“Bin yıllarla oluşan derin bağı incitecek girişimlere tahammül edemeyiz, Kürt kökenli kardeşlerimi sorun gören zavallılarla aynı havayı dahi teneffüs etmeyiz. Her şeyden önce makul, mantıklı ve milli akıl, Türkiye’nin bir Kürt sorunu değil, bölücülük ve terör musibetiyle karşı karşıya olduğu gerçeğini kabul ve ikrar edecektir.” Dr. Devlet Bahçeli
Gün geçmiyor ki bağrımıza kor düşmesin. Her gün şehit düşen ana kuzularını uğurluyoruz Fatihalarla. Şehitlerimize Allahtan rahmet, ailelerine ve milletimize başsağlığı diliyorum.
Yıllardır milletimizin kanını akıtan terör illetinin bitirilememesi, beraberinde yorgunluk ve baş edilemez düşüncelerini konuşulur hale getirmeye başlamıştır. Terörü etkin kılmaya çalışan mihraklar aynı zamanda toplumsal çöküş psikolojisini de sürekli canlı tutmaya çalışmakta, hatta dayatmaktadırlar. “Baş edemiyorsan tanıyacaksın, masaya oturacaksın, müzakere edeceksin” merkezli telkin ve sözde çözüm paketleri, ağırlıklı olarak bilinçli bir şekilde gündemde tutulmaktadır.
Daha önceleri gerçekleşen terör olaylarının ardından vurgulanan “kararlılık” mesajları bugün gelinen noktada terörün her türlü kahpeliğine rağmen “teröristle müzakerede kararlılık” alanına taşıma gayretlerine dönüşmüştür.
Terörün bitirilmesi için kapsamlı hareket alanları oluşturulması, köklü tedbirlerin alınması, derinlemesine adımlar atılması ihtiyacı mutlaktır. Bununla birlikte bu anlamda akla ilk gelen ne yapılmalı sorusunun cevabından daha önemli olan, meselenin nereden ve ne için kaynaklandığı tespitinin yapılmasıdır.
Terör nasıl bitirilirin doğru cevabı; terörün neden çıkarıldığı veya neden başımıza musallat edildiği sorusunun sorulmasında yatmaktadır. Bu konuyu önemli kılan husus bizzat gelişmelerin geldiği noktada gizlidir. Tespit ve teşhiste yapılan hatalar çok ağır bedelleri beraberinde getirmiştir, getirmektedir.
İşte bu temel taşı kırılma noktasının tek sağlıklı tahlili, tek gerçekçi bakışı, tek muhkem duruşu, sadece Milliyetçi Hareket sergileyebilmektedir.
Nitekim iradi belirleyicilik esas kılınıp, mesele doğru teşhisle, sağlıklı tespitlerle değerlendirildiğinde, terörün sonlandırılmasını sağlayacak tecrübe ve donanıma sahip olduğumuz gerçeği açıktır. Gerek devlet anlayışımızın derinliği, güvenlik güçlerimizin üstün vuruş gücü, gerekse sosyal dokumuz üzerine çalışma yapabilecek akademisyen ve bilim insanlarımız yeterli derinlik ve birikime sahiptirler.
Terörün elde etmek istediği aşamalardan önemli olanı Tanım karmaşasıdır. Bu aşamanın karakteristik özelliği ise meselenin “Kürt sorunu” merkezli tanımlanmasıdır. Meseleye bu tanım üzerinden yaklaşınca eşkıya hareketi, halk hareketi gibi sunulabilecek, bölme ve parçalanma talepleri meşruluk zeminine götürülmek istenebilecektir.
Bu durumu tam idrak edebilmek için parçalanmamız ve bölünmemiz üzerine on yıllar önce tasarlanmış projelere bakılması gerekir. “Kürt sorunu kavramının kabul ettirilişine terör ile ulaşılması” açık beyan olarak karşımızda durmaktadır.
Milliyetçi Hareket Partisinin “kürt sorunu çözümü” adı altında ısrar ve inatla yapılan davetleri reddederek bu ihanetin parçası olmayı kabul etmeyişi oyunun bozulmasında çok önemlidir.
Tanımda yapılan yanlışların vahim olan diğer tarafı ise bu alanda verilen tavizler terörü daha da azgınlaştırmış, daha çok vatan evladını şehit verir duruma gelinmiştir.
Meseleyi daha anlaşılır hale getirebilmek için terör hadisesini günümüz gelişmelerinin ışığında tahlil etmek önemlidir.
- Terör kargaşada ve karmaşada yaşar, belirsizlik ve güvensizliği sever, bulanıklıkta yeşerir, kanla beslenir.
- Terör insanların ötekileştirilmesini ister
- Terör vurdukça almayı hesap eder, aldıkça vurur. Parçalayıp bölene kadar her türlü kahpeliği araç bilir.
Getirildiğimiz sürece bakarsak;
—Analar ağlamasın diyerek şahadetle, ihaneti aynı kefeye koyma gayretlerinin cenazelerde ağlayan büyük komutanlar çıkarır olması!
—Defalarca adı değiştirilen açılım salvoları, Habur rezaletini önce umut tablosu olarak değerlendirip, gelen tepkiler üzerine hıyanet olarak nitelenmesi!
—Teröristlerle görüşme yok denilip ardından görüşme emri veren benim demek zorunda kalınması!
—Otuzlu kırklı etnik merkezli parçalanmışlık söylemleri!
—Sekiz şehit verdiğimiz gün TRT de dün “postal yalayıcısı dedikleri Barzani’nin konuşturulması!
—Devletin en üst makamlarından, ana muhalefete, medya organlarının büyük çoğunluğundan sivil toplum kuruluşlarının büyük bölümüne, elbirliğince kafa karışıklığı kavram karmaşası, tavır kargaşası sergilenir durumda olunması!
—Hükümet yetkilileri kendi içlerine birbirini yalanlar, kurumların birbirleriyle savaşır hale getirilmesi!
—Oslo’da yapılan protokolde terörle savaşan komutanların yargılanacağı sözü verildi lafları yazılıp çizilirken, Kandildeki terör elebaşsına sağlık yardımı teklifi iletildi sözlerinin k kullanılabilmesi!
—Bebek katilini eve çıkarma senaryoları en yetkili ağızlarda vücut bulabilmesi!
İşte tüm bu garabet-hezeyan-çöküş ekseni üzerine gelgit ve çalkalanmalar temelde yapılan tek bir hatalı yaklaşımın ürünüdür. Bu hatalı yaklaşıma gelişte dış dayatmaların ağırlığı gözden kaçırılamayacak kadar büyüktür.
Bu hatalı yaklaşım meseleyi “kürt kimliği sorunu” üzerinden ele almaktır.
Terör bir kimlik meselesi değil, anası-babası belli olmayan bir zihniyet çürümesidir.
Bu topraklardan doğan bir ürün değil bu topraklara musallat edilen bir ayrık otu talanıdır.
Bu gaflet ve hıyanet çizgisinden süratle uzaklaşmak gereği çok önemlidir.
Türkiye Milliyetçi Hareketin muhkem duruşu etrafında yerini almalıdır.
İnsanların ötekileştirilerek “yama” muamelesinden kurtarılıp asıl ve asalet üzerine topyekûn herkesi kucaklayan düşünce bu, yapı burasıdır.