Türkiye’deki konutların yüzde 34,7’sinde çatı sızdırması, duvarların nemlenmesi, çerçevelerin çürümesi gibi problemler, yüzde 36,7’sinde izolasyon kaynaklı ısınma problemi bulunuyor.
Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) 2020 yılına ilişkin Gelir ve Yaşam Koşulları Araştırması’nın sonuçlarına göre, Türkiye’de evinde sorun yaşayanların sayısı önceki yıla göre yüzde 36,9’dan yüzde 34,7’ye gerilese de yüksek oran devam ediyor.
Ülke genelindeki konutların yüzde 34,7’sinde çatı sızdırması, duvarların nemlenmesi ve pencerelerin çürümesi gibi sorunlar yaşanıyor.
Özellikle kış aylarının en büyük giderlerinden ısınma sorunu da başlıca problemler arasında başı çekiyor. Konutların yüzde 36,7’sinde izolasyon kaynaklı ısınma problemi yaşanıyor.
Odaların karanlık olmasından ve yeterli ışık alamamasından yakınanların oranı ise yüzde 17,6’dan yüzde 16,3’e gerilemiş durumda.
Her 100 konuttan 15,7’sinde ise “komşulardan veya sokaktan gelen gürültü sorunu” yaşanıyor.
Konut masraflarının çok yük getirdiğini belirtenlerin oranı yüzde 13,3, “biraz yük getiriyor” diyenler yüzde 57,7, “yük getirmiyor” cevabı verenler ise yüzde 29 olarak belirlendi.
“Sorunların ana problemi yaşlı ve bakımsız konutlar”
Deprem Güçlendirme Derneği (DEGÜDER) Başkanı Sinan Türkkan, AA muhabirine verilere ilişkin yaptığı değerlendirmede, Türkiye’deki konutların genel itibarıyla sorunlu olduğunu söyledi.
Bu problemlerin büyük kısmının “konutların bakımsız ve yaşlarının yüksek olmasından” kaynaklandığını dile getiren Türkkan, şu açıklamalarda bulundu:
“Son araştırmalarımızda sadece İstanbul’da 1980 yılı ve öncesi yapılmış, ki bunların önemli bir kısmı da betonarme yapı da değil, binalarda 3,5 milyon insan yaşıyor. Dolayısıyla bizim verilerimiz ile TÜİK’in Gelir ve Yaşam Koşulları Araştırması’nın sonuçları örtüşüyor. Dolayısıyla daha önce de çağrı yaptığımız üzere apartman yöneticilerine, ev sahiplerine, kiracılara büyük görevler düşüyor. En azından binaların depreme dayanıklı olup olmadığına yönelik testin yaptırılmasını şiddetle tavsiye ediyoruz.”
Türkkan, İstanbul’da 1980 ve öncesinde yapılmış 263 bin bina, 2000 ve öncesine ait 817 bin bina bulunduğunu bildirdi.
“Isı ve su yalıtımı eksikliği araştırmada öne çıkıyor”
Isı Su Ses ve Yangın Yalıtımcıları Derneği (İZODER) Başkanı Emrullah Eruslu, Türkiye’nin özellikle enerji verimliliği açısından stratejik öneme sahip ısı yalıtımı ile ilgili mevzuatları geliştirerek yeni adımlar atması gerektiğini söyledi.
Yalıtım uygulamalarının vatandaşa, çevreye ve ülke ekonomisine sağlayacağı katkılardan bahseden Eruslu, Türkiye’nin enerji verimliliği alanında AB’deki uygulamalarda çok uzakta olduğunu bildirdi.
Eruslu, araştırmada başta ısı yalıtımı olmak üzere su ve ses yalıtımı eksikliğinin öne çıktığını kaydederek, şu değerlendirmelerde bulundu:
“Aslında bizim araştırmamıza göre ısı yalıtımı farkındalığı yüksek ancak tüketiciler ekonomik gerekçeler bunu yaptıramıyor. Bu konuda destek gerekiyor. Sızdıran çatı ve nemli duvarların ana kaynağı da su yalıtımı eksikliği. Su, yapıya girdiğinde binanın taşıyıcı kısmındaki demirleri paslandırıyor ve yük taşıma kapasitesini azaltıyor. Depremlerde en büyük sorun da burada ortaya çıkıyor. Ayrıca bina dış yüzeyindeki ısı yalıtımı eksikliği nedeniyle yaşanan nemlenme de binaya zarar veriyor. Su yalıtımına ilişkin mevzuat 1 Haziran 2018’de devreye girdi. Bu tarihten sonraki binalarda su yalıtımı yapmak zorunlu. Su yalıtımı olmayan binalarda da bir an önce bu konuda harekete geçilmeli.”
“Salgın sürecinde daha fazla evde kalmamız ses yalıtımının önemini ortaya çıkardı”
Emrullah Eruslu, araştırmada komşu ve sokak gürültüsü ile ilgili şikayetlerin arttığının görüldüğünü belirterek, özellikle salgın döneminde çocukların okula gidememesi ve evde çalışma süresinin artmasının gürültü konusundaki farkındalığı artırdığını söyledi.
İnsanların ses yalıtım eksikliğinin farkına vardığını dile getiren Eruslu, Binaların Gürültüden Korunması Hakkındaki Yönetmeliğin de 1 Haziran 2018’de devreye alındığını anımsattı.
Eruslu, ısı yalıtımıyla ilgili 2008’de tanımlanan enerji limitlerinin kullanıldığını, 2000’den bu yana ısı yalıtımı zorunlu olsa da istenilen limitlere ulaşılamadığını kaydederek, mevzuatın bir an önce iyileştirilmesi gerektiğini vurguladı.
Kentsel dönüşüm sürecinin güvenli, enerji verimli, çevreye duyarlı, sağlıklı ve konforlu yapılara sahip olunması için bir fırsat olduğunu aktaran Eruslu, sözlerini şöyle tamamladı:
“Kentsel dönüşümün dışında kalan milyonlarca binanın da yalıtımla korunması gerekiyor. Tüketicinin alım gücünü desteklemek amacıyla yalıtım kredisi kampanyasının hayata geçmesini bekliyoruz. Bu çerçevede bir an önce bu kampanyanın hayata geçirilerek ülkemizde ısı yalıtımı seferberliği başlatılması gerektiğine inanıyoruz. Türkiye’deki tüm binaların yalıtımlı hale getirilmesiyle (en az C sınıfı binalar) her yıl 9 milyar dolar tasarruf elde edilebilir.”