Direniş Karargahından Cumhuriyet Başkentine! Ankara’nın Belediyecilik Tarihi

featured

Bu içeriğimizde bir ülkeyi kuran şehri anlatacağız. Bir milletin kurtuluş mücadelesinin merkezi olan, meclisin açılıp savaşın yönetildiği bu şehir, Türkiye Cumhuriyeti’nin de kalbi oldu. 

31 Mart Yerel Seçimleri öncesi Ankara’nın tarihine, yapısına, siyasi ve kültürel bagajlarına odaklanacağız. Bakalım 1919’dan günümüze Ankara için bir koca asır nasıl geçmiş.

Bu şehri kimler yönetmiş? Hangi süreçler yaşanmış?

Mustafa Kemal Paşa, tam yedi ay süren kongre ve örgütlenme takvimini nihayet tamamlamıştı. Amasya’da mücadele yemini etmiş, Erzurum’da manda ve himayeyi reddetmiş, Sivas’ta ise bütün direniş örgütlerini birleştirmişti… Ve şimdi… Birleşen tüm bu direnişçilerin tek bir merkezde toplanması gerekiyordu. O merkezin adresi ise Anadolu’nun ortasında, bir kalenin etrafında kurulmuş, balı ve keçisinden başka bir şeyi olmayan, nüfusu 35 bin civarında seyreden küçük bir Osmanlı şehriydi.

27 Aralık günü ise ömrünün sonuna kadar kalbinde taşıyacağı o şehre geldi. Ankaralılar günlerdir onu bekliyorlardı. Esnaf loncalarıyla, kılıç kalkan ekipleriyle Dikmen sırtlarında karşıladılar Paşa’yı.

Türkiye Büyük Millet Meclisi burada açıldı. Savaş buradan yönetildi. En karanlık günlerde, Yunan Ordusu, şehre 60 km kadar yaklaştığında bile terk edilmedi Ankara. Bu yüzden Ankara için ‘düşman gelse bile terk edilmeyen şehir’ yakıştırması yapıldı.

Direnişin ve zaferin merkezi oldu. Ardından başkent yapıldı.

Mustafa Kemal Paşa, öyle bir aidiyet hissediyordu ki buraya, Ekim 1938’de, Dolmabahçe Sarayı’ndaki yatağında Kılıç Ali’ye yürekleri burkan şu sözü söylemişti:

‘Gel Kılıç gel, bak sana ne diyeceğim. Bu kalın çorapları ayağıma çekerim, boynuma bu atkıyı sararım, trenle Gazi İstasyonu’na inerim. Oradan hemen otomobil ile Çankaya’ya çıkarım. Ne olur Ankara’ya gidelim çocuk. Ne olacaksam, orada olayım.’

Ne yazık ki bu, gerçekleşmesi mümkün olmayan bir hayaldi.

Gazi Paşa, biricik başkentine sağlığında dönemedi ama vefatından sonra Ankaralılara emanet edildi.

30-40 bin insandan ibaret olan Ankara; yeni Cumhuriyet’in başkenti olmasıyla yıllar boyunca Anadolu taşrasından göç üstüne göç aldı. Her yöne doğru sürekli büyüyen şehir; yeni sakinleriyle doldu taştı. Milli Mücadele’de üstlendiği büyük misyon ve yeni devletin merkezi olmasaydı; hiç kuşkusuz günümüzde Ankara sıradan bir Orta Anadolu şehri olmaktan öteye gidemezdi. Ankara’nın yazgısı, yeni devlet ile değişmişti.

‘Ulus’ adı verilen şehir merkezi, bir ülkenin ve rejimin kurulduğu semt oldu.

Meclis Binası, Ankara Palas, Tenis Kulübü, Stadyum, Heykel, Opera Binası…

Bununla da kalmadı, Ankara’nın bugün de en merkezi noktası olan Kızılay’ın inşa sürecinde Avusturyalı Mimar Clemens Hokzmeister bizzat görev üstlendi.

Holzmeister; Milli Eğitim Bakanlığı, Ordu Evi, Harp Okulu,  Güven Anıtı, İçişleri Bakanlığı, Cumhurbaşkanlığı Merkez Köşkü (Pembe Köşk), Vilayet Meydanı, Bayındırlık Bakanlığı, Yargıtay, Emlak Bankası, Ulus Merkez Bankası, Avusturya Konsolosluğu gibi yapıların birbirlerine uyumlu şekilde projesini sağladı.

Ankara’nın bugün dahi İstanbul’a nispeten trafik sorununun daha az olması ve şehrin daha biçimli ve geniş yollarla kurulmasında bu dönemde alınan mimari desteğinin payı çok büyüktür. Tüm bunlar bozkırın ortasında yapılan çağdaş bir devrimin ilk adımları oldu.

Yıllar geçtikçe şehrin elit merkezi olan Ulus, taşradan gelenlerin mesken bellediği bir semte dönüştü.Devletin başkenti olmak demek bürokrasi ve istihdam olanaklarının da merkezi olmak demekti. 

