Türkiye, 2000 li yıllarla birlikte derin değişimlere sahne olmakta. Bu değişimin belirgin özelliği ise her alanda tek tip düşünce hâkimiyetinin her türlü araç ve yöntemle tesis edilişidir. Yeni Dünyanın kurulduğu bölgemiz coğrafyasında yaşanan, köklü kırılmalarla aynı zamana denk gelen bu durum son derece dikkat çekicidir.
Bill Clinton Türkiye Büyük Millet Meclisindeki 15 Mayıs 1999 da konuşmasında; “İnanıyorum ki, Türkiye’nin geleceği, önümüzdeki bin yılın ilk yüzyılının şekillenmesinde de son derece önemli bir rol oynayacaktır” diyerek yaşadığımız coğrafyanın çok önemli hadiselere gebe oluşuyla birlikte, Türk Milletinin kilit role sahip oluşunun işaretini de vermişti aslında.
Bugün ülkemizde tüm kurum-kuruluşlar, organ ve kurullar, her kademe, katmanın da tek tipleştirildiği veya tehdit altında tutulduğu gerçeği gizlenemez boyutlara ulaşmış, belirleyici tüm erkler aynı görüş ve düşünce etrafında dizayn edilir olmuştur.
En üst makamlardan, tüm kurum ve birimlere kadar belirli bir düşünce üzerine temayüz etmiş kadroların yer alışı, inkâr edilemez açıklıktadır. Kimi zaman sessiz ve derin, kimi zaman paldır küldür, bazen patırtılı müdahaleler hep aynı hedefi sağlar şekilde sonuçlanmıştır.
Güvenlik, yargı, eğitim, haberleşme gibi tüm temel kurumlar şiddetli bir değişimin odak noktaları durumundadır.
Kuvvetler ayrılığı ifadesi hoş bir seda olarak çerçevedeki yerini almıştır.
Medya, üniversiteler, bilim kuruluşları, düşünce kuruluşları, anket şirketleri aynı görüş ve düşünce üzerine hareket eder konuma getirilmiştir. Sivil toplum kuruluşları, özerk kuruluşlar bu müdahalelerden payına düşeni alan diğer yerlerdir. Sanat merkezleri, film ve diziler dahi bu kasırgadan etkilenir durumdadır.
Sermaye inanılamaz boyutlarda kimlik değiştirmiş, yeni dolar milyarderleri süratle çoğalırken, hep aynı kesimden oluşları artık yadırganmaz hale gelmiştir.
Kaçınılmaz olarak bu tek tip egemen güç sosyal yapıyı da etkisi altına alır özellik kazanmıştır. Davranış ve tavırlarımızda bu tek tip olma halinden beslenir olmuştur. Tek tip habercilik, tek tip yardımlaşma, tek tip vicdan, tek tip kahramanlık, tek tip hayal, tek tip yaşayış özentisi rağbet görür olmuştur. Siyaset kurumunun şekillenmesinde de bu durumun etkileri belirleyicidir.
Türkiye bugün her anlamda, her alanda tek tipleşen, aynı görüş etrafında merkezileşen bir hüviyet kazanmıştır.
Bu durum kontrol edilemez ve karşı konulamaz bir güç oluşturmuştur.
İşte bu güç; tek millet olma ülküsünden ayrılarak etnik ve inanç farklılıkları üzerinden gelecek tesis etme savaşına girişmiştir. Yeni ayrılıklar, parçalanmışlıklar peşine koşuluyor oluşu bu durumun ürünüdür.
Bizleri dünden bugüne varlık sebebi ve ideali ile tek kılan; Türk Milleti, Milliyetçilik kavramları, üniter yapı, Milli kahramanlarımız, değerlerimiz ve kutsallarımızın tartışılır hale getirilişinin temelinde de bu husus vardır.
Belli ki bu farklılaşma ve ayrışma dayatmaları, ancak tek düşünce hâkimiyetinin oluşturulmasıyla gerçekleştirilebilmektedir…
Ne hazindir ki;
Bu durum; batının yüzyılı aşkın süredir bizler ve bölgemiz için tasarladığı projelerle örtüşür haldedir.
Millet olarak bütünlüğümüzü kaybedişimiz, toprak bütünlüğümüzü de kaybetme sonucunu beraberinde getirecektir.
Meselenin çözüm yolu; gelişmelerin vahametinin kabulü yanında milli direncin güven kazanmasındaki önemin, idrakinde yatmaktadır.