OSTİM Teknik Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Makine Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Birol Kılkış, Karadeniz’de kirliliğe neden olan hidrojen sülfür gazının denizden ayrıştırılmasıyla çevresel fayda sağlanabileceğini ve elde edilen hidrojen ile sülfürün sanayide kullanılarak ekonomik kazanç elde edilebileceğini belirtti.
7 MİLYAR METREKÜPLÜK DEV REZERV TÜRKİYE’YE 600 YIL YETEBİLİR! DOĞAL GAZ VE PETROLDEN ÇOK FARKLI
Yüksek derecede toksik olan hidrojen sülfür gazının Karadeniz ekosistemini tehdit ettiğini ifade eden Kılkış, özellikle Tuna Nehri’nden gelen kirliliğin, akıntılarla Türkiye kıyılarında birikerek hidrojen sülfür yoğunluğunu artırdığını söyledi. Her yıl ortalama 7 milyar metreküp hidrojen sülfür gazının Karadeniz’e eklendiğini belirten Kılkış, bu durumun denizdeki balık stokunu azalttığını ve suyun yüzeyine doğru ilerleyen kirlilikle ekosistemi ciddi şekilde etkilediğini ifade etti.
Karadeniz’i “enerji denizi” olarak tanımlayan Kılkış, hidrojen sülfürün denizden ayrıştırılmasıyla hem hidrojen hem de kükürt elde edilebileceğini ve bu gazın neden olduğu dezavantajların avantaja çevrilebileceğini dile getirdi. Kılkış, Karadeniz’den elde edilen hidrojenin doğal gazla karıştırılarak enerji potansiyelinin artırılabileceğini ve bu sayede enerji tasarrufu sağlanabileceğini belirtti. Ayrıca, hidrojenin sanayide kullanılabileceğini ve sülfürün demir-çelik sanayisi gibi sektörlerde değerlendirilebileceğini vurguladı.
Kılkış, Karadeniz’deki hidrojen gazının resmi doğal gaz rezervinden daha uzun süreli kullanılabileceğini ifade ederek, hidrojenin yenilenebilir enerji kaynakları kullanılarak üretilmesi durumunda karbon salımına neden olmayacağının altını çizdi.
- “HİDROJEN ÜRETİM GEMİSİ” PROJESİ
Kılkış, Karadeniz’deki hidrojen gazı potansiyeline yönelik bir proje geliştirdiklerini ve bu projenin merkezinde amaca özel tasarlanmış bir hidrojen üretim gemisi bulunduğunu belirtti. Tasarlanan geminin yılda yaklaşık 1,5 milyar metreküp doğal gaz eş değeri üretebileceğini ifade eden Kılkış, bu üretimin yaklaşık 200 bin hanenin yıllık gaz ihtiyacını karşılayabileceğini söyledi.
Yeşil enerji kaynaklarının ekonomiye kazandırılmasının Türkiye’nin enerji bağımsızlığı ve bölgesel enerji güvenliğine katkı sağlayabileceğini belirten Kılkış, aynı zamanda Paris Anlaşması’nın öngördüğü karbondioksit salımlarını azaltım hedeflerini daha kısa sürede yakalama fırsatı vereceğini ifade etti.