Arslan Küçükyıldız
Arslan Küçükyıldız

Genel Müdürüm Şenol Demiröz

TRT’de birlikte iki yıl görev yaptığım, sevgili Genel Müdürüm Şenol Demiröz vefat etmiş. Cemal Gulas Abi’den öğrendim. Üzüldüm. Mekânı cennet olsun. Bugün hep yayıncılıktan filan konuşmuş, yazmıştım. Bu haberi alacakmışım. Ölülerimizi hayırla yâd etmemiz gerekir. Şenol Beyin önem verdiği bir alanda, yurt dışı televizyon yayıncılığında sorumlu müdür olarak çalışan biri sıfatıyla onu hayırla yâd ediyorum. Fazla bir görüşmüşlüğümüz yoktu. Sohbetimiz olmadı desem yeridir. Ancak birlikte çalıştığımız dönemle ilgili bazı hususları anlatmam gerekir diye düşündüm. Çünkü onun döneminde Televizyon Dairesi Başkanlığı Yurt Dışı Yayınlar müdürü idim. Görevimi hiç başını ağrıtmadan başarıyla yürüttüğümü sanıyorum. Belki de bu yüzden, çok yakın olmasak da o dönemde arkadaşımız dediğimiz kişilerin aleyhimdeki tezviratlarına rağmen hep yanımızda durdu diyebilirim. En azından ben öyle hissettim ve bunu da dedikoduculara hissettirdim. Böylece doğru bildiğimiz işleri yapma imkânı buldum. Bana da dönüp, ‘böyle yapma’ demedi. (Yine de kendisine fırsat bulup soramadığım bir konu var; birimimize tayin emrini verdiği 5-6 arkadaşın tayinini bir hafta sonra niçin geri çevirdiğini hâlâ çözebilmiş değilim.) Kendisiyle irtibatımızı Genel Müdür Danışmanı Çağatay Özkan sağlıyordu. Çağatay Abi ile birlikte önüne götürdüğümüz her program teklifine destek verdi. Konuyu biraz açmam lazım:

Şenol Demiröz’ün TRT Genel Müdürü olarak atandığı günlerde İstanbul’dan bir sürü şirketle birlikte Ankara’ya geldiği, programları bu şirketler üzerinden yaptıracağı söylenmişti. Kuruma geldiğinde prodüktördüm, program yapmamın önü açıldı diyerek dört program önerisi verdim. Nasıl olsa biri kabul edilirdi ama öyle olmadı. Şenol Bey’in göreve getirdiği arkadaşlar hepsini de reddetti. Yücel Yener döneminde de bana program yaptırmamışlardı. Oturmuş bekliyordum. Şenol Bey, Danışmanı Çağatay Özkan vasıtasıyla Yurt Dışı Yayınlar Müdür Yardımcısı olmamı teklif edince istemeden de olsa kabul etmek durumunda kalmıştım. Kendisiyle karşılaşmadan önce bir rapor sundum. Uyuyan Dev‘in, TRT‘nin uyandırılması üzerine, arkadaşlarımla hazırladığımız oldukça hacimli bir çalışma idi. İlk görüşmemizde bana kaç kanalla yurt dışına yayın yapılması gerektiğini sordu. O zaman iki yurt dışı kanalımız vardı. TRT İNT Avrupa ve Avustralya’yada yaşayan Türklere, TRT TÜRK de Asya’daki Türk Cumhuriyetlerinde yaşayan Türklere yayın yapıyordu. Ben üç kanala ihtiyaç olduğunu Avustralya ve Amerika kıtasına yönelik yayın yapan ayrı, yeni bir kanalın kurulması gerektiğini söyledim. Gerekçelerimizi rapor halinde sundum. Derhal yayın akışı istedi. TRT tarihinde görülmemiştir; On gün içinde üç kanalın günlük aylık, yıllık yayın prototipini hazırladık. Öyle ya ne gibi programları, niçin, hangi saatte, kimlerle hazırlayıp yayınlayacaksınız, diye soruyordu. Başka birimlerde çalışan çok yakın dostlarımdan da destek alarak üç kanalın yayın akışını sunduk. Üçüncü kanal bazı teknik sebeplerle açılamadı. Ancak mevcut TRT İNT ve TRT TÜRK kanallarımızı yeni bir ruhla canlandırmak için yapılması gerekir diye önerdiğim 100’e yakın projeyi destekledi. Dedikodulara rağmen destekledi. Bazı idareci arkadaşlarımız “Arslan TRT’nin bütün prodüktörlerini kendi kanalları için toplayacak; bizim kanallarımıza program yapacak kimse kalmayacak.” derlermiş. Şenol Bey bunlara iltifat etmedi. Buna rağmen 100 önerimizden 35’ini hazırlattırabildik. İki kanal için 35 program nedir ki? Sayın Başbakan’ın da katılımıyla güzel bir yeni yayın dönemi açılışı yaptık. Protokolüne bile oturmadığım bir müthiş açılış!

