Prof. Dr.Abdulkadir YUVALI
MHP Adana Milletvekili aday adayı
Türk Milleti,20.Yüzyılın başlarında, birbiri ardınca yaşamış olduğu Trablusgarp, Balkan Savaşları, Birinci Dünya Savaşı ve Milli Mücadele sonunda 624 yıllık bir dünya devletinin sahip olduğu topraklardan sadece ve sadece Anadolu’yu elinde tutabilmiştir. Türk Milleti, Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK’ÜN önderliğinde vermiş olduğu mücadele sonunda, anılan yüzyılın başında halkı Müslüman yani Türk-İslam dünyasının yegâne bağımsız devletidir.
Türkiye Cumhuriyeti Devleti, halkı ile bütünleşmiş, ard arda gelen ve o günkü dünyayı ciddi manada etkilemiş olan yokluk-kıtlık yıllarına rağmen yaralarının sarılması yanında başta eğitim, üretim, teknoloji, tarım olmak üzere büyük bir kalkınma hamlesini başlatmıştır. Alacaklı ülkeler, Osmanlı Devleti’nin borçlar meselesini her fırsatta öne çıkartmışlar ve nihayet genç Türkiye Cumhuriyeti hemen her alanda (uçak ve demiryolu teknolojisi dahil) kalkınmasını sürdürmüş tarihinin en yüksek büyüme rakamlarına ulaşmış ve 1955 yılına kadar da Osmanlı Devleti’nin bütün borçlarını taksit taksit ödemiştir.
Türkiye’nin hemen her alandaki üretim, yatırım, büyüme ve kalkınma süreci önce 1940’lı yıllarda ve takiben de daha sonraki yıllarla mukayese edildiği zaman gerçekler gün ışığı gibi ortaya çıkmaktadır. Zira Atatürk dönemi, genel özellikleriyle milli birlik-bütünlük içinde ve öz kaynaklar temeline dayalı bir model iken, sonraki dönemlerin ortak özelliği borçlanma, tüketim ekonomisi ve bitip tükenmeyen bir montaj sanayi olarak özetlenebilir. Günümüze gelindiğinde ülkenin genel durumu; dış borçla beslenen bir ekonomi, sıcak para (faiz) temelinde yatırım, plan-program ve projeler yerine günübirlik hatta bir bilenin o gün aklından geçenler, ağzından çıkan sözlerin siyasetin gündemini oluşturduğu bir süreç yaşanmaktadır. Böyle olunca da devlet hayatında, ortak akıl başka bir ifadeyle istişare( Kazak Türkçesindeki akıldasma) yerini tek bir kişinin aklına odaklanmaktadır. AKP iktidarının siyasetinde, gözler tek merkezden gelecek işarete, düşünceler ve sözler de aynı ağızdan çıkacak talimat netliğindeki sözlere odaklanmakta, günümüzdeki adıyla havuz medyasını oluşturan basın ve sözüm ona yazar-çizerler de bunları kendi görüş-düşünceleri olarak medyaya düşürmektedirler. Şu halde son on yıldan beri ülke ekonomisi, sıcak para olarak tanımlanmak suretiyle yumuşatılmış olan faiz parasıyla yani yüksek faizle alınmış olan dış borçlarla beslenmektedir. Tüketiciler, gıda da dâhil olmak üzere küresel şirketler merkezli pazarlama ağının ürünlerine mahkûm edilmektedir.
