S-400 savunma sistemini Rusya’dan alınması, Azerbaycan’a açıktan destek vererek Karabağ’daki Ermeni işgalinin sona ermesinin sağlanması, Kıbrıs Geçitkale’de Türk İHA/SİHA’ların üstlendirilmesi, Maraş’ın açılması, iki devletli Kıbrıs politikasının ilan edilmesi, Doğu Akdeniz’de sondaj yapılması, Libya’yla münhasır ekonomik bölge anlaşması yapılması ABD’yi fena halde rahatsız etmiştir. Bu gelişmeler ABD’yi AB’yle koordineli bir şekilde Türkiye aleyhine tedbir üstüne tedbir almaya sevk etmiştir.
Türkiye jeopolitiğinde meydana gelen hiçbir olay tek başına, rastlantısal ve diğer gelişmelerden soyutlanarak anlaşılamaz. Bu nedenle yangın dahil bölgede meydana gelen olguları AB ve ABD’nin bölgeyle ilgili geliştirdiği inisiyatifleri dikkate alarak algılamak gerekir.
ABD’nin son dönemde üç ülkeye Türkiye’yi denizden kuşatacak şekilde askeri yatırım yapması sebepsiz değildi. Türkiye’yle ABD ilişkileri gerildiği ölçüde Romanya, Bulgaristan ve Yunanistan’la ABD’nin askeri ilişkileri farklılaşmış, çeşitlenmiş ve derinleşmiştir. ABD’nin, Türkiye’ye komşu olan ülkelere silahlı yığınak yaptığı, modernize edip genişlettiği askeri üsler, Türkiye’nin sınırlarına ve deniz yetki alanlarına yakın bir konumda yer alıyor.
ABD bu operasyonel eylemleriyle Türkiye’nin çevresini askeri üsler aracılığıyla bir çerçeveleme stratejisine tabi tuttuğu görülüyor. Türkiye’ye bir yandan Rusya’ya karşı ‘vazgeçilmez değilsin’ denilirken diğer yandan Kıbrıs, Akdeniz ve Karadeniz’de tek yanlı hareketten kaçınması gerektiği mesajı verilmiş oluyor.
Dışardan çerçeveleme içerden istikrarsızlaştırma
Son zamanlarda AB ve ABD’de Türkiye’yi doğrudan istikrarsızlaştırmayı hedef alan birçok kurumsal ve yapısal organizasyon meydana getirilmiştir. Amerika’daki bu oluşumlardan birkaçı şöyledir:
Malum mahfiller ABD’de “Türk Demokrasi Projesi”ni yürürlüğe koydular. Bu projeyi hayata geçirenlerin tamamı Türkiye karşıtı siyasi ve diplomatik kimliklerden oluşuyor.
Türkiye’de bazı gazeteci ve televizyonculara yönelik ABD kaynaklı fonlama sistemi devreye sokuldu.
Bu fonlama bir zamanlar Soros’un kadife/turuncu/lale devrimi yapmak için bazı ülkelerdeki muhalif hareketleri fonlamasına benziyor.
ABD’de gün geçtikçe Türkiye’ye yönelik hesap ve projelere yenileri ilave edilirken yurt içinde de seri yangınlar çıkarıldı. Aynı anda birden fazla noktada başlatılan yangınlar hala milletin yüreğini yakmaya devam ediyor.
Yangın çıkarmak terör örgütü PKK’nın stratejilerinden birisidir. PKK/PYD’nin ABD istihbaratının kontrolünde olduğu da biliniyor. Dolaysıyla çıkarılan yangınlarla ABD, Türkiye’de yeni gerilim alanları yaratmayı amaçlamıştır.
Dahası Türkiye karşıtı zehirli gelişmelere ek olarak sosyal medyada yine Amerika’dan “Help Turkey” tartışmasının devreye sokulması da rastlantı değildir.
Böylece Türkiye bir yandan ormanlarında çıkartılan yangınla diğer yandan bu yangınları hem çıkaran hem de yangına körükle katkı sağlayan sosyal hesaplarla uğraşmak zorunda bırakılıyor.
Bütün dünyada sosyal medya gündemine sokulan, “Help Turkey” başlığıyla yurtiçi ve yurtdışından yapılan paylaşımlar, dezenformasyon ve algı operasyonlarının en ilginçlerinin menşei yine Amerika’dır.
Öyle görülüyor ki Türkiye düşmanları her yerde daha çok da ABD’de elele kolkola vermiş fırsat bu fırsat demiş durumdalar.
Afganistan’dan yola çıkıp, İran’ı boydan boya geçip, Türkiye sınırından giren Afgan göçmenler konusu ister istemez yangının gerisinde kaldı. Ancak ABD Türkiye’ye karşı en büyük oyununu, ülkesine ‘kabul edeceği Afgan mültecilerin başvurularını Türkiye’ye gelenlerden de alacağını’ açıklamasıyla oynamıştır.
ABD bu açıklamasıyla Afganlı göçmenlerin yönünü Türkiye’ye çevirmiş olmaktadır.
Bunun farkına yeni varan Türkiye Dışişleri Bakanlığı “Türkiye’nin yeni bir göç krizini üçüncü bir ülke adına üstlenecek kapasitesi yok” diye açıklama yapmak zorunda kalmıştır.
Son zamanlarda attığı adımlardan caydırmak için Türkiye’yi dışarıdan çerçeveleme, içeriden de istikrarsızlaştırma stratejisini ABD devreye sokmuştur.
ABD oyun üstüne oyun oynamakta, entrika üstüne entrika geliştirmektedir.
Türkiye bu oyunlara gelmemelidir.