Türkeş İsminden Rahatsız Olanlarla Siyaset Yapmak!

Biraz geçmişe gidelim tarih 20 Ekim 1991 Refah Partisi, Alparslan Türkeş’in lideri olduğu Milliyetçi Çalışma Partisi ve Aykut Edibali’nin lideri olduğu Islahatçı Demokrasi Partisi ile ittifak kurdu. İttifak MÇP için hiç kolay olmamıştı. 23 Eylül sabaha kadar süren Refah Partisi MYK toplantısında karar, 17 oya karşı 23 oy ile alındı. Erbakan ittifakı yeni “Kuvayi Milliye” olarak tanımlıyordu. Ama anlaşıldığı üzere refah partisi için ittifak kararı kolay alınmamıştı özellikle partinin güçlü isimlerinden birisi olan, Türkiye’nin en büyük şehrinin il başkanı bu birleşmeye çok karşı çıkmış doğu ve güneydoğudaki birçok il başkanını örgütleyerek çeşitli raporlar hazırlatmıştı.
Daha sonrada kendisi bizzat bu raporları beraberindeki heyetle genel başkan Necmettin Erbakan hocaya sunarak Alparslan Türkeş adının refah partisine zarar vereceğini, ittifak yapılacaksa bile Alparslan Türkeş’in kesinlikle aday yapılmaması gerektiğini, aday yapıldığı taktirde doğu ve güneydoğudaki oyların kaybedileceğini iddia etmişti. Şimdi sürekli dediği gibi kafatasçı teraneleri atmış çeşitli toplantılarda veryansın etmişti. 
Bu olayın üzerinden yaklaşık yirmi yıl geçti. Tarihin çok ilginç gelişmelere gebe olduğu bilinen bir gerçekti. Alparslan Türkeş’in adı bize zarar verir diyen adam. Onun 33 yaşındaki oğlunu bir istihbarat servisi operasyonu gibi büyük bir gizlilik içinde AKP’den milletvekili adayı yaptı. O adam AKP genel başkanı Recep Tayyip Erdoğan’dır.
1991 yılında Türkeş’in adına katlanamazken bu seçim onun soyadını çaldı. İtibar hırsızlığı bambaşka bir şeydi. İsmine tahammül edemediği Başbuğ Alparslan Türkeş’in soyadını çalarak ülkücülerin gönlünü çalacağını zannetti. Ülkücü hareket hafıza sahibidir, dün yapılanın hesabını bugün sormasını bilir.
Gelelim Ahmet Kutalmış’a diyorsun ki davet almadım. Sen bu evin sahibisin seni evine kim davet edecek. 2006 yılında bu hareketin kurucularından birisinin oğlu partiden atılmak istendiğinde ‘’burası benim evim, burayı benim anam babam kurdu kimi nereden atıyorsunuz’’ demişti. Sen ise kendi evinden çıkıp başkalarının pis evine kiracı oluyorsun Allah senin taksiratını affetsin daha sana ne diyeyim.

Meşhur bir hikâye vardır. Bilmeyenler için tekrar anlatayım: Cennetmekân padişah Yavuz Sultan Selim’e de nispet edilir ya bu öykü her neyse


Padişah Kuşlar Çarşısı’nı geziyormuş Avcılar avladıkları kuşları tuzakçılar yakaladıkları maharetli eğitimli güzelim kuşları satıyorlar
Bir ara gözü kekliklere ilişir padişahın
Bir grup kekliğin üzerindeki varakta “tane işi satış fiyatı 1 altın” yazıyor
Hemen yanı başlarında asılı adeta altın kafes içindeki bir tane keklik daha var ki
fiyatını sormayın gitsin; 300 altın
Padişahın gözü 300 altınlık kekliğe takılır
– Hayırdır der satıcıya bunun diğerlerinden ne farkı var ki bunlar 1 altın bu 300 altın?!
Satıcı
-bu keklik özel eğitimli çok güzel ötüyor ötmesi bir yana bunun ötüşünü duyan ne
kadar keklik varsa hepsi onun etrafına doluşuyor diyor
Tabii bu arada avcılar da o etrafa doluşan keklikleri daha rahat avlıyorlar diye ekliyor
-Satın alıyorum diyor Padişah al sana 500 altın Parayı veriyor; anında kekliğin kafasını oracıkta kopartıyor
Adam
-ne yaptınız en maharetli kekliğin kafasını koparttınız yazık değil mi diye dövünürken;

Padişah gürler
– Bu kendi soyuna ihanet eden bir kekliktir Bunun akıbeti er veya geç ancak budur.

Kendisi ekonomistmiş ona bir şeyler öğretmek haddimize değil ama ünlü ozan Yunus Emre’den bir dörtlük hatırlatmak isterim.
İlim; ilim bilmektir.
İlim; kendin bilmektir
Sen kendini bilmez isen
Bu nice okumaktır.

Zafer Partisi
Zafer Partisi
Giriş Yap

Haberiniz.com.tr ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!