Önce Irak’a müdahale edildi. Saddam indirildi. Ülkeyi bir arada tutan güçler dağıtıldı. Dağılan güçler birbirine karşıt ve düşman hale getirildi. Irak’ın kuzeyi ABD koruması altına alındı. Sonra alabildiğine bölünme sürecindeki kaos yaşandı. Irak’ta bugün yaşananlar bölünme sürecinin artçı sarsıntılarıdır.
Irak’ın fiili bölünmüşlüğü Küresel güçlerin ihtiyacını tam anlamıyla karşılamıyor ve sorunu bütünüyle çözmüyor. Irak’ın demografik, kültürel ve jeopolitik olarak devamı olan Suriye’nin de aynı sürecin içine sokulması gerekiyordu.
IŞİD, küresel dizayn projesidir!
Arap Baharı adı verilen süreç Suriye’de iç ayaklanmaya dönüştürüldü. Suriye’de kargaşa ve kaos ile başlayan sürece müdahil olmayan hiçbir ülke kalmadı. Brzezinski’nin ABD, “Arap Baharının arkasında değilse önünde olmalıdır” öngörüsü gereği Suriye’de bir numaralı oyun kurucu olarak devreye girdi. Bunun üzerine Rusya da küresel rüştünü ispat etmek üzere Suriye’nin üzerine abandı.
Bu arada birden bire Suriye’nin dostları olduğunu ilan eden ülkeler türedi. Ardından her ülkenin kendi çıkarlarına hizmet eden terör gurupları oluştu. Böylece Suriye’de herkes herkesle savaşmaya başladı. Tam bu sırada profesyonel cellatlar ordusu biçiminde örgütlenmiş IŞİD duruma el koydu. Sonuçta terör-devlet-çapul karması bir gurup Suriye’den Irak’a uzanan arazilerde hâkimiyet ilan etti.
Suriye’ye demokrasi ihraç etmek için ülkeyi dizayn etmeye kalkışan güçler bu defa IŞİD adı verilen belayı def etmek için koalisyon oluşturdular. Aslında IŞİD, Suriye ve Irak’ın ABD-İsrail ve Rusya’nın ihtiyacına uygun bir biçimde dizayn edilebilmesi için organize edilmiş uluslararası barbarlar birliğidir.
Bu yüzden IŞİD’i bertaraf etmek için kurulan uluslararası koalisyon bilinçli olarak IŞİD’i imha etmek üzere harekete geçmemektedir. IŞİD bahanesiyle Kuzey Irak’ta Barzani bölgesi genişletilmekte, Suriye’de ise PYD hâkimiyeti pekiştirilmeye çalışılmaktadır. Rusya ise IŞİD’i bahane ederek Esat muhaliflerini bombalamaktadır.
Ayrıca Kuzey Irak’taki Barzani yönetimi ile Irak arasına IŞİD girdiğinden fiilen Kuzey Irak ayrı bir devlet olarak ortaya çıkarılmış oldu. Aynı şey büyük ölçüde PYD ile Şam rejim için de söz konusudur. IŞİD sayesinde bölge adım adım küresel güçlerin ihtiyacına uygun hale getirilmiştir.
ABD ve Rusya’nın Suriye ve Irak’ı dizayn stratejileri gerçekleştiğinde IŞİD’in raf ömrü tamamlanmış olacak ve ardından imhası için düğmeye basılacaktır.
Irak ve Suriye’nin bölünmesi en fazla Türkiye’yi etkileyecektir!
Küresel güçler için pratik her şeyin ölçüsüdür. Emrivaki sonucu elde edilmiş olan kazanımlar küresel çıkarlara uygunsa derhal legalleştirilir. Siz bakmayın ABD’nin ‘PKK terör örgütüdür, Irak’ın ya da Suriye’nin toprak bütünlüğüne saygılıyız’ sözlerine…
Nitekim ABD Başkan Yardımcısı Joe Biden, Irak’ın başkenti Bağdat’ta askerlerine aynen şunları söylüyor: “Bugün barışı sağlamaya çalıştığımız tüm yerleri düşünün. Sizi gönderdiğimiz tüm yerleri. Bunlar tarihte suni sınırlar çizdiğimiz, birbirinden tamamen ayrı etnik, dini, kültürel gruplardan suni devletler yarattığımız, ‘bunu alın, birlikte yaşayın’ dediğimiz yerler”.
Biden, 2006 yılında da Irak’ın Kürtler, Şiiler ve Sünniler arasında paylaşılması gerektiğini söylüyordu.
Dahası gazeteler, Bağdat’taki BM görevlilerinin de ‘uluslararası toplumun Irak’ın bölünmesini nasıl idare edeceğini sessizce çalışmaya başladığını’ yazdı.
Öteden beri ABD’li yetkililer Suriye ve Irak konusunda oportünist bir tavır içinde olmuşlardır. Onlar “Washington şu anda Irak’ın bütünlüğünü savunuyor. Ancak uzun dönemde bölünmenin kaçınılmaz olduğunu biliyor” şeklinde açıklamalar yapıyorlardı.
Irak’ın ve Suriye’nin bölünmesi, her ülkeden daha çok Türkiye etkileyecektir. Türkiye’yi yönetenler Irak’ın ve Suriye’nin bölünmesinden en az zararlı çıkmak için muhtemel gelişmelere karşı hazırlıklı olmaları hayati derecede önemdedir.