Asrın ve Kahrın sarmalında ülkemin ağır havasını solurken, Şairin “Ey sesimi keskin bir bıçak gibi kınında saklayan çağ…” diye haykırışını duyuyorum içimde. Şimdi Vel Asrı diye başlayan iç çekişlerimle nefes nefese koştuğumuz secdelerin şavkı vuruyor meydanlarda alnımıza.
***
Güce tapınmaktan beslenen bir dönemin tezahür ve tecavüzlerine terk edilen Mezopotomya-Akdeniz havzası yaraları, sızıları, isyanları ve dahi arayışlarıyla, yeniden Türk’ün Tevhit ruhuna muhtaçken, ‘Yeni Türkiye’nin’ amalgamı ‘Başkanlık sistemi!..’
Bu çetin coğrafyanın çelikleşmiş çocukları olarak iman üzere biliriz ki, bu coğrafyada aldanmak öldürür. Ki Hz. Musa’ya da inanmayıp, aldananlardan olmuşlardı da, deniz yutmuştu onları…
***
– Bir marifetmiş gibi gömlek değiştirdiğinizi söylemiştiniz. Yılanların gömlek değiştirir meşrebi gereği. Oysa sadece gömleğiniz değil, gönünüz de yönünüzde başkadır sizin. Bölük, bölük subayları, dün ülkücülerin doldurulduğu zindanlara tıkıp, sonrada “milli orduya kumpas kurdular” ucuzluğuna sığınıp sıyrılma peşine düşen zavallılar…
– İbadet eder görüntülerinin öne çıkarılıp çoğaltılıp ta, hırsızlıklar, fuhuş, boşanmalar ayyuka çıkarken, İman ve ahlaki değerlere gerek kalmadı zannı peşinde sürüklenip, savrulanlar….
– Devletiyle, milletiyle, töresiyle birlik ve beraberliğini hedef tahtası kılıp, İstikbali 36 parçaya bölüp sonrada bütünlük edebiyatı yapan, İhanet karşısında diz çöküp şahadete sırt dönen güdümlü türediler…
– Hesap gününden köşe bucak kaçmak için sınırsız güç sarmalındaki behey gafiller…
Siz ki;
Ana filizin budanmışlığında hayat bulan, özenti şaşaalarda kimlik arayan fışkınlar…
Değersizliğiniz kadar yaşar, aldattıklarınız kadar büyürsünüz.
*
Siz ki!
Tüm had bilmezliğinizle;
“Makam-mevki verelim dedik olmadı, İhale-İş takibi yaptıralım dedik kanmadı, borçlarını kapatalım çocuklarını işe koyalım dedik yemedi, ihya ederiz zira küçük dağları biz yarattık dedik yine inanmadı” diyerek “bu ülkücülerin nefesini kesemedik” diye hayıflanırsınız. Farkındayız, şaşkınsınız.
*
Bilmeseniz de;
Ulvi bir emanet olan bu topraklardaki bu mezar taşları, bize tapusunun şerefli şahididirler. “Sebep asabiyetinizde” tevhit olmadığından, “nesep asabiyetinizde” de adalet olmasını kimse beklemiyor zaten.
***
Beş bin evladını koyarken toprağa, şehitlerinin emanetlerine sahip çıkabilmek için yaşamaya inat ederek yemin edip, zindanları taş medreseye dönüştüren ülkücü hareket gerektiğinde bugün de milyonlarını da feda etmek için çakmak, çakmak gözlerle Liderinin işaret parmağına bakmakta… Türk-İslam Ülkücüleri olarak her zamanki gibi…
Bu hal; ellerinizle diktiğiniz tepeciklerin ardından korkak ve kısık bakışlarla bekleştiğiniz halle hiç mi hiç benzeşmez, çok iyi bilirsiniz.
***
Ömrünüzce ensenizde hissedeceğiniz bu nefes; yiğidin gazası, mazlumun ahı, yetimin duasıdır.
Bu nefes; kutlu bir isyanın ahlakıdır.
Ey!..
Köpekleri bırakıp, taşları bağlayan semirgenler.
Bu nefes; varlık sebebini, yaşama sevincini, ilahi davasında bilen…
Ezelden ebede Türk’ün nefesidir…
Liderinin besmelesinde vücut bulan!..