1984’den beri yüreğimizi yakan, on binlerce insanımızın ölümüne sebep olan bölücü terör, bazılarınca “Kürt Sorunu” olarak adlandırılıyor. Bölücü terör sorununu “Kürt Sorunu” adıyla siyaset alanına taşıyan, terör eylemlerini gerçekleştiren bölücü terör örgütü PKK’dır. PKK, yıllardır bu sorunu “Kürt Sorunu” olarak dillendirmeyi ısrarla sürdürmüş, bu ısrarlı söylemlerinin sonunda birçok kesimi bu sorunun “Kürt Sorunu” olduğuna inandırmıştır. Bazı kesimler ise konunun içeriğini bilmeseler dahi “Kürt Sorunu” terimini sık sık kullanmaktadırlar. Bu da herhalde PKK’nın hanesine başarı olarak yazılmaktadır.
PKK’nın iddiasına göre: Kürtler, özellikle Cumhuriyet döneminde dilleri, kimlikleri ve kültürleri inkar edilmiş, asimilasyona tabi tutulmuşlardır. Kürtler, bu sebeplerle baskıya, zulme maruz kalmışlardır. Bu inkar, asimilasyon ve baskılar yüzünden Kürt Halkı direnişe geçmiştir. PKK, Kürt Halkı adına bu direnişi gerçekleştiren gerilla örgütüdür. Terör olarak nitelendirilen şey ise inkara, asimilasyona, baskılara karşı Kürt Gerillalarının verdikleri direniş mücadelesidir. Bu sorun bütün olarak bir “Kürt Sorunu” dur.
Şimdi, ülkemizde 1984’den beri yaşanan sorunun PKK’nın iddia ettiği gibi “Kürt Sorunu” olup olmadığını irdeleyelim.
1-Doğu ve Güneydoğu’da yaşayan Kürtçe ve Zazaca konuşan vatandaşlarımızın yarıdan fazlası özellikle Marmara, Ege ve Akdeniz bölgelerine kalıcı olarak göç etmişlerdir. Diğer bölgelere de göç edenler vardır. Bu göçün en önemli sebebi işsizlik ve yoksulluktur. Bu vatandaşlarımız iş bularak kendilerini ve ailelerini geçindirebilmek amacıyla doğdukları toprakları terk etmişlerdir. Bu gerçek, Kürtçe ve Zazaca konuşan vatandaşlarımızın temel meselesinin kimliklerinin tanınması, Kürtçe ve Zazaca eğitim yani Kürt Sorunu olmadığını tek başına açıklamaktadır.
2-Cumhuriyet’in kurulmasından sonra 15 tane Kürt isyanı çıkmıştır. PKK ve yandaşları bu isyanları da Kürt kimliğinin tanınmaması, Kürtçe’nin yasaklanması, Kürtçe eğitime izin verilmemesi yani Kürt Sorunu sebebiyle çıktığını iddia etmektedirler. Halbuki, bu isyanların hiçbirisinde isyancılar, isyan sebebi olarak Kürt kimliğinin tanınmaması, Kürtçe’nin yasaklanması, Kürtçe eğitime izin verilmemesi yani Kürt Sorunu göstermemişlerdir. Örnek olarak Şeyh Sait İsyanı’nda başta Şeyh Sait olmak üzere isyancılar, inkılapların dine aykırı olmasını, Hükümetin dine aykırı icraatlar yapmasını vs. isyan sebebi olarak göstermişlerdir. Bu gerçek de PKK ve yandaşlarının iddialarını yalanlamaktadır.
3-PKK, 1984 yılından beri Lübnan’ın Bekaa Vadisi’ndeki kampında ve Kuzey Irak’ta kurduğu kamplarda militanlarına siyasi eğitimi Türkçe olarak vermektedir. Bunun iki sebebi vardır: Birincisi sebebi Kürtçe’nin böyle eğitimler için yeterli olmaması, ikinci sebebi ise PKK’nın öncelikli amacının Kürtçe’yi bir bilim ve yazı dili haline getirmek olmamasıdır. Bu da PKK’nın Kürt Sorunu iddiasının gerçek ve samimi olmadığını göstermektedir.
4-2002 yılında yapılan yasa değişikliği ile özel öğretim kurumlarının Kürtçe, Zazaca vb. mahalli dilleri öğretmek için özel kurslar açmaları imkanı getirildi. Türkiye’nin hiçbir yerinde Kürtçe ve Zazaca konuşan vatandaşlar bu kurslara ilgi göstermedi. Talep yokluğundan bu kurslar açılamadı. Bu gerçek de PKK’nın Kürt Sorunu iddiasının boş ve temelsiz olduğunu göstermektedir.
