Yanlış yere yapılan konutlar sele kapılıyor, bakımsız baraj kapılarını su patlatıyor, bakımsız köprüler çöküyor, doğal olarak da felaket üstüne felaket yaşanıyor. Şemdinli, Beytüşşebap, Foça’da ise terörist saldırı meydana geliyor. Son olarak da Afyonkarahisar’da cephanelik infilak ediyor. Türkiye’de güneş, her Allah’ın günü ya bir terörist saldırı, ya bir kaza ya da doğal bir felaket üzerine doğuyor.
Tabut kaldıran ve zaman öldürenler!
Felaket ve kayıplardan daha vahimi ise kayıplar karşısında toplumsal yönden takınılan tavırdır. Türkiye’de toplum, felaketlerini gün yaşayıp, gün unutur hale gelmiştir. İnsanlar, kitle katliamına dönüşen trafik kazalarını, şehit haberlerini ve doğal felaketleri kanıksar hale gelmişlerdir. Toplumun bir yanında şehit cenazeleri ve ağıt gerçeği, diğer yanında eğlence ve şarkı sesleri geliyor. İkiye yarılmış ve kutuplaşmış bir Türkiye ile karşı karşıyayız. Üstadın dediği gibi Beyoğlu ‘tepiniyor’, Karacaahmet ise ‘ağlıyor’.
Ölüm kusan trafiği, mültecilere mezar olan denizi, patlayan cephaneliğiyle etrafa savrulan böyle bir Türkiye’nin istikrarından bahsedilebilir mi? Bir yanda tabut kaldıran öbür yanda zaman öldüren bir toplumun sağlıklı olduğu iddia edilebilir mi?
Yolları kesilen, insanları kaçırılan, araçları yakılan kargaşa içinde bir Türkiye’nin iyi yönetilmediği açıktır!
Terör, kargaşa ve kaosun Türkiye’nin ufkunu kapattığını herkes tarafından görülmelidir. Türkiye’de toplum, bomba, patlama, şehit ve kaza haberlerini takip etmekten kendi işini takip edemez hale gelmiştir. Ülkedeki terör, sınırlardaki çatışma insanların önünü görmelerini engellemektedir.
Bilindiği gibi güvenliğin hayati bir zorunluluk, belirsizliğin süreklilik arz ettiği yerlerde, insanlar kendi sorunlarını unuturlar.
Diğer yandan bütün bu felaketlerin yaşandığı bir ülke, herhalde işini iyi yapan insanlar ülkesi değildir.
İşini birinci sınıf yapmayan adamlar ülkesi
Şemdinli’de saldırı, Beytüşşebap’ta çatışma, Gaziantep’te katliam, askeri depoda patlama ilgililerin işlerini iyi yapmadıklarının kanıtıdır. Terörist işini birinci sınıf güvenlik ise üçüncü sınıf yapıyorsa şehit vermek mukadder olur. Diplomasi ve uluslararası ilişkiler iyi yönetilmiyorsa uçak düşmesi, terörist sızması kaçınılmaz hale gelir. Siz terörün merkezini vurmuyor ya da kamplarına giremiyorsanız; teröristin sizin karakollarınıza girmesi, Mehmetçiğinizi vurmasından daha doğal bir durum olamaz.
Bir güce sahip olmak değil o gücü doğru ve etkin bir biçimde kullanmak önemlidir. Unutmamak gerekir ki, fiziki anlamda küçük; ülkü, amaç ve mana anlamında büyük güçlerin yenemeyeceği hiçbir düşman yoktur.
Türk toplumu ne çekiyorsa işini birinci sınıf yapmayan insanlardan çekiyor.
Bir yerde bir başarısızlık varsa orada işini iyi yapmayan birileri de var demektir. Görevlere işini iyi yapmayan insanların getirildiği bir yerde başarısız olmak için başka hata yapmaya gerek yoktur.
İsraf uzmanları
Yetersiz, iletişimsiz, kararsız, hazırlıksızlık ihmalkârlıkla birleştiğinden her türlü başarısızlık kaçınılmazdır. Zamanı yanlış, yeri yanlış ve nihayet strateji yanlış bir mücadeleyi kazanmak mümkün değildir.
Kötü yönetimler her şeyi atıl bırakan israf eden uzmanlarıdırlar. Bunlar siyasetçi ise mensuplarını, komutan ise askerlerini, patron ise sermayelerini israf ederler. Onlar ne işi doğru yaparlar ne de doğru iş yaptırırlar. Yalnız kendilerinin değil kurumların ve çalışanlarının zamanını, kaynaklarını, yetenek ve yaratıcı gücünü de heba ederler.
Onların basiretsizliği, cesaretsizliği ve yeteneksizliği temsil ettikleri toplumu da kurumu da küçük düşürür. Sonuçta bir toplum ya da kurumun büyüklüğü ya da küçüklüğü onu yönetenlerin çapıyla ölçülür.
Bütün bu felaketlerin yaşandığı bir ülke işini iyi yapan insanlar ülkesi değildir.