TOBB Başkanı M.Rıfat Hisarcıklıoğlu, TBMM Başkanı Cemil Çiçek, Anayasa Uzlaşma Komisyonu Üyeleri, Meslek Örgütü, Sivil Toplum kuruluşu temsileri ve Türkiye’nin 7 bölgesini temsileden gençlerin katıldığı TÜRKİYE KONUŞUYOR – Anayasa Platformu Gençlik Buluşması Samsun Toplantısı Pazar günü saat 10’dan itibaren yapıldı.
Toplantının açılışında konuşan Hisarcıklıoğlu, yeni anayasanın aslında gençler için lazım olduğunu söyledi. Gençlerden kendi gelecekleri için fikirlerini ortaya koymalarını isteyen Hisarcıklıoğlu, “Günlük hayatta birbirlerimizle fikirlerimiz, menfaatlerimiz çatışsa bile ülkemizin geleceği olan, ülkemizin geleceğinin kurgulanacağı bu Anayasa Platformu’nda hepimiz bir araya geldik. Niye yeni bir anayasa? 1980’lerde kişi başına düşen gelir bu ülkede bin 600 Dolar civarındaydı. İşte geldik tıkandık 10 bin 200 dolarlar civarına. Şimdi bir hedef koyduk biz, 11 yıl sonra Türkiye’de kişi başına düşen gelirin 25 bin dolara çıkmasını istiyoruz. 25 bin dolara çıkmasını istemeyen var mı Türkiye’de? Hepimiz zengin olmak istiyoruz. Bu zenginliğe gidecek yolun başlangıcı, sistemin esas ana kurucusu, binanın temeli anayasadan başlar. Anayasa olmadan sistemin diğer unsurlarını düzeltebilmemiz mümkün değil ve bu küresel yarışta biz geri kalmak istemiyoruz 1 dakika bile kaybetmek istemiyoruz. O 1 dakikayı bile kaybetmemek için yeni anayasayı istiyoruz. Yeni anayasa aslında sizler için lazım. Bizlerden daha fazla yaşayacak olan sizlersiniz. Bu ülkenin geleceğinin esas temeli siz gençlersiniz. Sizler için yapılması lazım. Onun için bu yeni anayasada en çok sözü söyleyecek olan sizlersiniz. Bu sizin geleceğiniz. Bizler geldik, gidiyoruz. Bizler bu ülkeyi aldık bin 60 dolardan 10 bin 200 dolara. Sizler bunu 25 bin dolara, ondan sonrada 50 bin dolara çıkartmak görevi sizin. Onun için Sayın Meclis Başkanımıza ve milletvekillerimize, siyasi partilerimize teşekkür ediyoruz. Dediler ki, ‘terzi milletin kendisi olacak’ dediler. İşte bu sefer terzi sizsiniz. Uzmanların hazırladığı değil. Milletin hazırladığı bir anayasa olacak. Bu milletin hazırladığı anayasada da gençlerle beraber Samsun’da olmadan başlayabilmemiz mümkün değildi. Samsun bu cumhuriyetin temellerinin atıldığı yer. Bu şehrin mana ve anlamına uygun olarak gençlerle bir araya geldik.
Gençler, bugün ne söyleyecekseniz kendi geleceğiniz için söyleyeceksiniz.
Bugünden sonra daha mutlu, özgür, huzurlu, bireyi esas alan bir anayasanın yapılmasında hepinizin katkısı olacak. Bugün kendi geleceğiniz için kimseden korkmadan, çekinmeden bütün fikirlerinizi ortaya koyun" diye konuştu.
Gençlerden düşüncelerini yaşayabilecekleri bir anayasal ortama göre şekillendirmelerini isteyen MHP Konya Milletvekili TBMM Anayasa Uzlaşma Komisyonu Üyesi Faruk Bal, “Gelecekte nasıl yönetileceğinizin, gelecekte hangi özgürlük alanlarında ne derecede serbestçe faaliyet gösterebileceğinizin ve devlet olarak size hizmet edecek kurum ve kuruluşların nasıl bir yapı içerisinde olacağının sesini vereceğiniz bir gündür. Bu ses yüreğinizden geçtiği gibi anayasaya yansımalı. Düşüncelerinizi özgürce, çekinmeden, olduğu gibi yansıtmanızı istiyorum. Bu anayasayı biz yapacağız ama siz yaşayacaksınız” diye konuştu.
