“Perşembe’nin gelişi Çarşamba’dan bellidir” diye bir atasözümüz vardır. Biz de bugünün ahvalini, bir önceki güne bakarak öğrenebiliriz… Anahtarı elimize aldığımıza göre de bir manimiz kalmamış demektir… Tek sıkıntımız, alâmet-i farikamızı unutmamak… Hepinize Merhabalar…
Dünya’da böyle bir ülke var mı, bildiğim kadarıyla yok. Finans Kurumları, kredi verirken talep edenlerin ticari sicillerini yeterli bulmuyor ve illa devlet garantisi istiyor… E, günaydın. Bizim maskeli beşler o yolu çoktan bulmuşlardı… Yer yerinden oynasa, paralarını son kuruşuna kadar alıyorlar… Kimin nasıl ve de utanmadan tespit ettiği belli olmayan; normal geçenlerin ve kullananların 4-5 misli olan garantileri millet olarak ödüyoruz… Kredi kartlarının limitleri dolu olan, cabası tüketici kredileri yığılmış milyonların üstüne %25’i geçen faizleri de yükleyerek, talancıları abat ettik. Çift hörgüçlü develeri kıskandırır hal almış zavallılara bir hatta birkaç kambur daha oluşturduk… Stockholm Sendromunun sayısız varyantının cirit attığı bu kesim hala celladına aşık ve Hasan Sabbah sarhoşluğu içinde… Cellatta Alamut Kalesindeki sarayından, zülüm histerileri ve zalim zafer görünümü ile eserini temaşa ediyor… Birileri hipnozu mutlaka bozacak, zülüm kaynağı son noktaya gelmiş balon gibi patlayacak ama ne zaman? Keşke ben de görebilsem… Hatırlayın; bir ara medyumun biri televizyon başındaki seyredenlerin hepsini ipnoz edebileceğini iddia etmişti… Birilerinin her gün 4-5 kere ekrana çıkmasının altında yatan gerçek buna benzer bir şey olabilir mi? Bu dönem daha sonra mutlaka birçok incelemeye tabi tutulacaktır diye düşünüyorum…
Kendisini Cumhuriyet tarihiyle mukayese edenler, dönüp bir arkalarına baksınlar… Daha önce 131 milyar $ olan dış borcumuz, son 18 yılda 304 milyar $ daha artmış. Etrafa bakıyorsunuz herhangi bir yatırım ve de tesis yok… Olmadığı gibi, kötülediğimiz sürekli mukayese ettiğimiz dönemin kuruluşlarını da sata sata bitiremedik… Övünerek dile getirdiklerimiz için de torunlara kadar borçlandırıldık… Söyleyin bakalım, bunu yapsa yapsa kim yapar…
Büyüme ile ilgili G 20 örneği verildi. Çin’le biz büyümüşüz… İki şaibeli Ülke büyüyor... Rakamların, sadece ilan edileninin doğru olmadığı ülkede bu lafa sadece gülünür ama ağızla değil ve de acı acı… Peki büyüyoruz da bunu niye kimse hissetmiyor… Tarihten bir örnekle devam edelim. Babası Murat Han, Fatih’i 12 yaşında tahta geçirir ve inzivaya çekilir… Bu arada, kurulan Haçlı Ordusu Tuna’yı geçmiştir. Padişah tedirgindir. Halk da 12 yaşındaki padişaha güvenemez… İki defa babasına dön dese de başarılı olamaz. Netice de üçüncü mektubu yazar…”Padişahsan, gel ordunun başına geç. Eğer ben padişahsam, emrediyorum gel ordularının başına geç!” Sonunda Sultan Murat gelir, haçlıları yener, mesele de hallolur… Şimdi bu olaydan yola çıkacak olursak… Büyüme varsa, pay isteriz… Erbakan Hoca bunu uygulardı… Siz büyümeden payı bırakın, oynadığınız enflasyon rakamlarıyla mevcuttan da çaldınız…
Bu arada AKP’ye bravo… Henüz daha idareyi teslim almadan, Bakanlar Kurulu ilan edilmeden, canımızı okuyan her şey yoluna girmek üzere… Reformlar hazır. Seçim Kanunu hazır. Anayasa hazır… Şükürler olsun ki yirmi senedir hiçbir şey yapmayanlardan kurtulduk…
Gelelim aşı olayına… Şubat sonuna kadar 50 milyon doz gelecekti. Gelmedi… Nisan sonuna 100 milyon doz anlaşması yapıldı dendi, Nisan gelmek üzere 13-15 milyon dozdan başka bir şey yok… Yılışık, badem TRT muhabiri gidip, Çin’de aşı fonlu selfi de çekmediğine göre umutlanacak en ufak bir durum yok… Ama laf çok… Öğretmenler, polisler, askerler havada uçuşuyor… Keşke söylemekle olsa, Milletçe süreci tamamlamıştık…
Bu ülkede bakanların maraba kadar kıymeti yok. Varın bizleri hesap edin…Hükümet Sözcüsü diye bir sistem var. Niye çalıştırılmıyor? Her şeyi RTE açıklıyor… Sırf parsayı kendi toplasın diye, başta milyonlarca öğrenciyi ateşe attı. Çıktı komik kararları açıkladı. Canına tak demiş kesimler üzerinden parsa harekâtı yaptı… Hepimizin nur topu gibi dördüzleri beşizleri oldu. Seyahat bileti alırken güzergahı ona göre ayarlamamız lâzım… Kırmızı yerlerden geçeceksek, uçağı tercih etmemiz lazım. Yoksa il sınırında ceza öderiz… Hangi Resmi Daireye gideceksek, mesai aralığını öğrenmek için İnternetiniz mutlaka yanınızda bulunsun…
Bir G 20 tabanlı daha konuşalım… Dolar 8.50 olduydu, Damat gitti 6.90’a düştü… Adı tekrar gündeme geldiğinde 7.50’ye çıktı… Konu kapatılınca 7.25 e düştü… Bu konu da Çin’i bile geride bıraktık. G 20’de tekiz… Böyle oynak bir kuru, yirmiyi otuzu bir kenara bırakın, üçüncü dünya ülkelerinde bile göremezsiniz… Sebebi çok ta şimdilik birinden bahsedelim… Ülkeye sıcak para geliyor… Yatırım ve tesis için bir dolar gelmiyor… Bu sıcak para; borçları için başka bankadan kredi çeken vatandaş gibi 1-2 günlük rahatlama sağlıyor. Yüksek faiz getirisini yeterli bulan, doları çekip gidiyor… İşte bu seanslar sonucunda dolar bir o yana bir bu yana dalgalanıyor… Bir ara, Japon kadınlar bile sırtımızdaydı… Basına da aksetmişti… Bilgisayara çok hakim olan Japon ev hanımları, Cuma akşamı paralarını Türk sistemlerine yatırıyorlar, Pazartesi çekip o haftanın gıda harcamalarına sarf ediyorlardı… Gün farkını da değerlendiren ve saatlik hesaplarla neredeyse bir gün , birkaç saatlik sürede rızklarını çıkarıyorlardı… Şu an devam ediyor mu biliyorum ama bu faizlerle mutlaka genişleyerek devam ediyordur…
İlave yazıyla, bir Perşembe’yi de birlikte geçirdik… Hepiniz Yaradan’a emanetsiniz. Hoşça kalınız…