Bir 4 Nisan akşamı daha devroldu. Ben hala 1997 deyim.Hala üşüyorum Turanımla birlikte. Hala aranıyorum zifiri karanlıkların içinde bir gür sesi. Bana güç veren o Türk sesi… Ne bahtlıymış ki Türkeşim’i ,Başbuğum’u ve Elbaşım’ı tanımışım. Her 4 Nisan günü ben yine bu şiiri paylaşacak, okuyacak ve o akşamı yaşayacağım…O’nu tanıdığım için ne mutlu bana ve NE MUTLU TÜRK’ÜM DİYENE!
TÜRKEŞİM’E…
BAŞBUĞUM’A…
ELBAŞIM’A…
Bir dört Nisan sabahı…
Bir susan bendim bozkırda,
Bir de bozkırdı sabaha…
Heyyy!
Türkistaaan…Türkistaaan…
Sen şahitsin yakından.
Baharıma kar yağdı,
Türküm’e eş Türkeşim
Uçmağa vardı diye,
Gözlerim sürgülendi
Ayazda kalakaldım.
Bir dört Nisan sabahı
Başbuğum göçtü diye…
Bir dört Nisan sabahı
Bir yanan bendim bozkırda
Bir de bozkırdı aleve
Heyyy!
Karadaaağ…Karadaaağ…
Sen şahitsin yakından
Yüreğime har düştü.
Elbaşım düştü diye,
Acılara sarındım
Şafağımla birlikte
Bir dört Nisan sabahı
Elbaşım göçtü diye.
Bir dört Nisan sabahı,
Türkistan’da bir cami,
Kenan,Nusret[1] ve bendik.
Biz o gün üç karalı,
Gönülleri yaralı,
Can evinden vurulmuş,
Giryeli canbirdik biz.
Bir dört Nisan sabahı,
Kapkara bir baharda,
Morarmış ufuklarda,
Üşüyen Turandık biz…!
C.Şafak
1997-Türkistan
[1] Kenan Yavan ve Prof.Dr.Nusret Çam