İdarecisi olduğum müdürlük (7 memuruyla) sadece planlama yapıyordu, programları başka müdürlükler yapıyordu. Buna rağmen oldukça başarılı bir dört yılı, yüzümüzü ağartacak yayınlar yaparak geçirdiğimizi söyleyebilirim. Dış temsilciliklerimizi harekete geçirmiştik. Berlin, Bakü, Aşkaabat,Taşkent’ten programlar geliyor, Temsilcilikler şimdikiler gibi yan gelip yatmıyor, haftada bir bant yayın yapıyor, haber bültenlerimize bağlanıyorlardı. Hazırladığımız programları saymıyorum. Avustralya’dan, Amerika’dan, Batı Trakya’dan, Avrupa’nın her ülkesinden yerinde hazırlanmış programlar yayınladık. Almanya’dan Türk Günü etkinliklerini canlı olarak yayınladık. Belçika’daki Türklere yaptık ve bunu canlı yayınladık. Türk dünyasının başkentlerinden on saat süren Nevruz canlı yayınlarını başlattık. Cengiz Aytmatov’un cenaze törenini canlı yayınladık. Batı Trakya ile ilgili canlı yayınlar yaptık. Kıbrıs’tan Sayın Rauf Denktaş’ın katıldığı canlı yayın yaptık. Bunun gibi birçok yayın yaptık. Düşünün, “Azerbaycan Televizyonundan bir programcı arkadaşımız Zernişan Turan, Bakü’de yapılan Türkoloji kongresinin görüntülerini bulmuş, Ankara’da TRT’de Adnan Ötüken salonunda bir gösterim yapalım, arkadaşımızı da davet edelim.” dediğimizde Şenol Bey memnuniyetle kabul etti ve bir de misafirler için yiyecek, içecek hazırlığı yapılsın diye talimat verdi.

Ne yazık ki yurt dışı kanallarımızın parası yoktu. Bu amaçla Kültür bakanlığı Tanıtma Genel Müdürüne gittim ve siz her yıl yurt dışındaki firmalara 10 milyon dolar Türkiye’nin tanıtımı için para veriyorsunuz, bu parayı yurt dışı TV kanallarımız için harcayalım; Türkiye’nin on kat fazla tanıtımını yapalım, dedim. Dinlemediler. Tabi yine aynı tas aynı hamam. Daha fazla imkânımız olsaydı daha güzel işler yapmaya gücümüz vardı. Bugün ihtiyaç fazlası olarak başka kurumlara sürülen programcı arkadaşlar o yıllarda TRT adını en uzak yerlere götürmek için canla başla çalışıyorlardı. Yurt dışındaki Türkler Türkiye’yi yanlarında hissetmeye başlamıştı. O günlerde hazırladığımız programların (Örneğin; Derin Kökler) aradan 12 yıl geçmesine rağmen hâlâ sıkışıldıkça yayınlandığını görüyorum.