Türk insanını, borçlanma konusunda teşvik için “borç yiğidin kamçısı” sözüyle yola çıktık ve bugün gelinen noktada şu veya bu şekilde az veya çok borçlanmamış insanımız kaldı mı? Türk insanı, çok yönlü merkezlerin de teşvikiyle acımasızca borçlandırıldı. Türkiye Cumhuriyeti Devleti ve haliyle de halkın borç ve borçlanmasına dair resmi verilere gelince;
Merkez Bankası ve TUİK’İN her ay ortaklaşa yapmakta oldukları “Tüketici Güven Endeksi” Nisan 2014 yılında söz konusu güven endeksi %78,5 iken, Şubat 2015’de %68,2’ye düşmüştür. Bu durum, tüketicinin yaşadığı ekonomik ve siyasi şartlarda güveninin dibe vurmuş olduğunun göstergesidir. Tüketicilerin 2014 yılı Aralık ayında, tüketici kredileri ve kredi kart borçları 356 milyar Türk lirası. Bu rakamlara göre, 2014 yılı tüketici borçlarının toplamı neredeyse devlet bütçesine ulaşmıştır. Böyle bir ortamda tüketici, yaşayabilme, hayatını idame ettirebilmek için zorunlu olarak borçlanmaktadır.
-Türkiye Cumhuriyeti’nin 80 yılda aldığı borç toplamı 129 Milyar Dolar iken, AKP’nin son 10 yılında bu rakam 396,8 Milyar Dolar olmuştur. Devleti tüccar gibi yönetmiş olan AKP iktidarının son 11 yılında dış ticaret açığı 687 Milyar$, AKP iktidarının hemen her bakımdan şaşı baktığı Türkiye Cumhuriyeti’nin 1923-20002 yılları arasındaki dış ticaret açığı toplamı 247 Milyar $ idi.
-Türkiye Cumhuriyeti Devleti, 2002 yılı ülkelerarası cari açık sıralamasında 40.Sırada iken,2013 yılında maalesef 4.Sıraya düşmüş ve dünyanın cari açık sıralamasında sondan dördüncüsü olmuştur.
-Türk halkının 2002 yılanda bankalara olan toplam kredi borcu sadece 6 Milyon600 bin $ iken 2015’de bu rakam 357 Milyar $ dır.
-AKP iktidarı özelleştirme adına Türkiye Cumhuriyeti’nin 80 yılda tasarrufu ile inşa ettirmiş olduğu fabrikaları toplam 70 milyar dolara özelleştirirken içeride ve dışarıda çoğu da küresel şirketler zenginleşirken Türkiye Cumhuriyeti fakirleştirilmiştir.
-Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin borçlanmayı, vilayetler bazında ele alacak olursak; şehirlerimizde bankalara yatırılmış olan mevduat ile çekilmiş olan krediler arasındaki fark göz önüne alındığında 81 ilimizden sadece dördünün tasarrufu borcundan daha fazla olduğu görülmektedir. Böylece ülkemizde halen 77 il’in almış olduğu kredi, söz konusu il’de yatırılan mevduattın çok çok üstündedir. Ağırlıklı olarak TOKİ ve özel sektörün yaptırmış olduğu binalar, satın alınmış olan her marka taşıtlar ve hatta yapılmış olan yollar, köprüler, hava alanları, ana ve yavru saraylar borcun borçla ödenmekte olduğu bir süreçte yapılmıştır. Bu tür yatırımlar, geri dönüşü olmayan yatırımlardır. Böylece bunca borcu (borç yiğidin kamçısı” diyerek alanlar, bu kredileri verenler(yabancılar) için çalışacaklar. Bu borçlanma olayı yani borcun borçla ödenmesi( doğrudan doğruya faiz olduğu halde biz adına sıcak para diyoruz) maazallah ülkemizin de, Osmanlı dönemindeki Duyûn-û ûmumiye dönemini hatıra getirmekte ve haliyle de düşünen herkesi korkutmakta ve düşünen herkesin herkese sorusu TÜRKİYE NEREYE SÜRÜKLENİYOR.
İşte güzel ülkemizin sürüklenmekte olduğu tehdit ve tehlikelerin panzehiri Milliyetçi Hareket Partisidir. MHP’nin ilkeli, dürüst ve bilge liderinin halkı zengin, güçlü ve BÜYÜK TÜRKİYE çağırısına kulak ver.