“…. İstiklâl ve Cumhuriyetine kastedecek düşmanlar, bütün dünyada emsali görülmemiş bir galibiyetin mümessili olabilirler. Cebren ve hile ile aziz vatanın, bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir. Bütün bu şerâitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler. Hattâ bu iktidar sahipleri şahsî menfaatlerini, müstevlilerin siyasi emelleriyle tevhit edebilirler. Millet, fakr ü zaruret içinde harap ve bîtap düşmüş olabilir…”
Mustafa Kemal Atatürk’ün, Gençliğe hitabesinde işaret ettiği tehlikeler, ne acıdır ki bugün şekillenmiş durumda. İstiklal savaşı öncesi şartlar yeniden yaşanırken, daha vahim olanı tüm direnç noktalarının ele geçirilişidir. Cepheler bu sefer; vicdan, zihniyet ve şuur merkezlerinde açılmış, milli dokumuz tahrip edilmektedir.
Ne hazindir ki; Türk devleti ve vatanını parçalamaya giden yol, millet yapımızı etnik kepazeliğin tutsaklığında bölmekle icra edilir haldedir.
Asırlara dayanan “bölünmüş Türk Milleti” rüyalarının, bugün sinsice konum kazanması, bölgemizde kurulmakta olan yenidünyanın nihai hedefi olarak her geçen gün belirginleşmekte. Etrafımızda oluşan kan gölünde, ülkemiz imkânlarıyla tesis edilen değişimler, bugün en büyük tehdidimiz olarak gelişmektedir.
Böylesi bir dönemde Türk Milliyetçiliği muhakkak ki, Haçlı ruhunda aktörler ve taşeronlarının öncelikli hedefi olmuştur, olacaktır.
***
Bugün Türk Milliyetçileri bu kahpe gidişi, alçakça düşünceleri, bertaraf edecek yegâne kuvvettir. Türk Milletini, milli şuur üzerine uyandıracak, derleyip toparlayacak, oynanan oyun karşısında tek vücut kılacak irade budur.
Bin yıllar ilmek, ilmek dokunup tarihe istikamet veren Yüce Türk Milleti’nin, etnik kepazeliklerle lime, lime doğranmak istenirken;
— Son Türk vatanının, haçlı kalemlerin çizdiği parçalanmışlıklara heba edilirken;
— Türkiye Cumhuriyeti devletinin milli omurgası tahrip edilip, teslim alınmaya çalışılırken;
- Türk Milliyetçileri her zamandan, iri ve diri olmalıdır.
- Zinde ve güçlü olmalıdır.
- Etkin ve belirleyici olmalıdır.
- Güvenin kaynağı, sözün sahibi olmalıdır.
- Birlik olmalıdır…
……………………………
Zaman ufak, mesnetsiz, sonuçsuz, kuruntu savrulmalar zamanı değildir.
Kısır hezeyanlarda kaybolma zamanı da değildir.
İçe dönük debelenmeler zamanı hiç değildir.
Vebal vardır!
Karşıda yedi düvelin kahpeliğiyle ürettikleri, devasa sahneler oluştururken, kurgu iç hedefler oluşturmak zavallılığına düşülmemelidir.
Kırgınlar sarılmalı, yorgunlar coşmalı, unutulanlar ses vermelidir.
Çağırması gerekenler çağırmalı, davet edilesiler edilmeli, gelmesi gerekenler gelmeli, kenara çekilenler gecikmeden, kutlu yürüyüşte yerlerini almalıdır.
Yüce olana tabi olan, değerleri uğruna yaşamayı hayat bilen, zor olanı seven irade, kolaycılıkta tükenmeyi reddetmelidir.
Son vatanın tek kalesi Milliyetçi Hareket eller üstünde, elbirliğiyle üzerine titrenmeli, yüceliği, atılan her adıma nakşedilmelidir.
Vatan ve millet sevgisi üzerine çarpan her yürek, atılan her adım, gerçekleşen her eylem, kurulan her oluşum, Milliyetçi Hareketin sesi olarak konumlanmayı başarabilmelidir.
Ortaya konan her gayret, her emek, bu iradi çatı altında değerine değer katacak, ülkemizin istikbaline konan milli harcın nüvesi olacaktır.
Türk Milletinin; ihanetlere karşı, tek yürek tek ses olabilmesi, Milliyetçi hareketin tek vücut olmasıyla başlatılabilecektir.
Türk Milliyetçilerinin mübarek gönül birliğini kuşanıp kuşatmayı yarma harekâtı; “şimdi değilse ne zaman” olacaktır?
Şüheda bunu gözlemekte, 2023 doğumlu Bilgehan bunu beklemektedir.
Âlemlerin efendisi peygamberimiz Hz. Muhammet Mustafa (S.A.V.) buyuruyor ki;
“Birlikte rahmet ayrılıkta azap vardır.”
