Tunus’da, Türkiye ve Fransa’nın öncülüğünde “Suriye’nin Dostları Grubu” diye anılan ülkeler dün, Suriye muhalefeti ile bundan sonra izlenecek süreci belirlemek için, düzenledikleri toplantıda bir araya geldiler. Toplantıya Türkiye adına katılan Dışişleri Bakanı A. Davutoğlu bir süre önce “Esad’a Gorbaçov ol çağrısında bulunduk, o Miloseviç olmayı tercih etti” açıklamasını yapmıştı. Oysa Gorbaçov ülkesini bölerek tarihe geçmiş bir adam. Şimdi “Suriye’nin Dostları” , Suriye’de muhalefeti çarpışmaları sürdürmeye cesaretlendirerek ve Esad ile masaya oturmasını engelleyerek, Suriye’nin iç savaşa doğru sürüklenmesini teşvik ediyorlar.
Suriye’nin Dostları Grubu’nun diğer önderi Fransa nasıl bir dost ki, Ekim 1925’te Fransız Ordusu Hama’da gösterileri bastırmak için çoğu kadın ve çocuk 300 Suriyeliyi öldürdü. Aynı Fransa, Ekim1925-Mayıs 1926 arasında Şam’ı üç kez havadan, karadan ve tanklar ile bombalamışlar, kentin bir çok mahallesini yerle bir etmişlerdir. Bu saldırılarda 3000 kişi ölmüştür. Keza Dürzi kenti Suvaida ve çevresindeki köyler Fransız Ordusu tarafından yok edilmiştir. Fransız Ordusu, 1945’te Suriye’de Fransız mandası bitmeden iki gün önce Şam’ı bombalamıştır. İşte Suriye’nin dostu Fransa.
Suriye’de bir iç savaş durumunda en ciddi tehlike ile karşı karşıya kalacak olan toplum Suriye Türk toplumudur. Çünkü Türkler bir iç savaşa en az hazırlıklı, en az örgütlü, ayrılıkçı siyasal bilinçleri en zayıf, “sadık vatandaş kültürünü” benimsemiş grup olarak ön plana çıkmaktadır. Suriye Türkmenleri yoğun olarak sırasıyla Halep, Lazkiye, Humus, Hama, Şam Rakka ve İdlib’de yaşamaktadırlar.
Sağlıklı veriler olmamasına rağmen Suriye’deki Türkmen nüfusunun 3,5 milyon kadar olduğu tahmin edilmektedir. Bunlar arasında milli bilincini kaybetmeyenler 2-2,5 milyon kadarken 1 milyon Türkmen de asimile olmuştur. 1-1,5 milyon Suriyeli Türkmen Türkçe konuşmaktadır. Bu nedenle Türkmenlerin birbirleri ile iletişim kurmaları engellenmektedir. Özellikle Şam, Hama, Humus Türkleri Esad rejimine karşı protestolara katılmışlardır. Halep ve Rakka Türkleri ise tamamen gösterilerin dışında kalmışlardır. Muhaliflerin siyasallaşma sürecine de aktif bir şekilde katılmak istemelerine rağmen Türkler bu süreçten dışlanmışlardır.
Suriye’de çıkacak bir iç savaşta Halep Türkleri başta PKK olmak üzere diğer Kürt partilerinin tehdidi altındadır. Lazkiye Türkleri, diğer bir ifade ile Bayır-Bucak Türkmenleri ise Nusayri tehdidi altındadır. Kuzey Irak Türklerini Barzani ve Talabani’nin insafına terk eden, Kerkük’ün Kürdistan’ın fiili başkenti olmasını kabul eden ve Türkmenlere “siz Araplaşın başka çareniz yok” diyen AKP Hükümeti’nin Suriye Türkleri için ciddi bir koruma sağlayacağı şüphelidir.
Öte yandan AKP Hükümeti’nin Suriye’de demokratikleşme adına iç savaşa giden bir süreci desteklemesi, çıkacak bölgesel bir iç savaş ile Türkiye’nin de güvenliğini doğrudan tehdit etmektedir. Böyle bir iç savaşın Türkiye üzerinde iki farklı boyutta etkisi olacaktır. Birinci etkiyi, Türkiye’de Hatay-Adana-Mersin hattında yaşayan Nusayri kökenli yurttaşlarımızın bir bölümünün Suriye’de gerçekleşecek iç savaşta dindaşlarının yanında savaşmaları oluşturacaktır. Bundan birkaç sene önce yabancı istihbarat servislerinin Türkiye’de yaşayan Nusayriler arasında “Türkiye-Suriye savaşı çıkar ise hangi tarafta yer alırsınız” sorusu ile bir sadakat araştırması yapmış olması ilginçtir.
Suriye iç savaşının Türkiye üzerindeki ikinci etkisini ise Kamışlı, Cezire, Halep bölgelerinde yaşayan Kürtlerin Kuzey Irak yönetimi ile birleşerek, fiili bağımsızlıklarını ilan etmeleri ve Akdeniz’e ulaşacak bir politika izlemeleri oluşturacaktır.
Böyle bir iç savaş başladığı zaman, Türk Ordusu Halep’e kadar inen alanı büyük bir güçle işgal ederek, Suriye Türkleri için bir koruma alanı oluşturarak, Lazkiye’de Nusayri devleti kurulmasını ve PKK’lıların Türkleri Halep’te yok etmesini, Kuzey Irak ile Kuzey Doğu Suriye’nin birleşmesini engelleyecek ise, Suriye’de Esad rejiminin devrilmesi bütün araçlar kullanılarak desteklenebilir. Ancak bu durumda bile Türkiye’nin ödeyeceği bedel her açıdan çok yüksek olacaktır.