Akdeniz üzerinde uçuş yapan F4 tipi uçağımız Suriye hava savunma sistemleri tarafından düşürüldüğünden buyana nasıl düştüğü tartışması devam ediyor. Ankara, karadan 13 deniz mili açıkta Suriye füzesi tarafından vurulduğunu, Şam ise 2 deniz mili açığında ve alçaktan uçarken uçaksavar bataryaları tarafından vurulduğunu ileri sürüyor. Bunun ne önemi var? Eğer Ankara haklı ise Şam tamamen haksız bir vuruş gerçekleştirmiş oluyor. Eğer Ankara haksız ise Şam’ın yine haksız olduğu gerçeği ortadan kalkmıyor ancak kendi hava sahası içinde vurmuş oluyor.
Eğer Şam füze ile vurdu ise füzenin uçuş rotası radarlarda uçak uçuş rotası gibi görülüyor ve kaydediliyor. Ankara NATO’ya verdiği dosyada füzenin uçuş rotasını gösteren kayıtların yer aldığını bir tek Hürriyet gazetesine ve bir kez açıkladı. Daha sonra konu gündeme gelmedi. Türk tarafı bu füze rotasını gösteren radar kayıtlarını dünya kamuoyu ile paylaşmadı. Ancak bu arada değişik ülkelerin kaynaklarından Suriye’nin açıklamasının doğru olduğuna dair bilgiler geldi. Örneğin Moskova, elindeki radar kayıtlarını Türkiye ile paylaşmaya hazır olduğunu açıkladı, fakat Ankara cevap vermedi.
Bu bilgiler içinde en ciddiye alınacak olan Wall Street Journal’da çıkan haberdi. Wall Street Journal, Pentagon kaynaklarına dayandırarak, Türk uçağının füze değil, uçaksavar tarafından vurulduğunu açıkladı. Erdoğan, gazeteyi “namert” olmakla suçladı. Türk Genelkurmay Başkanlığı gazeteyi yalanladı. Ancak en önemli açıklamayı ABD Dışişleri Bakanlığı sözcüsü yaptı ve “bilgi sızdırmalara karşı olduklarını” açıkladı. Bu, diplomatik dil ile Wall Street Journal’in açıklamasının doğru olduğunu söylemek ve arkasında durmaktır.
Bu çok vahim bir gelişmedir. Eğer önümüzdeki günlerde Türk uçağının bir füze değil uçaksavar tarafından vurulduğu ortaya çıkar ise AKP Hükümeti ve Genelkurmay Başkanlığı Türk kamuoyuna bunu izah etmekte çok zorlanacaklardır. Tabii bu durumda sadece uçağın vuruluş şekli değil, görevi konusunda da yalan söylediği iddiaları gündeme gelecektir. Uçağın bir eğitim uçuşu değil, istihbarat uçuşu yaptığı tezi ortaya atılacaktır. F-4’ler istihbarat uçuşu yaptıkları zaman, iki savaş uçağı tarafından korunurlar. Bu uçağın neden iki savaş uçağı tarafından korunmadığı sorusu gündeme gelecektir. Ya da Samandağı’nda oturanların “giderken iki uçak, dönerken bir uçak gördük” dedikleri ve Suriye’de muhalefete yakın bir gazetecinin görerek bildirdiğini iddia ettiği gibi (Birgün gazetesine bildirdiği gibi) F-4’ün yanında sadece bir savaş uçağı mı vardı? Önümüzdeki günlerde AKP Hükümetinin bu konuda iç politikada baskı altına gireceği açıktır. Kılıçdaroğlu, Ankara ve Şam’ın yaptığı açıklamalardan hangisinin doğru olduğunun anlaşılması için dünyaya (bu ABD, Rusya, İsrail ve İngiltere diye okunabilir) çağrı yaparak ellerindeki teknik bilgileri açıklamasını istemiştir. AKP Hükümetinin kendi ana muhalefet partisini bile ikna edemediği anlaşılmaktadır.
Öte yandan sorulması gereken bir diğer soru, diyelim ki, Türk uçağı uçaksavar ateşi ile düşürüldü. Bunu açıklaması gereken ABD Genelkurmay kaynakları mıdır? Rusya ve İran sonuna kadar müttefikleri Suriye’nin arkasında durmaya kararlı iken Ankara’nın böyle “açıkta bırakılması” nasıl izah edilebilir. Ayrıca Debka sitesinin geçtiği habere göre Rusya’ya yeni taktikleri ile isyanı iki ayda bitireceğini bildiren Esad’ın yeni taktiği; genç ve yıkıcı taktikler uygulamaktan çekinmeyen Nasturilerden, komutanlardan oluşan yeni bir komuta kadrosunun emrine tank, savaş helikopteri ve savaş uçağı vererek ağır ve vahşi taktikler uygulanması emrini vermesi. Bu önümüzdeki günlerde Suriye’de kanın artacağı anlamına gelir. Peki, Suriye muhalefetini teşvik eden Batı, Körfez ülkeleri ve Türkiye ne yapacak bu durumda? Mısır’da yapılan Suriye muhalefeti toplantısında muhalifler yumruk yumruğa kavga ettiler. Bir birlik ve strateji oluşturmuş değiller. Şam ise daha kararlı. Arap ülkeleri ve Türkiye ise ABD adım atmadan bir adım atacak cesarete sahip değiller. Suriye’de kan artarak akarken, Türkiye sadece konuşacak.