Kendisiyle bir iki kez ayaküstü görüştüğüm Şenol Demiröz, Danışmanı Çağatay Özkan ve fakir güzel bir döneme imza atmıştık ama TRT yurt dışı yayınlarının başarısını gören bazı bakanlar yurt dışına gittiklerinde yaptıkları temasları akşam otel odasında izlemek için TRT İNT’i haber kanalına çevirmek isterlermiş. Halbuki biz yurt dışındaki Türk çocukları Türkçeyi ve Türk kültürünü unutmasın telaşındaydık. Kültür programlarına önem veriyorduk.

Yine o sıralarda Kürtleri sevdiklerinden değil, Kürtlerin bu yolla istismarını düşünen malum çevreler, 1950 den bu yana A.B.D.’nin Türkiye yöneticilerine telkin ettiği Kürtçe Kanal kurulsun teklifini dillendirip mesafe kazanmıştı. Şenol Beyin şuurlu bir yayın yapma kararını yukarılara şikâyet ettiler. Genel Müdürlükten alınmasının sebebi budur. Buna şahidim. Görevine devam etme imkânı olsaydı TRT bünyesinde Türkiye ve Türk Cumhuriyetlerinden çizgi film sanatçılarını bir araya getireceğimiz bir merkez kurulmasına çalışacaktık. TRT kendi çizgi filmlerini kendi üretecekti. Yapı İşleri Daire Başkanı Mehmet Koçyiğit’in anlattığına göre TRT’nin Tepebaşı Stüdyosuna el koymak isteyen Kadir Topbaş ekibine TRT stüdyosunu peşkeş çekmeyelim diyerek kendini o makama getiren iradeye direnmiş. Rahmetli, kurumdan giderken iki şey söylemiş. “İki konuda gözüm arkada: 1. Türk cumhuriyetlerinde prodüksiyon merkezi istedim olmadı. 2. Bu Kurumu bir partinin ilçe teşkilatı haline getirecekler.”

Kendisinden sonra maalesef İbrahim Şahin göreve getirildi. Fetöcüler kuruma yuvalandı. TRT KÜRDİ kanalını açmak istediklerini öğrenince Türk Dil Kurumu Türkçe-Kürtçe bir sözlük çıkarmadan, Kürt boylarını, ağızlarını, köylerini en az İngilizler kadar tanımadan böyle bir kanalın kurulmasının sakıncalı olduğunu, kurulmaması gerektiğini anlattım, rapor yazdım, dinletemedim. (Bugün TRT KÜRDİ kanalı TRT’nin imkânlarını en çok kullanan kanaldır. Bunu TRT’de herkes bilir. Bunca imkânla programlarda ağız alışkanlığı ile Türkçe kelime kullanan vatandaşları ikaz eden sunucular o kanalda program yapmaktadır. TRT’nin imkânlarını TRT Kürdi kanalı sonuna kadar kullanırken, diğer kanalların programlarının neredeyse tamamının kurum dışına yaptırılması anlaşılır gibi değildir.) Şenol Bey ayrıldıktan sonra TRT İNT kanalını haber kanalı yapmamı istediler. Neden olmayacağını defalarca anlattım, raporlar yazdım, ayak diredim. Olmadı, dinletemedim. Adım ‘direnen bürokrat’a çıktı. Altı ay sonra da beni görevden aldılar. TRT İNT TRT TÜRK; TRT TÜRK de TRT AVAZ oldu. Bünyelerinde 7 değil 70 kişi çalışan bu kanallar maalesef bir varlık gösteremedi. Şimdi haber kanalı haline getirilen TRT TÜRK’ün Haber kanalı olmasından da vazgeçilmiş durumda. TRT 1 ile aynı yayını yapıyor! Yürüttüğüm kanallarda ne yayınlanıyor diye ne zaman açsam TRT 1’in veya TRT’nin diğer kanallarıyla aynı anda aynı programları yayınladıklarını görüp üzülüyorum. Unutmadan, Şenol Bey benden bir tek programı bile kurum dışındaki firmalara yaptırmamı istemiş değildir. Çok gerekli olmadıkça biz de bu yola tevessül etmedik. Teklif ettiğimiz 100 programın kurum içinden yapılacağını öğrendiğinde de rahatsız olmadığını biliyorum. Bu vesileyle dün bu acı haberi almadan paylaştığım bir hatıramı burada tekrar anlatayım:

