Ajanslara düşen haberlere göre, geçtiğimiz gün beklenmedik şekilde hayatını kaybeden sanatçı Tuncer Kurtiz, Tahtakuşlar köyünde gömülmeyi vasiyet etmiş, ancak köyün ihtiyar heyeti bunu kabul etmemişti.
Yine ajanslara göre, Hubyar Sultan Alevi Derneği Başkanı Ali Kenanoğlu, haber üzerine derhal harekete geçmiş, ardından; “Altınoluk Alevi derneklerinden bir heyet köye doğru yola çıktı. Bu yanlışı düzeltmeye gidiyorlar. Alevi inancında böyle şey olmaz. Bu utanç verici durumu ortadan kaldırmak için çalışıyoruz” demişti.
Kurtiz’in ailesi ise, ilerleyen saatlerde bu noktadan sonra Tahtakuşlar’dan onay gelse dahi cenazeyi Çamlıbel Köyü’ne defnetme kararı aldıklarını açıklamıştı.
***
Tuncer Kurtiz’in iyi bir sanatçı olduğunda şüphe yok; özellikle Allah vergisi sesi dikkate değerdi. Allah taksiratını affetsin.
Ancak Tuncer Kurtiz’in de hataları vardı; hem de önemli hataları…
Mesela “Dört parça Kürdistan”dan bahseden ve bunu açık toplantılarda haykıran Yılmaz Güney’in yakın arkadaşıydı. Hayatının sonuna kadar da bu arkadaşlığına sahip çıktı.
Son genel seçimde BDP adaylarından S. S. Önder’i destekledi. Dolayısıyla BDP üzerinden PKK’ya destek vermiş oldu.
PKK dediğiniz “dağcılık kulübü” değil; on binlerce insanımızın kanına girmiş, toplu katliamlar yapmış, çocuk, kadın, yaşlı demeden insanları öldürmüş, eroin ticareti ve kaçakçılıkla ayakta duran bir terör örgütü.
Denilebilir ki, Kurtiz solcuydu. Ancak solculuk demek, Türk düşmanlarına destek çıkmak ve terörizm demek değildir. Sultan Galiyev de solcuydu; hem de solcunun hasıydı. Açın; hayatını okuyun.
***
Son zamanlarda, özellikle son 30 yıldır, Aleviliğin “hoşgörü” ve “hümanizm” olduğu yolundaki içi boş laflar ortalığı sarmış bulunuyor. Hubyar Sultan Alevi Derneği Başkanı Ali Kenanoğlu’nun sözleri de bunu gibi… Neymiş; “Alevi inancında böyle şey olmaz”mış…
Pekiyi, daha köylülerin itiraz nedenlerini bilmeden, hemen bunu yanlış ilan etmek, hatta utanç verici bulmak ve Alevilik adına fetva kesmek ne kadar doğrudur! Sanki Tahtakuşlar köyü mezarlığı, babasının tapulu malı! Alevilik elbette hoşgörüyü önemser, insanı ön plana alır. Ama Alevilik demek, saflık demek değildir. Hele bu iki kavrama yaslanarak, Aleviliğin kutsalı olmaması, bu kutsallara sahip çıkılmaması hiç değildir.
Ne yazık ki, bu ülkede Aleviler adına önemli yanlışlıklar yapılıyor. Mesela Alevi bile olmayan bazı yasadışı sol örgütlerin öldürülen teröristleri cem evlerinden kaldırılıyor.
Belki de hayatını Aleviliğin kutsallarına, mesela Hz. Muhammed’e, Hz. Ali’ye hakaret ederek, belki de alay ederek geçiren ve “dinsiz” olduğunu alenen ilan eden her türden insanların cenazesi, cem evlerinden kalkıyor.
Bundan çok sayıda Alevinin rahatsız olduğunu biliyorum. Ancak gerçekten iman etmiş ve samimi Aleviler, eski tüfek Marksist çığırtkanlarla başa çıkmakta zorlanıyorlar.
