Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en faşist ve en bölücü yasa taslağı şu anda TBMM’de. Bu yasa ile 13 il büyükşehir haline getirilirken, büyükşehir sınırları il sınırına kadar genişletilecek. Tasarı yasalaşır ise tarihimizin bin senelik bir toplumsal-siyasal ürünü olan köylerimizin %47’si tasfiye edilecek. Belediyelerin %54’ü yok olacak. Yüz senelik bir kurum olan il özel idareleri de ortadan kaldırılmaktadır. Tabii önemli bir amaç da AKP’nin belediye başkanlıklarını kazanamadığı illeri bu şekilde ele geçirmek.
Bu konuyu Türkiye’nin gündemine getiren deneyimli siyasetçi ve çoğu kez AKP Hükümetine destek veren Hasan Celal Güzel, Sabah gazetesinde çok açık bir şekilde şöyle dedi:
“Yeni Kanun tasarısı çalışmalarına göre, mevcut 14 büyükşehir belediyesinin sınırları mülki il sınırı olacak şekilde genişletilmekte; ayrıca 13 ilde aynı şekilde büyükşehir belediyeleri kurulmakta; il genelindeki bütün belde belediyeleri ile köylerin tüzel kişilikleri kaldırılarak bunlar belediyelere mahalle olarak katılmaktadır… Bu kanun yürürlüğe girerse şu önemli mahzurlar ortaya çıkacaktır.
a) Bu sistem, yerelleşme iddiasıyla genelleşme yapan bir sistemdir. Bu durumda hizmet akışı tamamen aksayacak, bütün ilçelere ve mahalle haline getirilmiş köylere gerekli hizmet götürülemeyecektir.
b) Bu sistem demokrasiye de uygun değildir. Bununla katılımcı demokrasinin uygulandığı yerel birimler kaldırılacak; halk kendisini yöneten muhtar, belde belediye başkanı gibi kişilerle muhatap olamayacaktır.
c) Bu uygulama ihtiyaçların en yakın yönetim birimlerince karşılanması ilkesine de aykırıdır.
d) Yüzyılların birikimi ile meydana gelen köy hükmi şahsiyeti ortadan kalkacaktır.
e) Mülki idarenin zayıflatılması üniter devlet yapısını tahrip edecek ve merkezi idarenin nüfuzunu da tesirsiz hale getirecektir. …
Bütün bu saydığımız mahzurlardan çok daha önemli olan husus, bu uygulama sonunda Diyarbakır merkezli, Van, Mardin, Şanlıurfa’nın dahil olduğu yeni bir etnik bölge ve terör örgütünün hakimiyetinde ayrılıkçı yönetimler oluşturulmasıdır. Bu da federatif sisteme ve özerk bölgeye yol açacaktır… Böylesine tehlikeli bir kanunun çıkarılması, sadece teröre hizmet olacaktır.”
Bu yasa tasarısının propagandasını Uzay TV adlı televizyon kanalında yapan AKP Diyarbakır Milletvekili Cuma İçten bu adım ile iller idaresinin kaynaklarının %70’inin belediyelere devredileceğini kaydediyor ve yasa tasarısı konusunda BDP’den dert yanıyor: “Hem özerklik diyorlar, hem de bu teklifimiz karşısında bir refleks oluşturmadılar.” Bu açıklama bile yasa tasarısının aslında özerkliği hedeflediğini gösteriyor. Zaten sunucu da Cuma İçten’e soruyor: “Bu özerkliğe yol açmaz mı?” diye. Cuma İçten’in cevabı çok açık: “Biz endişelerimizle, korkularımızla hareket etmiyoruz.” (Yeniçağ, 9 Ekim 2012, Hasan Demir, “MHP, bu sözü verdi ise!..)
Kamu hukuku ve yönetimi konusunda uzman olan CHP Milletvekili Prof. Dr. Birgül Ayman Güler, tasarının üç temel özelliği olduğunu söylüyor.
1) Türk yönetim yapısı il esasından bölge esasına kaydırılıyor.
2) Temsili demokrasinin tabanını daraltıyor.
3) Tüm ili kapsayan başkanlık sistemine geçiliyor.
Şimdilik valilik kurumu muhafaza edilse de ilk fırsatta tasfiye edileceği, belediye başkanlarının eyalet valisine dönüşeceği açık. Ayman, tasarının “idari federalizmin” temelini attığını, başkanlık sistemi için hazırlık olduğunu söylüyor.
Peki, bu yasa ne zaman uygulanmaya başlar? Yapılacak ilk yerel seçimden sonra. Yerel seçimlerin tarihini değiştirmek amacı ile yapılan anayasa değişikliği MHP tarafından desteklenmesine rağmen referandum engeline takıldı. Gerçi A. Gül, anayasa değişikliğini TBMM’ye iade etti. AKP ne yapacağına henüz karar veremedi. MHP ise “imzamızın arkasındayız” diyor. Oysa, AKP’nin Türkiye’yi bir felakete götürecek yasa tasarısını gündeme taşıdığı bir süreçte, MHP’nin “Bir dakika, her şeyden önce Türkiye’yi antidemokratik bir siyasi yapılanma ve federasyon üzerinden parçalanmaya sürükleyecek bir tasarıyı geri çekmeden hiçbir şey konuşulamaz” dese daha iyi olmaz mı?