AKP, yıllardır iktidarda olup da kendisini hala muhalefet sanan bir iktidardır. Davutoğlu da hem milleti hem devleti temsil makamında olup da milleti devlete karşı konumlandıran, kışkırtan tek Başbakan’dır. Davutoğlu kutsalları ve acıları bölücülüğün aracı olarak kullanıyor. Nitekim bu bağlamda Dersim olaylarına “Modern Kerbelâ” diyerek büyük bir skandalın altına da imzasını atıyor. Kerbela vakasının günümüzdeki Şii-Sünni ayrışmasının miladı olduğunu bilerek Davutoğlu “modern kerbala” kavramını kullanmıştır.
MHP Lideri Devlet Bahçeli’nin bu konuda kendisini eleştirmesi üzerine de suçüstü yakalanmanın telaşı içinde şunları söylüyor: “Tek parti dönemine sahip çıkmak size mi kaldı? Sayın Bahçeli’ye meydan okuyorum. Tunceli bu ülkenin bir parçası ve cesaretin varsa git bu hain, terörist sözlerini Tunceli’de söyle. Haydi git aynılarını söyle”.
Davutoğlu, Dersim’in isyancı elebaşlarından olan Seyit Rıza, Alişan, Alişer, (Baytar Nuri) Nuri Dersimi gibi kimselere sahip çıkıyor ve onları masum ve mazlum ilan ediyor. Davutoğlu’nun yardımcısı Arınç da onun yolundan giderek günümüzdeki millet ve devlet düşmanı terörist başının itibarının zedelenmemesi için azami itinayı gösteriyor. Bu amaçla HDP’ye “Öcalan’ı itibarsız hale getirmek istiyorsunuz” diyerek öfkeleniyor.
Buna karşın Bahçeli’nin Atatürk’e ve Cumhuriyete sahip çıkmasını “tek parti” dönemine sahip çıkıyorsun suçlaması yaparak cevap veriyor ve meydan okuyor: “Git bu hain terörist sözlerini Tunceli’de söyle” diyor. Bahçeli de gidiyor ve Tunceli’de ‘bölücüye bölücü, isyancıya isyancı, teröriste terörist’ diyor. Davutoğlu hala anlayamamış ama Fransızlar bile “kediye kedi” diyor.
MHP liderinin Tunceli’ye gideceğini açıklaması üzerine AKP ve HDP provokatif açıklamalar ve ajitatif faaliyetlerle bunu engellemeye çalışmışlardır. Davutoğlu’nun onca provokasyonuna, tahrikine ve kışkırtmasına karşın MHP liderinin Tunceli’ye gitmesi AKP cenahında şok etkisi yapmıştır.
Davutoğlu yediği şamarı ve aldığı hasarı zafere çevirmek için bu kez de kalkıyor: “Hakkâri’de de, Van’da da, Bitlis’te de, Bingöl’de de bekliyoruz sizi” diyor.
Belki de kendisine “niçin olmasın?” resti çekilecektir. Onu zaman gösterecek. Ancak bundan önce Başbakan sıfatını taşıyan Davutoğlu’nun şu sorulara cevap vermesi gerekecektir: Muhalefet liderini davet ettiğin bu yörelerde “kamu güvenliği” ya da “kamu düzeni” var mıdır? Varsa kimdedir? Devlet bu yörelerde vatandaşlarının güvenliğini ve kamu düzenini sağlayabiliyor mu?
Bu soruların cevabını Davutoğlu, kendisinin ve ekibinin yaptığı şu açıklamaları dikkate alarak cevap vermesi gerekir.
Ahmet Davutoğlu, PKK’nın söz vermesine rağmen sınır dışına çıkmadığını, bunu bildiklerini ama Çözüm Süreci bozulmasın diye göz yumduklarını söylemiştir. Başdanışmanı Etyen Mahçupyan, ‘Güneydoğu’da kamu düzenin devlette değil PKK’da’ olduğunu itiraf etmiştir. İçişleri Bakanı Efkan Ala, PKK’nın kırsal terör baskısını artırdığını ve şehirlere inmeye ve hâkim olmaya başladığını açıklamıştır.
Davutoğlu, başbakan olduğun ülkenin ve yönetiminizin manzarası budur. Bu durumda size bir davet de biz yapalım: Siz öncelikle Cizre’nin Nur ve Sur, Midyat’ın, Nusaybin’in, Hakkari’nin ve Diyarbakır’ın bazı mahallelerinde YDG-H tarafından özerklik olan edilen yerlere bir gidiniz. İki kent arasında yirmi altı gün bir devlet kara yolunun nasıl kesilebildiğini kamuoyuna bir açıklayınız. MHP liderini davet ettiğiniz yörelerde ikili bir kamu düzenini olup olmadığını bütün kanıtlarıyla ortaya koyunuz ondan sonra teklifiniz bir biçimde değerlendirilir.