Amasya Ticaret Odasından Ahmet ÇOŞAR ve Yıldırım GÖRGEN‘in temsilci olduğu toplantıda, Amasya Ticaret ve Sanayi Odası heyeti görüşlerini komisyona ilettiler. Kayıt altına alınan görüşlerde Yıldırım Görgen şunları ifade etti;
“Değerli katılımcılar,
Anayasa konusunda Samsun şehrinde bir Amasyalı olarak söz söylemenin ağır bir sorumluluk olduğunu hissediyorum. Bu sorumluluk yüzyıl kadar önce Kurtuluş Savaşında ilk adımın atıldığı Samsun’dan yola çıkan Mustafa Kemal Havza civarında “Düşman tarlanın sınırına gelmeden kılımı kıpırdatmam” yılgınlığının ardından şehrin girişinde Cülüstepe mevkiinde Müftü Tevfik Efendinin “Paşam, bütün Amasya emrinizdedir!” kararlılığı ile bütün bir şehri arkasına alarak “Milletin istiklalini, yine milletin azim ve kararı kurtaracaktır” diyerek, Türkiye Cumhuriyeti’nin doğum belgesinin imzalandığı şehrin sorumluluğudur. Biz, yüzyıl önce Mustafa Kemal’in şahsında Türk Milletine verdiğimiz sözün son nefesine kadar savunucusu olacağız. Bu söz, her Amasyalıya tarihi bir mirastır.
Fikirler, projeler, anayasalar duygulardan mahrum kalırsa mekanik bir sistem unsurundan öteye geçmez. Oysa anayasalar ait olduğu milletlerle özdeş ve bütünleşik olmalıdır. Bu bütünleşmeyi sağlayacak tek şart anayasanın ruhunun milletin duyguları ile şekillenmelidir. Türkiye Cumhuriyeti anayasasının ruhu, Türk Kurtuluş mücadelesini kazandıran ve 1924 Anayasasına hâkim olan “Milli Egemenlik Anlayışı” olmalıdır.
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nda;
Ø Milli Devlet ve Üniter Devlet yapısı korunmalıdır.
Ø Türk Milletinin her ferdinin insanlık âleminin onurlu bir üyesi olarak hem ülke sınırları içinde hem de dışında hakkını ve hukukunu korumalı ve geliştirmelidir.
Ø Fertleri arasında kişi, kurum, mensubiyet gibi farkları gözetmeksizin hızlı ve güçlü adalet tesis etmelidir.
Ø Her hangi bir dış unsura atıf yapmadan vatandaşların dünyanın en yüksek standartlarına layık olduğu bilinci ile bireysel özgürlük alanlarını düzenlemelidir.
Ø Toplumun huzur ve refahının temeli olan güvenlik duygusunun güçlendirilmesi için toplumsal ve bireysel suçların sınırları net bir şekilde belirlenerek kararlılıkla uygulanması güvence altına alınmalıdır.
Ø Milli Demokrasinin tesis edilebilmesi için her bireyin siyasi yönetime, siyasi kararların alınmasına eşit bir şekilde katılabilmesi için siyasi organlara seçme ve seçilme ilkeleri demokratik yöntemlerle düzenlenmelidir.
Ø Türkiye’yi 21. yüzyılın lider ülkesi yapacak kurum ve kuruluşları sistemli ve her türlü tahakkümden uzak olacak şekilde tesis etmelidir.
Ø Vatandaşların ticari faaliyetlerinde fırsat eşitliğine sahip olmasını sağlarken, küresel sermayenin tahribatına karşı korunmalıdır.
Ø Türkiye Cumhuriyeti’nin Milli kimliği, bayrağı, devlet yapısı, başkenti, marşı temel değer alınmalıdır. Aksi durum Akif’in duasının kabul olmadığı anlamına gelir.
Sözlerime saygıdeğer İlber Ortaylı’nın önemli bir tespiti ile son veriyorum;
“Anayasal sistem bir uyum, bir gelenekselleşme toplum üyelerinin belirli asgari müşterekler çerçevesinde anlaşması demektir. Bu bir toplumsal mukaveledir. Hiç şüphesiz ki sosyal mukaveleler noterlikte, parlamentoda veya referandumda değil, günlük hayatımızda egemen olan yaşam biçimi ve alışkanlıklarla sağlanır. Toplumsal mukavelelerdeki değişiklik zamanın ihtiyaçlarına, hasbice yani hayırhah bir yaklaşımla cevap verilmeli ve hadisesiz değişimler sağlanmalıdır. Bu iyi niyet ve uzlaşma eğilimi olmazsa buhran kaçınılmazdır.”
Saygılarımla,
Yıldırım GÖRGEN
Amasya Ticaret ve Sanayi Odası
Yönetim Kurulu Üyesi”