Merhaba sevgili okuyucularımız. Osmanlı İmparatorluğu’nun Abdülhamit Han döneminden başlayan, Millî Mücadele Dönemi, Cumhuriyet Tarihi alanlarında yoğunlaşan tartışılan bir dönemi var. Dünya tarihinde bu kadar keskin tartışmaların olduğu başka bir dönem olduğunu sanmıyorum.
Geçtiğimiz yazımızda Abdülhamit Han’dan söz etmiştik. Ancak sonradan fark ettiğimiz bir hatayı düzeltelim. Abdülhamit Han Osmanlıcılık görüşünün değil, İslamcılık görüşünün temsilcisidir. Bu hatamızı düzelttikten sonra, gelelim konumuza…
Günümüzde İslamcı görüş ile Mustafa Kemal Atatürk’ün temsil ettiği ilerici, devrimci ve çağdaş çizgi çatışmaktadır. Tarihimiz açısından ilginç bir belirlemede bulunalım. Abdülhamit Han ile İttihat ve Terakki’nin ortak bir noktası vardır. İngiliz düşmanlığı… Bugün Abdülhamit Han’ı savunduklarını belirten cenahın en çok bağlantıda olduğu ülkeler ABD, İsrail ve İngiltere… Mezarından çıksa ne derdi acaba? TRT’de yayınlanan “Payitaht Abdülhamit” dizisinde çizilen karakterle, onun düşüncelerini savunduğunu söyleyen Reisler arasında uçurumdan öte fark olduğunu görenler vardır sanırım… Kimi Reislerin İsrail’den ödül almasına ne derdi? O Abdülhamit Han ki, kendisinden Yahudi yerleşim alanı için toprak isteyen Thedor Herzıl’ı kovan Padişah… Acaba terör örgütü ile masaya oturanlara ne derdi? Sorular çoğaltılabilir. O zaman şu çıkarımı rahatlıkla söyleyebiliriz, Abdülhamit Han’ı savunan çoğunluk sadece göstermelik…
Bugünün siyasetine damga vuran dünün tarihi kavgaları. Bunu kabul edelim. İslamcılıkla Çağdaşlaşma kavgası. Diğer bir deyişle Abdülhamit Han ile İttihat Terakki Fırkası’nın savaşı. Bugünlerde başka bir tartışma var, Padişah Vahdettin ve Mustafa Kemal arasındaki olaylar… Olayları ele almadan önce, Padişah Vahdettin’in çok net olarak silik bir kişiliği olduğu saptamasını yapalım. Tahta çıkmadan önce, hiçbir biçimde devlet konusunda çalışma yapmayan, daha çok dini konularda söyleşilerde bulunup, dini bilimlerde kendini yetiştiren biri Sultan Vahdettin… Kendi anılarında bile “Sultan olmayı beklemiyordum” diyen bir Şehzade. Ancak tahtta iken Şeyhülislam’ın fetvasını düzeltecek derecede dini ilimlere vakıf bir Padişah. Kurtuluş Savaşı’nın başlangıcı olarak kabul edilen Mustafa Kemal’in Samsun’a çıkışının gerekçesi konusunda maalesef tarihçilerimiz bir türlü anlaşamamaktadır. Mustafa Kemal’in Samsun’a görevlendirilme yazısının imzasının Sultan Vahdettin’e ait olması, bazı tarihçilerce “Ulusal Kurtuluş Savaşı’nın başlatanın Sultan Vahdettin” olduğunun kanıtı olarak kabul edilir. Ancak bürokrasiyi bilen herkes, şunu iyi bilir ki, Padişahın imzası olmadan bir Paşa asla görev yerinden ayrılamaz.
Padişah Vahdettin niye Mustafa Kemal’i Samsun’a yolladı sorusunun cevabı çok basit. Samsun ve civarındaki askeri mühimmatı toplamak ve askerlerin terhisini halletmek için… Yıllardır Padişahın bu görevlendirmeyi “Kurtuluş Savaşını başlatmak” için yapmıştır iddiası, Osmanlı İmparatorluğu aşığı tarihçilerimizin hayalidir. Eğer tahtta Abdülhamit Han olsaydı, bunu düşünebilir ve yapabilirdi. Ama Sultan Vahdettin korkak ve silik biridir. Bu bir suç değildir. Ancak geçirdiği hastalıklar ve yaşadıklarına bakıldığında, bu durum son derece normal bir halet-i ruhiyedir. Öncelikle Sultan Vahdettin İngiliz dostu biridir. Bu yüzden İngilizler, Sultan Vahdettin’i sonuna kadar desteklemişlerdir. Kurtuluş Savaşı sonrası da İngiliz zırhlısıyla kaçtığını da unutmayalım. Sultan Vahdettin’in en büyük hatasının Damat Ferit Paşa’yı dört kez sadrazamlığa getirmesidir. Damat Ferit Paşa ile ortak noktası İngiliz hayranı olmasıdır. Damat Ferit Paşa’nın İngiliz hayranı olduğunu bilmeyen yoktur. Ancak Damat Ferit Paşa Avrupa’da yetişmiş birdir… Milli Mücadele döneminde Padişah Vahdettin ve Sadrazam Damat Ferit Paşa’nın, Mustafa Kemal’e karşı yaptıkları engellemelerin adının vatan hainliği olduğu konusunda hiçbir kuşkumuz yoktur. Ahmet Anzavur’u eşkıya iken Paşa yapan kimlerdir? Bolu’da Kuvayı Milliye askerlerini tutsak alıp işkence yapan, bunların kurduğu Kuvayı İnzibatiye askerleridir. Bu yapılanlardan Sultan Vahdettin’in haberi yok mudur? Anzavur’u, paşa yapıp, Anadolu’ya İngilizler mi yollamıştır?
Kısaca Ulusal Kurtuluş Savaşı’nı başlatmak şöyle dursun, önünde engel olan bir Padişahtan söz ediyoruz. Gelecek haftalarda bu konuyu işlemeye devam edeceğiz. Yazımızı bitirmeden önce, AKP’ye geçen üç HDP’li Meclis Üyesini transfer etmiş. Neymiş İYİ Parti HDP ile görüşüyormuş, CHP HDP ile işbirliği yapıyormuş. Ne demişler “İştir kişinin ayinesi lafa bakılmaz” … Cumhur İttifakının küçük ortaklarından tık yok. HDP ile konuşuyorlar diye ortalığı birbirine katan MHP Lideri Bahçeli’den tık yok… Kapatılsın diye Saraya başvurmak yerine, halktan imza isteyen Perinçek susuyor. Ortada bir tiyatro var, bu tiyatronun adı nedir acaba?
Bir başka tiyatroda Ayasofya konusunda… Ayasofya’nın Camii statüsüne geçmesi için, Fatih Sultan Mehmet’in Vakfiyesidir gerekçesini ileri sürüyor AKP. Vakfiye demek vasiyet demektir. Yani AKP Fatih Sultan Mehmet Han’ın vasiyeti yerine getirilsin diyor. Peki aynı AKP, İş Bankası konusunda Mustafa Kemal Atatürk’ün vasiyetini hiçe sayıyor. AKP işine ne geliyorsa onu savunuyor. Oy için her türlü istismarı yapar. Bu arada AKP ile MHP ile seçimin zamanında yapılmasında anlaşmışlar. İnanmayın siz, en geç 2021 Sonbaharı ve 2022 İlkbaharı gibi seçim olacaktır. Bunun açıklaması da “Cumhur İttifakının Basın Sözcüsü” sayın Bahçeli tarafından açıklanır. Hiç kuşkunuz olmasın…