Suudi Arabistan-İsrail anlaşması kapsamında Filistin neler talep ediyor?

featured

Batı Şeria’daki Filistin Özerk Yönetimi, Çarşamba günü Riyad’da Suudi Arabistan yetkilileriyle görüşmeler yaptı. Filistin Yönetimi temsilcilerinin ABD yetkilileri ile de görüşecekleri bildirildi.

Amerikalıların, uzun zamandır İsrail ile Suudi Arabistan arasındaki ilişkileri normalleştirecek bir tarihi anlaşma sağlanması için uğraştıkları sanılıyor.

Amerikalıların garantör olarak imzalayacağı anlaşma, Suudilerin ABD ile yapmak istedikleri kapsamlı bir güvenlik sözleşmesini de içerecek.

Fakat anlaşmanın önünde hâlâ aşılması kolay görünmeyen önemli engeller var. Beyaz Saray Ulusal Güvenlik Danışmanı Jake Sullivan, Salı günü yaptığı açıklamada, “Önümüzdeki dönemde kısa vadede, anlaşma konusunda açıklama ya da ilerleme beklemiyoruz” dedi.

Ancak böylesi bir anlaşmanın Orta Doğu’daki tarihi ittifaklar ve dengeler açısından taşıdığı büyük önem ile bu yaz Riyad, Amman ve Kudüs’de yapılan temaslarla Amerikan mekik diplomasisinin yeniden ivme kazanması, bu konudaki spekülasyonları da canlı tutuyor.

ABD ANLAŞMADAN NE KAZANACAK?

ABD Başkanı Joe Biden açısından muhtemelen böyle bir anlaşma gelecek yıl yapılacak başkanlık seçimleri öncesinde bir dış politika zaferi sayılacak.

Suudi Arabistan, Arap ve İslam dünyasında lider özelliği olan bir ülke. Riyad yönetimi, 1948’de kurulan İsrail devletini hiçbir zaman tanımadı. Bu bakımdan böylesi bir anlaşmaya atacağı imza, hem tarihi önem taşıyacak hem de derin tartışmalara yol açacak.

İsrail’i tanıma karşılığında Suudi Arabistan’ın ABD’den, en yeni teknoloji ile üretilmiş Amerikan silahları alma garantisi istediği söyleniyor. Riyad’ın bir diğer talebi ise çok tartışmalı başka bir konuda. Suudi Arabistan’ın, sivil amaçlı nükleer program oluşturmasına ve bu kapsamda uranyum zenginleştirme faaliyetlerine izin verilmesini talep ettiği belirtiliyor.

İsrail ise böyle bir anlaşma sayesinde Körfez’in bu süper gücü ile ticaret ve savunma alanlarında ilişki geliştirebilecek. Tahran yönetimi, 2020 yılında diğer bazı Arap ülkeleri ile vardığı anlaşmalardan sonra, bölgede komşularıyla hep aradığı tarihi uzlaşma zeminini yakalamış olacak.

Fakat böyle bir anlaşmanın yapılabilmesi için Arap dünyasının siyasi dengeleri içerisinde İsrail’in Filistinlilere de kayda değer ödünler veriyor görünmesi gerekiyor.

Suudi Arabistan’ı fiilen yöneten Veliaht Prens Muhammed bin Selman’ın tarihi olarak İsrail’e karşı olup, Filistin davasına sempati duyan kendi kamuoyunu da, attığı adımın makul olduğuna ikna edebilmesi lazım.

Aynı zamanda ABD Başkanı Biden’ın da Demokrat Parti içerisindeki desteğini korumak için Filistinlilere de önemli kazanımlar sağladığını göstermesi gerekiyor.

Demokrat Parti içinde Suudi Arabistan’a, insan hakları sicili ve Yemen’deki savaşta oynadığı rol yüzünden askeri yardım yapılmasını sıcak bakmayan çok kişi var. Bu kesim aynı zamanda İsrail’i şu anda yöneten aşırı milliyetçi, sağcı koalisyonu ödüllendirecek adımlara da karşı çıkıyor. Bu yönetimin hem ülkeyi görülmemiş bir istikrarsızlığa hem de Batı Şeria’yı aşırı gergin bir ortama sürüklediğini düşünüyorlar.

FİLİSTİN NE İSTİYOR?

BBC’nin edindiği bilgilere göre Filistin Özerk Yönetimi’nin şu günlerde Riyad’da Suudi yetkililerle görüşmeler yürüten üst düzey diplomatları arasında Filistin İstihbarat Servisi Başkanı Macid Faraj ve Filistin Kurtuluş Örgütü (FKÖ) lideri Hüseyin el Şeyh gibi Filistin Özerk Yönetimi Başkanı Mahmud Abbas’a çok yakın iki isim de var. Filistin heyeti daha Çarşamba günü Suudi Arabistan Ulusal Güvenlik Danışmanı Müsaid el Ayban ile bir araya geldi.

ABD’nin desteklediği bir Suudi-İsrail anlaşmasını kabullenmek için Filistinlilerin neler talep ettiği, geçen hafta Ürdün’ün başkenti Amman’da, yine bir Filistin heyeti tarafından ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı Barbara Leaf’e iletildi.

BBC’nin, müzakerelere yakın bir Filistinli yetkiliden aldığı bilgiye göre, talepler arasında şunlar var:

  • Batı Şeria’nın, 1990 Oslo Barış Anlaşmalarında C Bölgesi olarak tanımlanan, fakat şu anda tamamen İsrail kontrolü altında bulunan bölgelerinin Filistin Özerk Yönetimi’ne devredilmesi
  • İsrail’in Batı Şeria’da yeni Yahudi yerleşimleri inşasına kesin olarak ve tamamen son verilmesi
  • Suudi Arabistan’ın Filistin yönetimine 2016 yılında azaltıp 3 yıl önce tamamen son verdiği, yılda 200 milyon dolarlık mali desteğin yeniden başlatılması
  • Kudüs’te, ABD’de Donald Trump’ın başkanlığı sırasında kapatılan, Filistinlilerle ilişkileri yürüten Amerikan Konsolosluğu’nun yeniden açılması
  • İsrail ile Filistin yönetimi arasında 2014 yılında kesilen ABD arabuluculuğundaki müzakerelerin yeniden başlatılması.

Bunlar çok önemli adımlar ve Amerikalıların şimdiden Filistinlilerin taleplerinde fazla ileriye gittiğini söyledikleri bildiriliyor. Ama diğer yandan bunlar Suudi-İsrail ilişkilerinin normalleşmesine, bağımsız bir Filistin devleti dışında her koşulda doğrudan karşı çıkan resmi Filistin pozisyonunun çok ötesinde olduğu da bir gerçek.

Burada zaten kendi kamuoyunda şiddetle eleştirilen Filistin yönetiminin, elde edilecek ödünler önemsiz bulunursa ciddi iç muhalefetle karşılaşması riski var.

2020 yılında yapılan kamuoyu yoklamaları Arap ülkelerinin İsrail ile yaptığı ilişkileri normalleştirme anlaşmalarını, Filistinlilerin büyük çoğunluğunun Filistin davasına ihanet ve İsrail’in çıkarlarına hizmet olarak gördüğüne işaret ediyordu.

Diğer yandan Filistinlilere verilecek her türlü ödüne İsrail’in aşırı sağcı koalisyon hükümetinin karşı çıkması da kaçınılmaz. Bu da anlaşmanın önündeki bir diğer engel.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Zafer Partisi
Zafer Partisi
Giriş Yap

Haberiniz.com.tr ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!