Türkiye Cumhuriyeti’nin Ilımlı İslamla Tasfiye Süreci‏

Türkiye Cumhuriyeti; kurulurken laik, demokratik ve bir hukuk devleti olarak kuruldu. Osmanlı’nın kuruluşundan itibaren devşirme Enderun zihniyetinin, zamanla yönetimi ele geçirmesi ve ülkenin kurucu unsuru olan Türkleri reaya yani köylü olarak dışlaması merkez-çevre gerginliklerinin sebebi olmuştur.

  Osmanlı kuruluşunda hâkim olan Türkmen politikası olan zamanla kozmopolitikleşmiş, saraya devşirme yöneticilerin hâkim olması merkez-çevre gerginliklerini artırmıştır. Arnold Toynbee’nin tabiriyle çevrede taşrada oturanları bir nevi sürü olarak görmüştür. Sürünün hiç bir fonksiyonu yoktur. Taşrada oturur, eker biçer, devlete vergisini verir, askere gider fakat devletin imkanlarından faydalanamazdı. Devşirme Türk olmayan gerek Arnavut gerek Hırvat kesimler bilhassa Müslüman olmayan Yahudi, Ermeni kesim askerlikten bile muaf tutuluyordu. Bunlar her türlü ekonomik kültürel ve sosyal müesseselerini ellerinde bulunduruyorlardı.

 Mustafa Kemal, yeni bir devlet kurarken ulus devlet modelini örnek almış, Osmanlı’dan beri dışlanan Türkleri bu devletin kurucu unsuru yapmıştır. Yıllarca dışlanan Türkler ulus devlet sayesinde yönetimde söz sahibi oldular. Atatürk, Türkiye Cumhuriyetini kurarken NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE Sözünü ulus devletin temel felsefesi yapmıştır.

 Türkiye’de ulus devlet kurulurken kökü dışarda olan gerek Marksist gerekse sözde İslamcı kesimler Türklerin egemen olduğu ulus devleti bir türlü kabullenememişlerdir. Türkiye’de devletin kuruluş felsefesi olan Türk Milliyetçiliği, işbirlikçi sözde din adına hareket eden İslamcıların zannettiği gibi ırk üzerine kurulmuş bir devlet değildir. Türklük, bir etnisite değil kültürel bir varlığı temsil eden sosyolojik bir vakadır.

  Bugün yaşadığımız sözde açılım zırvalığı altında PKK terör örgütüyle müzakere süreci Türkiye’nin kuruluşundan itibaren islamcıların şuur altında yatan Türk düşmanlığı yatmaktadır. AKP 63 kişilik heyet-i nasiha ekibiyle Türk devleti ile hesaplaşmaktadır.

Erdoğan’ın kurduğu sözde Akil Adamlar, gerçekte PKK’nın tetikçiliğini yapan ekip, Damat Ferit’in heyet-i nasihası’nın günümüze kadar uzanan versiyonudur. Kim bu Akil Adamlar? Baktığımız zaman artist, aktör, PKK’lı, İslamcı, liboş yani gayri Türk ne varsa sözde akil adamdır. Bir ülke düşünün ki bu ülkede Genel Kurmay Başkanlığını yapmış bir paşa, terörle mücadele eden bir paşa, çok değerli gazeteciler terör örgütü üyeliğiyle yargılanırken asker, polis, sivil, çocuk, yaşlı her türlü insanı katleden PKK terör örgütü sempatizanları, Türk bayrağından rahatsız olan hastalıklı zihniyet akil adam oluyor.

 Zaten bugün yaşadığımız akil adam maskeli Pkk sempatizanları açıkça Pkk’nın propagandasını rahatlıkla yapıyorlar. AKP hükümeti ise şehit gelmiyor gibi yuvarlak sözlerle halkı güya kandırmaya çalışıyorlar. Türk Milleti bu ihaneti affetmeyecek, işbirlikçi AKP hükümetine gerekli dersi verecektir. Çözüm maskesi altında terör örgütüyle Türk Milleti’nin milli değerleri pazarlık konusu yapılmakta, anayasanın değiştirilmesi teklif dahi edilemeyecek devletin bekasını temsil eden ilk dört maddesi PKK-AKP İşbirliğiyle tartışılmaya açılmaktadır. Anayasa’nın 66.maddesi olan vatandaşlık tanımı, AKP-PKK işbirliğiyle değiştirilmek istenmekte anayasadan Türk Milleti ifadesi Türklük ifadesi çıkarılmak istenmektedir. Eğer AKP-PKK işbirliğiyle anayasadan Türklük ifadesi kaldırılırsa ulus devlet çökecek, esas kan o zaman akacaktır. AKP bunu bildiği halde küresel güçlerin baskısı ile Türk Milleti ifadesini kaldıramayacağını bildiği halde, deliğe süpürülme tehlikesi ile bu ısrarını sürdürmekte. Türk Milleti bu ihanete hiçbir zaman fırsat vermeyecek ve Türklüğü sonsuza kadar yüreğinde ve Anayasasında yaşatacaktır. Bu ülke sonsuza kadar Türk olarak kalacak ve yarınlara huzur ve barışın sembolü olarak ulaşacaktır.
NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE!

Zafer Partisi
Zafer Partisi
Giriş Yap

Haberiniz.com.tr ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!