Özellikle Çankırı, Çorum, Sivas, Kırşehir, Yozgat gibi şehirlerden on binlerce insan daha fazla iş imkanı olduğu için Ankara’ya taşındı. 

Bakanlıkların ve devlet kurumlarının varlığı, on binlerce memurun da şehre yığılmasını beraberinde getirdi. Bu durum şehri bugün dahi ifade edilen “memur ve bürokrasi” merkezine dönüştürdü.

Ankara, 1994 yılında kadar merkez sağ ve merkez sol partiler tarafından yönetildi. Başkent halkı, siyaseten de gri noktalarda durmayı tercih etti.

Ta ki o seçime kadar…

1994 Seçimleri demek Refah Partisi ve Siyasal İslam’ın kesin zaferi demekti. Merkez Sağ ve Merkez Sol partilerin kendi aralarında kavgaya tutuşmasıyla aradan çıkan Refah Partisi; bu seçimde Ankara ve İstanbul büyükşehir belediyelerini kazanmayı başardı. Böylece Ankara, çeyrek asır boyunca bir arada olacağı bir siyasetçi ile de tanışmış oldu. O siyasetçinin adı Melih Gökçek’ti…

1994 Seçimleri’nin ardından 1999 Seçimleri’ni de kazanan Gökçek; 2001 yılında Ak Parti’nin kurulmasıyla bu partiye geçiş yaparak İslamcı oyların yanı sıra merkez sağ oyları da domine etmeyi başardı. 

Kazanma alışkanlığı ve konforuyla Ankara’yı arzu ettiği gibi yöneten Gökçek’in bu süreçte ilginç alışkanlıkları da ortaya çıktı.

Şehrin birçok noktasına dinozor heykelleri yaptıran Melih Bey’in dinozorlara yönelik bu ilgisinin sebepleri ise hala anlaşılabilmiş değil.

Melih Gökçek’in “yüksek yaratıcılık kabiliyetinin” yalnızca dinazorlarla sınırlı olduğunu sanıyorsanız yanılıyorsunuz. Gökçek, pek önemli görmüş olmalı ki, şehrin Güney, Kuzey, Doğu ve Batı girişlerine “şehre girildiğini” sembolize eden büyük kapılar yaptırdı.

Ne anlam ifade ettiği hiçbir Ankaralı tarafından anlaşılamayan bu kapılar İçin 2014 yılında 31 milyon TL harcandı.

Melih Gökçek, 2017 yılında Recep Tayyip Erdoğan’ın özel talimatıyla 23 senedir sürdürdüğü Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlığı görevinden istifa etmek zorunda kaldı. İstifa konuşmasında Erdoğan ile arasının açılmasına yol açanlara beddua etti.

Gökçek’in ardından Ankara’nın dört bir yanına diktiği dinozor heykelleri ise yetim kaldı. Sahipsiz kalan dinozorlar kısa zaman sonra kaldırıldı.

Ankara’da travmalarla dolu Melih Gökçek sonrası kısa bir dönem Mustafa Tuna, Büyükşehir Belediye Başkanı olarak görev yaptı.

Türkiye, 2014 yılında yeni bir siyasetçi ile tanıştı. MHP ve ülkücü kökeniyle bilinen Avukat Mansur Yavaş, CHP’nin Ankara Büyükşehir Belediye Başkan adayı oldu. Aslında Yavaş’ın siyaset sahnesine çıkışı çok daha eskiye, 90’lı yıllara dayanıyordu.

2009 seçimlerinde Gökçek’i geçemese bile MHP’nin oylarını çok artıran Yavaş, Ankara’nın gelecekteki başkanı olarak konuşulmaya başlandı. 2014’te CHP adayı oldu. Bugün dahi tartışılan ve şaibeli olduğu ifade edilen seçimlerde, oy sayılarında veri akışı durdurulsa da Melih Gökçek seçimleri kazandığını açıkladı.

Mansur Yavaş ise kılpayı kaçırdığı başkanlık koltuğu için beş yıl daha beklemek zorunda kaldı.

2019 Yerel Seçimleri’ni Millet İttifakı adayı Mansur Yavaş, Cumhur İttifakı adayı Mehmet Özhaseki’yi geçerek kazanmayı başardı. 1989’dan tam 30 sene sonra Başkent Ankara’yı yeniden kazanan CHP olmuştu.

2024 Yerel Seçimleri’nde Ankara’da Yavaş favori olarak gösteriliyor. Karşısındaki en büyük rakip ise Cumhur İttifakı adayı, Keçiören Belediye Başkanı Turgut Altınok var.

Ankara’da son yıllarda toplumsal muhalefet lehine değişen demografik yapı da dikkatleri çeken bir başka konu.

Uzun yıllar merkez sağın çoğunluk olduğu Ankara’da Erdoğan karşıtlığında buluşan blok, çoğunluğu kıl payı da olsa ele geçirmiş durumda.

Bakalım Ankara’da 31 Mart seçimlerinde ipi kim göğüsleyecek?

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Zafer Partisi
Zafer Partisi
Giriş Yap

Haberiniz.com.tr ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!