Terörden Kim Nemalanıyor?

Türkiye siyasetinde enteresan gelişmeler oluyor. Bu gelişmeler, Baykal’la ilgili komplo ortaya çıkmadan çok önce başlayan ve elan devam eden Kılıçdaroğlu – Erdoğan – İmralı üçlemesiyle, Türkiye’de iki partili Başkanlık Sistemi’ni kurmak, İmralı Canisi’ni serbest bırakmak, Türkiye’yi bölmek, olmazsa merkezi yönetimi güçsüzleştirmek üzerinden yürütülüyor.

CHP Genel Başkanı, henüz ortada Başkan olacağına dair kamuoyu tarafından bilinen bir işaret olmadığı halde, Malatya’da “genel af”tan söz etmiş, bunu Genel Başkan olduktan sonra Batman’da tekrarlayarak pekiştirmişti.

Kılıçdaroğlu Genel Başkan seçildiği Kurultay’da ortaya çıkan merkez yönetimini beğenmemiş, kısa sürede yeni bir kurultay toplayarak Baykal ve ekibini tamamen tasfiye yoluna gitmişti. İkinci Kurultay’da yönetime seçilen pek çok isimle birlikte Öcalan’ın ve KCK’nın avukatı, Diyarbakır Baro Başkanı Sezgin Tanrıkulu da, Genel Başkan Yardımcılığı’na getirilmişti.

Kılıçdaroğlu ile ilgili olarak Vakit Gazetesince ortaya atılan “Önkuzu’nun katlinde vardı” iddiası tekzip edilmeden, siyasi iktidar İmralı ile pazarlıkları sürdürürken, Mesut Değer, “Asker de, örgüt de silah bırakmalı” diyerek terör örgütünü Türk Ordusu ile aynı kefeye koymuştu.

Bu sefer, CHP’nin insan haklarından sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Sezgin Tanrıkulu, tam da İmralı pazarlığı esnasında ortaya atılan ve pazarlığın en önemli parçası olan “Hakikat Komisyonu” kurulmasını, bu komisyonun TBMM ve yargıdan tamamen bağımsız olarak geniş yetkilerle donatılmış olmasını talep etti. Bu talep, tamamen İmralı kaynaklı bir talepti.

Tanrıkulu “Hakikat Komisyonu”nu gündeme getirirken, iddia olmaktan öteye geçemeyen “faili meçhuller”in tespitinin yapılması gerektiğini, bunu zaten bu cinayetlerin faili olan güvenlik güçlerinin yapamayacağını ileri sürdü. Yani terör örgütü ve kayıpları tamamen masum ama Türk devletinin güvenlik güçleri canavar…

Diğer taraftan siyasi iktidarın başı, yıllarca “Sivas’tan öteye geçemezler” “Bunlar terörden nemalanıyor” diye nutuklar atmaya devam ediyor.

Terörün yoğun olarak yaşandığı bölgelerde daha önce MHP’nin birkaç vilayette belediye başkanlıkları kazanmış ve milletvekili çıkarmış olduğu, CHP’nin bölgede hep 1. parti konumunda olduğu dikkate alınırsa, bu iki partinin bölgede yok sayılacak kadar oy kaybettiği ve AKP’nin birinci, terör örgütünün siyasi kolunun ikinci parti olduğu ve bunlardan başka da parti olmadığı noktasından hareketle, terörden sadece AKP ve BDP’nin nemalandığı, BDP’nin zaten terör örgütü ile bağı tespit edilmiş olduğuna göre sadece AKP’nin terörden beslendiği görülecektir.

Devlet Bahçeli’nin parti tabanını sürekli itidale çağırdığı bir ortamda siyasi iktidar yetkilileri, MHP’ye en ağır söylemlerle yüklenmeye devam ediyorlar. Referandum öncesi AKP tezgahıyla ortaya çıkan “Bağımsız Ülkücüler”, Ülkücülükle alakası kalmamış AKP yağdanlığı “Eski Ülkücüler” kanalı ile MHP, Genel Başkanı’nın şahsında sürekli yıpratılmaya çalışılırken ortaya yeni bir durum çıktı.

12 Eylül darbesi öncesinde Başbuğ’un güvendiği isimlerden olan, 12 Eylül sonrası hiç MHP’de olmayan, bir söylentiye göre darbenin şoku atlatılmamışken Başbuğ’a “Senin yüzünden buralardayız” diyebilen biri, Pensilvanya referanslı olarak bir partinin başına getirildi. Öyle ya, barajı geçemeyecek (!) MHP’den biraz da o nemalansın!

İyi de, MHP madem barajı geçemeyecek, neden bu kadar saldırıya maruz kalıyor? Barajı geçemeyecek bir parti ile vakit kaybetmeye değer mi? Milletin gözünün içine baka baka sekiz yıldır her türlü yalanı söyleyenler, bugün yalanı katmerleştirerek; kâh para ile kâh Türk düşmanlığı ile MHP aleyhinde konuşacak ve anket yapacak kapı kulları bulmakta zorlanmıyorlar.

Seçimden sonrası için İmralı’ya taahhütlerde bulunanlar, bu taahhütlerinin gerçekleştirilmesinde tek engel olarak MHP’yi gördükleri için MHP’ye karşı bütün güçleri ile bir asimetrik psikolojik savaş başlatmış durumdalar.

Ancak MHP, Türk Milleti’nin geleceğinin teminatı olmaya devam edecek; eşine milletvekilliği, cebine para, aklına ikbal konan ve hala Ülkücü olduğunu söyleyebilen düzenbazlara rağmen.

Biz şunu inanarak söylüyoruz ki, “Her MHP’li Ülkücü olmayabilir ama her Ülkücü MHP’lidir.” Çünkü Türkiye’de Ülkücü Hareket MHP ile vücut bulmuştur. “Eskiden Ülkücü”, “Eski Ülkücü”, “Al(K)peren Ülkücü” vs. olmaz. Onlar sadece "Ülkücü Geçinen" veya "Ülkücülükten geçinen"lerdir.

Vesselam.

Zafer Partisi
Zafer Partisi
Giriş Yap

Haberiniz.com.tr ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!