2004’de TRT İNT sorumlusu göreve geldiğim ayda, 22 Nisan günü idi galiba; TV Dairesinden gelen bir emir yazıyla 25 Nisan’da Anzakların Çanakkale’de yapacakları Şafak Ayini’ni TRT İNT’ kanalında canlı olarak yayınlamam istendi. İsteyen TV Daire Başkanlığı. Üstten gelen yazılı bir emir. Avustralya’nın talebi üzerine her yıl bu canlı yayın yapılırmış. ‘Nezaketen‘miş, bütün dünya kanalımızı seyredermiş, falan filan. Ne yapacağız? Arkadaşlarıma bizim bugüne kadar Avustralya’dan bir canlı yayın talebimiz olmuş mu, bir bakın, araştırın, dedim. Yok, olmamış. “O zaman hazırlanın, bu sene biz Sidney’den Ermenilerin 1915’de katlettikleri Müslüman ve Türkler için bir Mevlit canlı yayını yapacağız.” dedim. Vakit az ama imkânsız değil. Dostlarımı aradım. Avustralya’dan naklen yayın ve uydu imkânlarını hızlıca araştırdım. Hoca bulabilir miyiz; buluruz. Cemaat hazır. Mümkün. TV Daire Başkanı’na çıktım. Elimde bana gelen emir ve hazırladığım yazı… “Eğer Avustralya da bizim orada yapacağımız Mevlidimizi nezaketen canlı olarak yayınlarsa biz de onların Şafak Ayini’ni yayınlarız.” Tabii biraz kıvrandı Başkan.. Olur mu, nasıl olur, filan…. Geri adım atmadım. “Biz her şeyini hazırlayacağız, sen sadece kanalında saat vereceksin.” dedi. “Hayır.” dedim. “Sarı inat“lığım tuttu, yayınlamadım. Canlı yayını TRT 2″den yapmak zorunda kaldılar. (Görevde olduğum 4 yıl boyunca başkanlar değişse de aynı teklifle karşılaştım; hep aynı cevabı verdim.) Meğer hiç bir karşılık gözetmeden zaman zaman İngiliz prensi, kraliçesi, valisi vb. nin katıldığı, bir papaz yönetimindeki bu Hristiyan dinî ayini TRT İNT kanalında hiç bir karşılık görmeden yayınlanır dururmuş!  Tabi Şenol Bey’in desteği var diye fazla üzerime gelemiyorlardı. O gittikten sonra beni de oralarda fazla bekletmediler. Sözü fazla uzattım…

Şenol Demiröz’ü, görebildiğim açıdan anlatmayı bir borç bildim. Yaptıklarımızdan bahsetmek zorunda kaldım ama eğer yaptığımız bir şey varsa bu onun eseridir. Yapamadıklarımızdan biz sorumluyuz. Her insan gibi Şenol Beyin de kusurları olabilir; çevresinde yanlış insanlar bulundurduğunu, yeteneksiz yöneticiler atadığını söyleyenler çıkabilir ama çapsız insanların da kendilerini pazarlamada, bir de iletişimci iseler, ne kadar mahir oldukları unutulmamalıdır. Şimdi bize onu hayırla yâd etmek düşer.

Allah rahmetiyle yarlıgasın.

Zafer Partisi
Zafer Partisi
Giriş Yap

Haberiniz.com.tr ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!