Düşmanı tanımak galibiyetin yarısıdır. Ne düşündüğünü, ne yapmak istediğini ve neyi hedeflediğini anlamak ise başarının olmazsa olmazıdır. Terörle mücadelede örgütün eylem kapasitesi kadar düşünce ve ilişkilerinin kapasitesinin bilinmesi de şarttır. Gerek terör örgütünün gerekse bölgesel unsurların görüşleri bu bağlamda önem arz eder.
Bu anlamda Irak Başbakanı, PKK’nın Kandil’deki cinayet planlayıcısı Karayılan ve Suriye’deki kantonlara liderlik yapan Salih Müslim’in son zamanlarda bölgede yaşananlarla ilgili olarak ifade ettikleri görüşlerini irdelemekte yarar var.
Irak Başbakanı İbadi’nin Türkiye korkusu!
Rus uçağının düşürülmesi sonrasında Irak hükümetinin Türkiye’ye karşı takındığı düşmanca tavır bilinmektedir. Irak bir yandan bölgeye doğrudan müdahale eden İran, diğer yandan Rusya ile Türkiye’ye karşı ittifak ilişkisi içine girmiştir. Irak, Türkiye’nin IŞİD’e karşı Başika’ya yerleştirdiği güçlerini tehditkâr ifadelerle çekmesini istemişti. İşin ilginç tarafı Irak’ın bu talebine Türkiye ile stratejik müttefiklik olan ABD’den de destek gelmişti.
Irak Başbakanı Haydar El-İbadi, IŞİD’in işgali altında olan Musul kentinin kurtarılmasıyla ilgili olarak Türkiye’yi tehdit etmiştir. El-İbadi: ‘iki yıla aşkın süredir IŞİD terör örgütünün elinde olan Musul’un kurtarılması planına Türkiye’nin katılmasının çok daha büyük bir savaşın çıkmasına neden olacağını’ söylemiştir. Türkiye’nin Musul’daki emellerinin ciddi olduğunu iddia eden İbadi, “Türkiye’nin olası Musul müdahalesi ve bölgeye yayılmasının, ISİD’i aşacak büyük bir savaşa yol açacağı” iddiasında bulunmuştur.
Irak’ın eski başbakanı Nuri El Maliki de Atatürk Havalimanı’nda meydana gelen terör saldırısının “radikal ve terörist güçlere kapıyı açmanın doğal bir sonucu” olduğunu ileri sürmüştür.
Iraklı yetkililer, ülkesini işgal eden IŞİD’den de ülkesinde onlarca yıldır Türkiye’ye terör ihraç eden PKK’dan da ve yakın bir gelecekte Irak’tan ayrılma hesapları yapan Barzani yönetiminde de Türkiye’yi daha tehlikeli görmektedir. Bunu bir kenara not etmek gerekir.
Karayılan, hezimeti zafer olarak sunuyor!
Kandil’deki terörist başı Murat Karayılan, Türkiye’ye karşı yürüttüğü terör faaliyetlerini “Kürdistan Özgürlük Mücadelesi’nde özgürlüğe yürüyüşü… Önder Apo’nun özgürlüğüne, Kürdistan’ın özgürlüğüne yürüyüş” olarak ilan ediyor.
Rezil, sefil ve alçakça işledikleri cinayetleri ve yıkımı ‘Geliştirdikleri hamlesel süreci, zafer sürecine dönüştürmek’ olarak niteliyor.
TSK karşısında uğradıkları telafisi imkansız hezimeti ırkçılık ve sol-komünist ittifak yoluyla aşmayı düşünüyor. “Bunun için…gençler HPG’ye, YPS’ye katılmalı…Yine Türkiyeli sol-sosyalist-demokratik güçlerle daha güçlü ve geniş birlikler kurmalıyız…Böyle sonuca gidilebilir” diyor.
Karayılan adlı katil, örgütlediği terörist sürüleriyle yoksul ve masum Kürt emekçilerin çocuklarını tonlarca bombalarla katlederek, evlerini başlarına yıkarak onları özgürleştirmeye çalışıyor.
Müslim: Bize karşı duran güçlerle savaşırız!
Kuzey Suriye’deki PKK-PYD’nin başı Salih Müslim, kendisince ABD’ye ve AB’ye “IŞİD eşittir Türkiye” formülünü kabul ettirmeye çalışıyor. Türk askerinin Başika’da bulunmasından rahatsızlık duyuyor ve “kim ne derse desin DAİŞ’in kurucuları arasında Türkiye var” diyor. Müslim, AB ve ABD’ye gözdağı vererek ‘Türkiye’nin yanında durmak DAİŞ’in yanında durmaktır…. Değerlerinizi korumak için Kürtlerin yanında durmak zorundasınız’ diye ilave ediyor.
Müslim çok daha ileri iddialar da bulunarak, Ruslar’ın ‘Türkiye’nin DAİŞ ile olan ilişkilerine yönelik belgelere sahip olduğunu, Reza Zarrab’ın ABD’de tutuklanması da bundan kaynaklı olduğunu’ iddia ederek Kuveyt Türk Bankası’na karşı açılmış bir davaya da dikkat çekiyor.
Salih Müslim, “Zarrab davasını birilerinin boynunda ip gibi durduğunu ve bu ipi ABD’nin istediği zaman çekebileceğini” iddia ediyor.
Bunlar Türkiye’ye düşmanlık besleyenlerin olmasını istedikleri ve aklından geçenlerdir. İktidarın görevi ise bu düşünce sahiplerinin heveslerini kursaklarında bırakmak için gereğini yapmaktır.