Bence Tahtakuşlar köyü, farklı nedenlerle olsa bile, doğru olmasının dışında büyük ve önemli bir adım atmıştır.
Birincisi, BDP-PKK destekçisi birini “Türkmen” mezarlığına almayarak, bilmeden de olsa isabetli bir iş yapmıştır; Türkmenliğin hakkını vermiştir. Çünkü teröre sıfır tolerans her medeni ve ileri devletin/milletin takınması gereken bir tavırdır.
İkincisi, Sosyalizm ve Alevilik farklı şeyler olduğuna hatta Komünistler dinsiz olduğuna göre, her şeyi yerli yerine koymak gerekir. Çünkü adalet; her şeyi yerli yerine koymaktır.
Yaşamında Komünist ve ateist olduğunu ilan edenleri, esasen vasiyet ettikleri şekilde, etmedilerse “devrim töreni” ile defnetmek gerekir. Herkese saygı göstermenin tek yolu budur.
***
Burada Tahtakuşlar köyünün hassasiyetlerini de dikkate almak gerekir. Nihayet o köy, yüzyıllardır onlara ait. Öncelikle Tahtakuşlar, bir Türkmen köyü. Eski Türk inançlarına göre mezarlıklar kutsaldır. Hatta göçebe olarak yaşayan Türklerin bile mezarlıklara büyük önem verdikleri, kurgan dedikleri mezarları ev gibi inşa ettikleri, yılın belirli dönemlerinde atalarının mezarlıklarında değişik etkinliklerle onları andıkları vb. bilinmektedir.
Bunların birçoğunu, Türkmenler bugün de devam ettiriyorlar.
Köyün muhtarı, Hasan Bozkurt, “Burası kapalı bir toplum. Eğer izin verirsek biz burada sokağa çıkamayız, meydanda insanların yüzüne bakamayız. Burası Türkmen Köyü, haklarını korumamız için insanlar bize güvendi seçti” diyor.
Yani içimizde yabancı istemiyoruz, diyorlar. Hakları değil mi? Tuncer Kurtiz oraya gömülürse gelen gidenin haddi hesabı olmayacak. Atalarının kabirleri yolgeçen hanına dönecek. Onlar; sadece kendi atalarının dedelerinin yattığı yeri korumak ve o yere saygı gösterilsin istiyorlar. Hasan Bozkurt’un başka gerekçeleri de var. Diyor ki: “Mezarlığımız 1940’tan kalma ve ufak. 10 dönüm yerimiz var, 1 dönüm kaldı. Başka da yerimiz yok. Köyün nüfusu yaşlı, son bir yılda 25 insan gömdük.”
Peki, bunda haksız bir yön, yanlış bir taraf var mı?
Aslında en önemli gerekçeyi sona saklıyor. Muhtar Hasan Bozkurt devamla: “Tuncel Kurtiz saygı duyduğumuz bir sanatçıdır. 9 yıl Çamlıbel’de yaşadı, ben 5 yıldır muhtarım, hiç gelip de böyle bir vasiyeti olduğunu söylemedi.” Peki, buna ne demeli! Eğer gerçekten Kurtiz’in böyle bir vasiyeti varsa, hemen yanında bulunan köyden neden müsaade istememiştir? Kamuyu ilgilendiren konular hariç, ölenin arkasından konuşmayı doğru bulmuyorum. Bundan dolayı lafı uzatmıyorum. Tekraren “Allah taksiratını affetsin” diyorum. Ancak…
Hassasiyetlerinde son derece haklı oldukları halde Tahtakuşlar köyünün kamuoyunda hedef haline getirilmesi, son derece yanlıştır. Bu yazının kaleme alınış nedeni de, ölenin arkasından konuşmak değil, bu yanlışı ve bu haksızlığı düzeltmekten başka bir şey değildir.