Türkiye’deki terör örgütlerinin amacı, mezhep hassasiyetlerine dokunarak Alevi-Sünni, etnik duyarlılığı tahrik ederek Türk ve Kürt, sinir uçlarına dokunarak devlet ile millet çatışması yaratmaktır. İnanç farklılıklarının tahriki, etnik ayrıştırmaların körüklenmesi, rejim provokasyonları bu yüzden yapılmaktadır.
Toplumu meydana getiren bileşenleri birbirine düşürmek, insani, sosyal ve ekonomik kriz yaratmak bu terörün amaçlardan bir kaçıdır. Bunun için de PKK, IŞİD ya da FETÖ gibi örgütler halkın en fazla hassas oldukları hatlara dokunacak eylemler yapmaktadır.
Toplumu ayrıntılarında boğmak, terörün arkasındaki güçlerin temel stratejisidir
Milletin 15 Temmuz dersi!
Türk milleti 15 Temmuz sonrası ortaya koyduğu tavırla ülkeyi teslim almak isteyen kuklalara ve arkalarındaki güçlere çok ciddi bir ders vermiştir.
Türk toplumu özgürlükler için bir ve bütün olarak ellerine aldıkları bayraklarla canları pahasına tanklara karşı durmuştur. Millet egemenliğin namlunun uçunda değil halkın özgür iradesinden geçtiğini 15 Temmuz gecesi halk ortaya koymuştur.
Bu durum darbecileri olduğu kadar onları mevziye sürenleri de şaşırtmıştır.
15 Temmuz kanlı darbe girişimi sırasında yaşananlar Türk demokrasi tarihine damgasını vurmuştur. Demokratik hak ve özgürlükler Türkiye’de tepeden verildiğinden, halkın özgürlüklerine sahip çıkmadığı yönündeki tez 15 Temmuz’da çökmüştür.
Darbeye direnişin en önemli kazanımı; toplumun siyasi rüştünü ve demokratik olgunluğunu dosta-düşmana göstermiş olmasıdır.
Cerablus Harekâtı ya da büyük cüret!
Bilindiği gibi darbe girişim sonrası ordudan, emniyet teşkilatından ve yargıdan çok sayıda tasfiye yaşanmıştır. Darbeye kalkışanlar da tutuklanmıştır. Askeri okullar kapatılmış, askeri hastaneler devredilmiş ve askeri öğrenciler de dağıtılmıştır. Askeri hiyerarşideki yetki ve sorumluluklar da yeniden dağıtılmıştır.
15 Temmuz’da yaşananların askerin moral ve motivasyon çökmesine neden olması bir yana çok büyük belirsizlikler de ortaya çıkarmıştır.
Sonuçta askerler arasındaki silah arkadaşlığı yerini FETÖ’cü kuşkusuna bırakmış, güvensizlik, belirsizlik ve kuşkuculuk her yanı sarmıştır.
Bu şartlar altında Türkiye’nin Cerablus harekâtını gerçekleştirmesi çok büyük bir cürettir. Gerek PKK ve IŞİD’in terörist eylemleri, gerekse FETÖ’cü darbe girişimi Türkiye’yi iç kargaşaya ve çatışmaya sürükleyerek Suriye’den uzak tutmak amacına yönelikti.
Devlet aklı bunu görmüş olmalı ki dosta ve düşmana her şart altında Türkiye’nin büyük devlet olduğunu ve güvenliğini tehdit eden olaylara her şart altında müdahale edebileceğini göstermiştir.
Teröre vurulan Yenikapı darbesi!
Türkiye düşmanları uzun yıllardır toplumu etnik etnik, mezhep mezhep, bölge bölge ayrıştırarak güçten düşürmeyi çalışmaktaydı. Bölücü ve yıkıcıların halkın arasına nifak sokmalarının, ihtilaf yaratmalarının ve güvensizlik pompalamalarının amacı da buydu.
Cuntacılar iktidardan memnuniyetsiz olanları da arkalarına alarak Türkiye’nin yönetimine kendilerini kullanan servisler adına el koymayı kalkmışlardı.
Cuntanın kanlı girişimi, amaçlarının aksine Türkiye’nin birleşip bütünleşmesine sebep olmuştur. Türkiye düşmanlarının biriktirdikleri hevesler kursaklarında kalmıştır.
Vatana kast eden ihanete karşı iktidarı ve muhalefetiyle Türkiye bir ve bütün olmuştur.
Yenikapı’da siyaset birleşmiştir. Şimdiye kadar teröre vurulan en büyük darbe de Yenikapı ruhu olmuştur.
Büyük tehdit karşısında küçük ihtilaflarını bir kenara konulması doğru bir stratejidir.
Yavuz Sultan Selim Köprüsü
Birçok özelliğiyle dünyanın en büyükleri arasında yer alan Yavuz Sultan Selim Köprüsünün tam da bu kritik süreçte hizmete açılmış olması Türkiye’ye kargaşa içine çekmeye çalışanlara verilmiş önemli bir mesajdır.
Köprünün açılışıyla Türkiye gelişmesini, kalkınmasını ve ilerlemesini her şart altında sürdüreceğini göstermiş oldu.
Çıkarlarını korumak için sınırlarının dışında Cerablus harekâtını gerçekleştiren, içeride milletçe birliğini sağlamış ve ekonomisi diri bir Türkiye’yi engellemeye kimsenin gücü yetmeyecektir.