Üç pozisyon ve üç tartışma

Önemli olan bağcıyı dövmek değil üzüm yemektir. Stratejik değeri olan yöntem ise sonuç alıcı olandır. Sonuç almanın ise bir değil birden fazla yöntemi vardır. Bu yöntemler arasında pasif direniş, dayatma, çatışma, ikna etme ya da uzlaşma da vardır. Demokratik sistemlerde uzlaşma ve ikna en çok rağbet gören yöntemler arasındadır. Yöntem tercihi yapılırken önceliği uzlaşmaya vermek doğru bir tercihtir. Teorik olarak mümkün olabilecek olanı ilk önce denemek mantığın gereğidir.
Bir hakkı normal yollardan elde etmek mümkün iken “söke söke” ,  “dayata dayata” ,  “direne direne”  almaya kalkmak riskli bir yöntemdir. Zor ile sonuç almak bazen mümkün olabilir. Ancak tecrübeler zorun çoğu zaman oyunu bozduğunu göstermektedir.
Tutuklu milletvekilleriyle ilgili olarak muhalefet partilerinin aldığı üç pozisyon söz konusudur: Bir, yemin etmemek ve TBMM’ye girmemek, ikincisi TBMM’ye girmek, fakat yemin etmemek, üçüncüsü de TBMM’ye girmek ve yemin etmek.
 Birincisi BDP’nin takındığı pozisyondur. BDP,  “TBMM’yi tanımayız” ,  “direne direne kazanacağız”  tavrıdır. Bu bağlamda grup toplantılarını Ankara’da değil Diyarbakır’da yapacaklarını ilan etmiş bulunuyorlar.
İkincisi CHP’nin takındığı pozisyon ki fazlaca belirsizdir. CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu,  “Ben (Balbay ve Haberal) arkadaşlarımıza yemin etme yolu açılmadıkça etmeyeceğiz dedim. İktidar partisinden ’yasal bir düzenleme gerekiyor’ açıklaması gelirse” yemin ederiz anlamına gelen sözler ediyor. Ardından da MHP’ye karşı  “biz arkadaşlarımızı satmayız” diyor.
Yeni CHP elbette kendi yöntemini kendi belirleyecektir. Ona kimsenin bir diyeceği de olamaz. Ancak, Kılıçdaroğlu’nun MHP’yi ima ederek  “biz arkadaşımızı satmayız”  türünden benzetmesi çirkindir. Kılıçdaroğlu, TBMM’ye girip yemin etmeyerek, CHP’deki muhaliflerin olağan üstü kongre taleplerini gündemden düşürmeyi düşünmüş olabilir. Ancak siyasette “alış-satış”  lafları etmesi siyasetle ticareti karıştırdığını göstermektedir.
Diğer yönden de  “arkadaş satmayız”  söylemi kulağa hoş geliyor ama Kılıçdaroğlu  “vatanı  ve milli iradeyi satmayız” demiş olsaydı daha doğru bir söz etmiş olurdu.
MHP’nin pozisyonu gayet açıktır. Millet, her siyasi partiye olduğu gibi MHP’ye de TBMM’de hakkını müdafaa etsin diye vekalet vermiştir. Bir siyasi partinin milletin iradesi doğrultusunda hareket etmesinden daha doğal ne olabilir?
MMHP, tutuklu milletvekilleri için mücadele yeri olarak TBMM’yi görmektedir. Millet adına iktidarı zorlayacak en etkili tek yer orasıdır. Bu anlamda MHP, milleti temsil ile mücadeleyi TBMM çatısı altında sürdürme kararlılığını göstermiş bulunmaktadır. Mücadele meşru ve yasal bir biçimde ancak TBMM’de yapılabilir. MHP de onu yapıyor.
CHP’lilerin tavrı ise her şeyden önce TBMM’yi itibarsızlaştırıcı bir potansiyeli de bünyesinde taşımaktadır. Sokaktan gelen dayatma ve baskı altında TBMM’nin karar vermek zorunda bırakılması tartışmalı bir geleneğin oluşmasına da yol açacaktır.

Zafer Partisi
Zafer Partisi
Giriş Yap

Haberiniz.com.tr ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!