“Ezilen halkların” savunuculuğunu yaptığını söylüyordu. “Kürdistan’ın özgürleşmesinden” dem vuruyordu. Sizin tarihiniz “Katliamlar tarihidir” iftirasını atıyordu. Sonunda “Sonradan bu ülkeyi kendisine vatan edinenler. Kafkaslardan, Bosna’dan gelenler, bu ülkenin sahibi değilsiniz. Haddinizi bileceksiniz. Dağdan gelip bağcıyı kovma hakkına sahip değilsiniz” deyiverdi.
Bir ülkenin sahibinin kim olduğuna ya da olmadığına karar veren zihniyet ırkçıdır. Bu bağlamda bu ifadeler ağzına kadar tıka basa bölücülük, ırkçılık, faşistlik kokmaktadır. İnsani gerçekler bir yana tarihi gerçeklere de bu sözler aykırıdır.
Sonradan bu ülkeyi kendisine vatan edinenler diyerek Malazgirt Zaferi sonrası Anadolu’ya giren Türk topluluklarını, Kafkaslardan, Bosna’dan gelenler derken de Viyana Bozgunu sonrası Anadolu’ya dönmeye başlayan evlad-ı fatihanın torunlarını kast ederek bunlara “bu ülkenin sahibi değilsiniz” diyor. Bir ülkenin sahibinin kim olduğuna tarih ve sosyoloji değil bir zat karar veriyor.
Kendisini toprakların asli sahibi, sözüm ona sonradan gelenleri ise “dağdan gelenin bağcıyı kovması” olarak nitelemesi, tarihi hakikatlere aykırı olması bir yana tam anlamıyla faşist/ırkçı bir yaklaşımdır. Kabileci, klan, firatri ve aşiret bağlamındaki bu yaklaşım, aynı zamanda ilkel ve arkaiktir de…
Bu sözleri duyanlar sanır ki Alparslan Malazgirt’te Romen Diyojen’i değil de Sırrı Sakık’ın dedesini yenmiş; Fatih Sultan Mehmet İstanbul’u Bizans’tan değil de PKK’nın elinden almış.
Sakık’ın zaman zaman kullandığı “siz, sizin tarihiniz” söylemleri, kendisini özel ve ayrıcalıklı bir yere konumlandırması anlamına gelir ki bu sözleri de bölücüdür. Aslında her ırkçı aynı zamanda bölücüdür de…
Aynı zat, “Türkler Anadolu’ya 1071’de girdi… Sizin atalarınız geldiğinde biz burada yerleşik halktık”, türünden kendisine ya da içinden çıktığı aşiretine keramet atfediyordu. 21. yüzyılda bile feodal, aşiret ve cemaat bağlamında ancak var olabilenler için yerleşik halk iddiasında bulunması hem cüretkâr bir yaklaşım hem de çelişkinin kendisidir. Kaldı ki 1071 yılı, Türklerin Anadolu’ya giriş tarihi değil, hâkim oluş tarihidir. Türkler Anadolu’da sanıldığının aksine 1071 yılından çok önceleri vardı. Hâkimiyet olarak değil, topluluk olarak vardı. 1071 yılı dönüm noktası olmuş, Alparslan’ın zaferiyle birlikte Türkler Anadolu’ya siyaseten de hakim olmuş ve hızla hakimiyetlerini tescil etmişlerdir.
Tarihte Anadolu’nun kadim milletlerinin kim olduğu bilinmeyen bir gerçeklik değildir: Anadolu’da hâkimiyet odaklı olarak Sümerler, Hititler, Asurlar, Frigler, Kimmerler, Lidya’lılar, Persler, Helenler, İyonlar, İskender, Bizans, Ermeni Krallığı, Büyük Selçuklu, Anadolu Selçuklu, Osmanlı ve Türkiye Cumhuriyeti devletleri kurulmuştur. Bir ara Moğollar daha sonra da Timur da Anadoluya girmiş ama kalıcı olamamıştır. Görüldüğü gibi bölgenin kadim ve hâkim halkları arasında Sakık gibilerin aşiretlerini tarih saymıyor!
Bir kişi kendi tercihine bağlı olarak her şey; bölücü, yıkıcı, ayırıcı, ötekileştirici olabilir. Yine şovanist, ırkçı,faşist, komünist ve aşiretçi olabilir. Bütün bunlar anlaşılabilir. Ancak ahlaki, insani ve evrensel değerler yönünden eline silah alıp dağa çıkan, yolkesen, mayın döşeyen, insanları sakat bırakan, bebekleri katleden, karakol basan, pusu kuran, araç yakanlar savunulamaz.
Diyelim ki katilleri savunuyorsunuz, canilerin işledikleri cinayetleri haklı görüyorsunuz hatta teröristlerin gerçekleştirdiği kitle katliamlarını “özgürlük mücadelesi” olarak da tanımlıyor ve az bile buluyorsunuz. Bu sizin ırkçı, kin, nefret ve intikamcı duygunuzla ilgildir.
Lakin ırkçılığınızı temellendirmek, katliamlara meşruluk katmak, bölücülüğe gerekçe yaratmak amacıyla tarihi kullanamazsınız. Sakık gibiler tarih yapmakla, bölücülük veırkçılık yapmayı birbirine karıştırıyor. Yanlışı bu noktada yapıyorlar!