5-PKK’nın sivil uzantısı, kapatılan DTP’nin bayan milletvekillerinden Emine AYNA, Kürt kökenli olduğu halde Kürtçe bilmiyordu. Gene, kapatılan DTP’nin ve şimdiki BDP’nin bayan milletvekillerinden Sabahat TUNCEL de Kürtçe bilmemektedir. Türkiye’de yaşanan asıl sorunun Kürt Sorunu olduğunu iddia eden bu milletvekillerinin Kürtçe bilmemesi çok garip değil mi? Bunlar, iddialarında samimi olsalardı, öncelikle kendilerinin Kürtçe öğrenmeleri gerekirdi. Bu gerçek de Türkiye’de Kürt Sorunu diye bir mesele olmadığının en açık delilidir.
Yaptığım açıklamalar, gösterdiğim delillerle Türkiye’de yaşanan sonunun Kürt Sorunu olmadığını anlatabildiğimi sanıyorum. Ülkemizde yaşanan asıl sorun başlıkta da belirttiğimiz üzere bölücülük ve terör sorunudur.
Şimdi, bu iddiamızın gerekçelerini açıklayalım:
1-PKK, kuruluş bildirgesinde hedefinin bağımsız bir Kürt Devleti olduğunu ilan etmiştir. Daha önceden kurulan ayrılıkçı Kürt Örgütleri KAWA, ALA RIZGARİ vb. önce siyasi propaganda, sonra silahlı eylem yöntemini, PKK ise kuruluşundan itibaren silahlı propaganda yöntemini benimsemiştir. PKK, bu yöntemle hem adını duyurmak, hem de rakiplerini korkuya düşürmek amacını gütmektedir. Bu gerçekler, Türkiye’de yaşanan sorunun bölücülük ve terör sorunu olduğunu en açık bir şekilde kanıtlamaktadır.
2-PKK, 1984 yılından beri Kürtçe konuşan insanlarımızı da katletmiştir. Bunun tek sebebi bu vatandaşlarımızın PKK’yı reddederek Devlet’in yanında yer almalarıdır. Bu da ülkemizde yaşanan asıl sorunun bölücülük ve terör sorunu olduğunu kanıtlamaktadır.
3-PKK, eskiden beri Doğu ve Güneydoğu’da okul, yol vs. yapılmasına karşı çıkmıştır. Okul, yol inşaatlarında kullanılan iş makinelerini yakmış, bu inşaatlarda çalışan işçileri kaçırmıştır. PKK, halkın bilinçlenerek yapılan propagandalara “HAYIR” demesinden korktuğu için böyle davranmıştır. PKK’nın asıl amacı Kürtçe’yi öğretmek olsaydı, özellikle okul yapımına karşı çıkmaması gerekirdi. Bu gerçek de ülkemizde yaşanan sorunun bölücülük ve terör sorunu olduğunu açık ve net olarak göstermektedir.
4-PKK, büyük şehirlerde eskiden beri kanlı terör eylemleri düzenlemektedir. Bu kanlı eylemlerle Kürt kimliğinin tanınması, Kürtçe ile eğitim yapılması arasında bir ilişki kurulması mümkün değildir. Bu da ülkemizde yaşanan sorunun bölücülük ve terör sorunu olduğunu açık ve net olarak göstermektedir.
5-PKK, hemen her yaz Ege ve Akdeniz bölgelerimizde orman yangınları çıkartmaktadır. Ormanları yakmanın Kürt kimliğinin tanınmasına, Kürtçe ile eğitim yapılmasına ne gibi bir katkısı olacaktır? Herhalde hiçbir katkısı olmayacaktır. Bu gerçek de ülkemizde yaşanan sorunun bölücülük ve terör sorunu olduğunu açık ve net olarak göstermektedir.
6-Son günlerde PKK paralelindeki PYD’nin Suriye’nin kuzeyinde bazı yerleşim yerlerini ele geçirerek otonom bölgeler oluşturma girişimi ve PKK’nın Şemdinli’de cephe savaşı vererek kurtarılmış bölgeler oluşturma girişimi birlikte değerlendirildiğinde Büyük Kürdistan yolunda adımlar atıldığı, bu girişimlerin asıl amacının Güneydoğu Anadolu’nun ülkemizden koparılmak istendiği gayet açıktır. Bu husus da ülkemizde yaşanan sorunun bölücülük ve terör sorunu olduğunu açık ve net olarak göstermektedir.
Yukarıdaki örnekleri çoğaltmak mümkündür. Ancak, şu kesindir ki, ülkemizde yaşanan sorun, “Kürt Sorunu” değil, bölücülük ve terör sorunudur. Bu gerçeği herkese anlatmak zorundayız. Bu, milletin birliğinin, vatanın bütünlüğünün korunması için çok önemli bir vatan görevidir.