Fars şovenizminin Güney Azerbaycan Türkleri üzerine uyguladığı baskı ve zulüm, yerini uzun vadeli bir sürgün projesine dönüştürdü. Güney Azerbaycan’ın milli şuuru ve direnci yüksek, 40 milyona yaklaşan nüfusunu toplu şekilde karşısına almaktan çekinen faşist Fars yönetimi, bölgede yaşayan Türkleri uzun vadede sürgün ettirecek, yok edecek bir projeyi devreye soktu. Van Gölü’ne 147 km uzaklıkta, Güney Azerbaycan Türkiye sınırına yakın bir bölgede yer alan Urmu –tuz- Gölü’nün yüzde 60’ını göle giden su yollarını tıkayıp , üzerinde baraj vb faaliyetler yaparak kurutan İran, geriye kalan yüzde 40’lık bölümü de kurutmak için çalışmalarına hız kazandırdı. Bir tuz gölü olan Urmu’nun kuruması demek; bölgedeki bütün tarım ve hayvancılık faaliyetlerinin bitmesi, tuz fırtınaları, tuz kasırgaları, tuz tsunamileri ile yaşanmaz bir coğrafyanın ortaya çıkması demektir…
Urmu ve çevresindeki şehirlerde yaşayan 15 milyona yakın Türk’ün üzerinde resmen “doğal atom bombası” diyebileceğimiz bir felaket çökmüştür. Bu felaket uzun vadede Türkiye’nin Güney Azerbaycan sınırlarınıda vuracaktır. Tuz çölüne dönecek alanda ot dahi bitmeyecek, milyonlarca Türk açlık ve “doğal soykırımla” başbaşa kalacaktır !
Onlarca yıldır fars zulmü altında, dilinden ve demokratik haklarından yoksun olarak yaşayan Güney Azerbaycan Türkleri; geçmiş dönemdeki baskı ve hakaretler karşısında nasıl ki uyanış sergilemişlerse, Urmu’nun kurutulması çalışmaları karşısında yine büyük bir uyanıklık göstererek direniş başlatmışlardır.
Bölgede başlayan direniş hareketi, daha önceki bağımsızlık ayaklanmalrında olduğu gibi basınımız tarafından örtbas edilmekte, İran’da herşey yolundaymış gibi gösterilmektedir. Buna mukabil, “esir Türkler” konusunda neredeyse 60 senedir mücadele veren Türk Milliyetçileri’ne ise Güney Azerbaycan davasına destek vermemeleri için psikolojik operasyon yapılmakta, bunun “bir ABD projesi” olduğu kara propagandası işletilmektedir. İşte tam bu noktada şunu sormak gerekir; eğer Güney Azerbaycan Bağımsızlık hareketi bir ABD – BOP projesi ise , Mısır’da, Libya’da, Suriye’de , Ürdün’de açıkça “muhalifleri” destekleyen ABD, Avrupa ve Türkiye basını ve hükümetleri neden konu Güney Azerbaycan’ın muhalefetine geldiğinde Fars Faşizminin tarafını tutmaktadırlar ?! Bütün bu ülkelerde yönetimleri karşılarına alan bu çevreler, mesele Tahran’ın düşmesi olunca, neden susmaktadırlar ve taraf olmamaktadırlar ?
Aynı soruyu Urumçi ve Kerkük içinde sormak mümkündür. Zulüm altında ezilen hiç bir Türk ili ve topluluğu Türkiye hükümetleri ve Dünya kamuoyundan gereken desteği almamaktadır. Dünya devletleri kendi aralarında hakimiyet mücadelesi verirken, bu hakimiyet mücadelesinde Türkleri kendilerine eş edinip, onların hür olmalarını sağlayacak hiç bir noktada birbirlerine düşmemektedirler. Bu, dünya milletleri arasında Türk’ün esir olarak tutulması noktasında bir bilinçaltı veya açık mutabakatın varlığını da su yüzüne çıkarmaktadır.
Türkiye kamuoyunun “dış Türkler” meselesi ile ilgilenmeyen çoğunluğunu bir tarafa bırakırsak, bu konu ile yakinen ilgilenen ciddi bir “milliyetçi” tabanın varlığını “es geçmeyen” kesimler, bu tabanın etki sahasını iyi bildikleri için, bilhassa onları “aldatabilecekleri” argümanları özenle seçmektedirler.
Milli duyarlığı yüksek kesimlerin zihinleri, yine sözde “milli” söylemlerle ele geçirilmeye çalışılmaktadır.
“Urumçi’de Uygur Türklüğünü desteklersek Çin’de Pkk’yı destekler.”
“Tebriz’de G. Azerbaycan Türklüğünü desteklersek İran’da Pkk’yı destekler.”
“Kerkük’te Türkmeneli Türklüğünü desteklersek, Irak’ta Pkk’yı destekler.”
“Gümilcine’de Trakya Türklüğünü desteklersek, Yunanistan Pkk’yı destekler.” gibi;
ülkemizdeki "TATLI SU MİLLİYETÇİLERİNİN" uyutulması maksadıyla uydurulmuş, Türk’ü pısırıklığa ve miskinliğe iten, Türk’ü kandaşını satmaya alıştıran şerefsizce inanışlarla millietimizin bilinçaltı yıkanmaktadır.
Dün Kerkük’te “Türkmenleri desteklersek, Türkmeneli devletinin kurulmasını istersek, birileri de çıkar Türkiye’nin güney doğusunda Kürdistan kurmak ister” propagandası ile Kerkük’lü soydaşımızı Barzani önderliğindeki Kürt faşizmine yem edenler; bugün aynı propaganda ile Tebriz’i Fars faşizmine yem etmeye çalışmaktadır. Kerkük’ü ele geçiren Barzani, bugün meclise girecek güneydoğulu vekillere referans olmakta, bölgedeki aşiretleri kontorlü altında toplamaktadır. Bugün güney doğuda artan terörün en büyük finansörü, Irak’ta kurulmasına göz yumulan işgalci Kürdistan Özerk Yönetimi’dir !
Unutmayın:
Kerkük düştü, Diyarbakır’da birileri sözde özerlik ilan etti !
Tebriz düşerse Ankara düşer !
Diğer taraftan, Türk Birliği’nin ve Turan’ın kara sınırlarının bütünleşmesi yalnızca Güney Azerbaycan’ın bağımsızlığı ile mümkünse; Urmu’da kurutulmak istenen, yalnızca bir göl değil; TÜRK’ÜN TURAN ÜLKÜSÜDÜR !
Urmu kurursa…