu düşüncelerden hareketle içerisinde bulunduğumuz bu uç tehlikelerin izalesi için çözüm ve tedavi asli anlamda Türk Milliyetçilerinin ilgi alanının temelidir.
 Bu anlamda münevverlerimiz;
 

  • Türk Milliyetçiliği hareketinin taşıdığı bütünleştirici, birleştirici özelliklerinin müşahhas hale getirilmesi gereğini,
  • Türk Milleti kavramının ırkçılıktan uzak değerler ortaklığı ve mefkûre birlikteliğinin menbaı olduğu gerçeğini,
  • Türk İslam Ülküsü anlayışının mazluma, doğruya, hakkaniyete sahip çıkarken, yanlışa, haksızlığa, zulme karşı duruşunun billurlaştırılmasını,
  • İslam anlayışının he türlü ifrat ve tefritten arındırılmış, hak, hakikat, sevgi, barış, huzur üzerine oluşu gerçeğinin ihyasını
  • İslam dininin, zamanımız ..izm’lerinin çürümüşlüğüne karşı, yegane kurtuluş ve çıkış yolu olduğunun ilanını;

   
Zamanımız gerekleri, gerçekleri, ihtiyaçları, öncelikleri, araç ve gereçleri çerçevesinde yeniden değerlendirmek vazifesini, temel öncelik görmelidir.

Türkiyemizin kurtuluşu ve çıkışı buradadır!

Terör illetinin sonlandırılmasının yolu buradadır!

Hak ve hakkaniyet duygusunun inşası buradadır!

Milli birlik ve bütünlüğün onarımı buradadır!

Sosyal Adalet duygusunun güçlendirilmesi buradadır!

Milliyetçi Hareketin yükseliş reçetesi buradadır…  

Zafer Partisi
Zafer Partisi
Giriş Yap

Haberiniz.com.tr ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!